Devlet olmanın şartlarından birisi de halkının can, mal ve ırzını korumak, her hangi bir hak ve özgürlük kısıtlamasında da devreye yasama ve yürütme organlarını sokarak vatandaşın huzurunu temin etmektir.
Şu sıralar haberleri dinlemeye korkar olduk. Spiker daha ilk cümlede saymaya başlıyor: Bursa’da bacakları kesilen genç kızın kesik bacakları filan yerde bulundu. Üvey annesinin dilim dilim doğradığı çocuk toprağa verildi, şeker toplarken kaybolan 3 masum yavrucağızın masum bedeni……” Bir çocuk bir bayram arifesinde sokağa çıkıp özgürce şeker toplayamayacaksa nerde kaldı bizim insanlığımız? Bayram, çocuk, şeker…Bu kelimelerin anlamını unutacak kadar nasıl gözü döner bir insanın?
O an ister istemez 3 masum yavruma takılıyor gözlerim. Ömrümün çocuklarımla geçen şu son 13 yılını düşünüyorum. bana varlıklarıyla kazandırdıkları ve hiçbir servetle kıyaslayamayacağım zenginliği,baba olmanın güzelliğini, eşim onlarla uğraşırken şahit olduğum anneliğin zorluğunu, doğumlarında yaşadıklarımızı, ateşlendikleri geceleri, ilk adımlarını, ilk sözlerini, ilk ba-ba-an-ne deyişlerini..
Bir takım cani ruhlu insanların acılarını taa yüreğimde hissettiğim o zavallı anne babalardan evlatlarını kopartıp alışları, o güzelliklere hunharca kıyışları bir baba olarak ciğerimi dağlıyor ve ister istemez milyonların da içinden geçirdiği bir sözü ben de avazım çıktığı kadar fısıldıyorum: “sallandıracaksın böyle birkaç caniyi; bir cana kıymanın, bir yavruyu anasından söküp almanın acısını onun ana- babasıda, yakınları da tadacak…”
Kendi çocukluğuma dalıp gidiyorum. Yemyeşil dağlarda, engin vadilerde, köy sokaklarında tozu dumana katarak koşturduğumuz çocukluk günlerimiz geliyor aklıma. Hiç bir şeyden korkmadığımız, akşamlara kadar sokakta oynadığımız hür ve özgür çocukluk günlerimiz..
Bayramlarda kapı kapı dolaşıp şeker toplamanın güzelliğini, şehri bir uçtan bir uca elini kolunu sallayarak gezmenin içimizi coşturan ferahlığını ciğerlerimde aynı bugünmüş gibi hissediyorum.Fakat tam bu özgür çocukluk günlerime tekrar dönmüşken bir anda uzanan hain bir elle kesiliveriyor hayallerimin koşan bacakları, düşlerimin elleri kırılıyor, gelecek planlarımın kafası kopartılıyor; gökyüzü ve şeker rengindeki düşlerime kapkara bir elden simsiyah bir leke sıçrıyor; korkunun kara pençesi çocukluğumu öldürüyor.
Biz çocuklarımızı asla korkuyla büyütmedik.Ne öcü masalları anlattık onlara,ne de canavar.Asla korkularla beslenmelerine, endişe ve kaygı ile tanışmalarına izin vermedik, ancak şimdi görüyoruz ki sokaklar hiç de tekin değil,birkaç yetersiz sapkın ruhlu insan yüzünden endişeli yarınlar, kaygılı bir gelecek ve korkulu düşler çocuklarımızı örümcek gibi sarmakta. Ruhları aç bırakılmış, aile şefkatinden mahrum büyütülmüş, cinsel dürtülerini kontrol edemeyip hayvancasına sorumsuz bir hayat yaşamayı kendine ilk edinmiş bir takım canavarlar sinsi sinsi sokaklarda gezdikçe anne babalar bir gözleri açık uyumak zorundalar maalesef….Bu ülkede on binlerce genç kız ailesinden uzakta okumakta. yüz binlerce çocuk sokaklarda akşama kadar oyunlar oynamakta ancak görünen o ki, bu ülkede aslında sayıları çok olmasa da işledikleri fiillerle milyonların nefretini intikam ve kin duygusunu harekete geçiren sapıklar da yaşamakta.
Bu çağın insanı çok gelişti ama artık özgür değil hiç birimiz. Eğer bir çocuk evinin önünde özgürce koşup oynayamıyorsa, bir üniversiye öğrencisi akşam oldu mu bir tutuklu gibi hiç bir yere kıpırdayamıyorsa, bir kadın sokakta elini kolunu sallayarak yürüyemiyorsa, özellikle kadın ve çocuklar hayatlarını hep bir gölgenin arkasında geçirmek zorunda kalıyorsa kanunlarınızda isterseniz bin madde bulunsun asla özgür bir ülke değilsinizdir.
Son yaşanan hadiseler (üniversiteli bir kızın kesilmesi, kayserideki 3 kayıp çocuğun ölü bulunması ve gürcü üvey annenin çocuğunu katledişi) bende derin yaralar açtı, kendi insanlığımdan babalığımdan utandım.osebeble şu an biraz fevri yazıyorum, hani o canileri ellerimle boğsam yeridir.Ancak salim kafayla düşünüldüğünde acaba bu kötü kalpli insanları bu suçları işlemeye iten sebebler nelerdir? Nasıl bir aile hayatından bu cani kimliği edindiler, anne babaları nasıl bir ebeveyndi, eğitimleri nedir, toplum ve aile olarak nerde hatalar yapmaktayız?Mesela, Medya saçma-sapık filmler ve korku hikayeleri ile, akıl almaz cinayet senaryoları ile, çarpık aile ilişkileri ile, aileyi temelden sarsan ahlaksız hayatları topluma empoze edişleriyle belki de böylesi cani ruhları alttan alta beslemekte olabilir mi acaba?
Çocuklarımızın geleceklerini kimsenin soldurmaya hakkı yoktur, Evlat, varlığıyla tatlı ganimet, acısı ise asla yüreklerden silinmeyecek bir nimettir, lütfen hain ve cani ellerin onlara uzanmasına izin vermeyelim. anne babaları çocukları konusunda daha duyarlı olmaya davet ederken bu canilerin hukuk sistemimizde mevcut en ağır cezaya çarptırılmalarını temenni ediyor, acılı ailelere başsağlığı dileklerimle beraber buradan sesleniyorum: Allah evlatlarınızı ötelerde cennet çocukları olarak karşınıza çıkaracaktır; bundan en küçük bir şüpheniz olmasın.
3 thoughts on “Atilla Barsan – Biz büyüdük ve kirlendi dünya”
cihat
(April 21, 2011 - 5:43 am)abi, sanki beni anlatmışsın.hem okudum hem ağladım.diline sağlık
SerGe
(April 11, 2011 - 11:25 pm)Bu kadar derin duygu seline kapılmış, bütün anne babaların hislerine
tercüman olmuş, Türkiye nin kanayan yarasına parmak basmış.
Bizleri çocukluğumuza götüren, derin derin düşündüren yazarımıza
teşekür ediyor ,bırakalım orjinali kalsın diyorum.
Size dikkat ve ilginizden dolayı özel teşekürler Elif hanım.
elif
(April 10, 2011 - 10:35 am)sayın editör, sanırım yazıda bir paragraf kayması olmuş.yazarın fikirleri ve kafası karışmadıysa eğer.yine de güzel bir yazı.bir babanın bu denli duyarlı olabilmesine ancak alkış tutulur.sayın a.barsan’ı kutluyorum.