İslam büyükleri tam bir ihlâs sahibi idiler. İlim ve amellerine riya karıştırmaktan son derece korkarlar idi. Onların bu güzel ve örnek ahlâkına, herkesin çok ihtiyacı vardır. Resulullah efendimiz riyakârların hâlini şöyle bildirdi:
“Allahü teâlâ, Adn cennetini yarattığı zaman, orada gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, hiçbir beşer gönlünün hatırlamadığı nimetler yarattı. Ona ‘Konuş!’ diye emretti. O da üç defa: ‘Şüphesiz müminler felâh bulmuştur’ dedi. Sonra şöyle konuştu: Ben cimrilerin ve mürailerin (riyakârların) hepsine haram kılınmışımdır.”
Vehb bin Münebbih şöyle buyurdu: “Uhrevî bir amelle dünyalığını temine çalışan bir kimsenin kalbini Cenâb-ı Hak tersine çevirir ve onu, cehennemlikler defterine yazar.”
Süfyan-ı Sevrî buyurdu ki: “Validem bana derdi ki: Ey oğlum, ancak öğrendiğin ile amel etmeye niyetli olduğun zaman ilim edinmeye çalış. Aksi halde ilim, kıyamet günü senin üzerinde bir vebaldir.”
Hasan-ı Basrî çok kere nefsini hesaba çekerek şöyle derdi: “Demek sen, Allahın âbid, zâhid ve sâlih kulları gibi konuşur, fasık, münafık ve müraîlerin işi gibi iş yaparsın ha. Vallahi ihlâslı kulların sıfatı bu değildir.”
Fudayl bin İyad diyor ki: “İşlerinde son derece titiz, tel üzerinde oynayan bir cambaz gibi dikkatli olmayan bir kimse, riya çukuruna düşmekten kendini koruyamaz.”
Zünnûn-ı Mısrî‘ye, “Kulun ihlâs sahibi kimselerden olduğu nasıl belli olur?” diye sordular. O da şöyle buyurdu: “Kendisini tam manası ile tâate verip, insanların nazarında mertebe ve itibarının silinmesini severek kabul ettiği zaman.”
Yahya bin Muaz‘a, “Kul ne vakit ihlâs sahibi olabilir?” diye sordular. O da şöyle buyurdu: “Ahlâkı süt emen çocuğun ahlâkı gibi olduğu zaman. Yani kendisini öven ve yerenlere hiç aldırış etmediği vakit.”
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Altı şey amelleri mahveder, yok eder: 1- Halkın ayıbı ile meşgul olmak. 2- Kalb katılığı. 3- Dünya sevgisi. 4- Hayâ azlığı. 5- Uzun emel. 6- Zulmün devam etmesi.)