İŞTE HZ. ALİ GERÇEĞİ

Sizce tarihte yaşamış bir kişinin isminin önüne ne kadar unvan konulabilir? Onu övmek methetmek için ne kadar uzun cümleler kurulabilir?

Ya da tarihte yaşamış kaç tane şahsiyet vardır ki; ölümünün üzerinden bu kadar yıl geçmesine rağmen hala gözyaşlarıyla anılır ve ilk günkü gibi özlenir?

İşte bunların hepsini yerle bir edecek, ender bir şahsiyettir Hz. Ali.

Altmış üç yıllık hayatı boyunca gerek siyasi alanda, gerek askeri alanda ve gerekse ilmi alanda kendinden çok sık bahsettiren, şöhretin doruklarına çıkmış, Peygamberimizin övgüsüne mazhar olma şerefine nail olmuş, mümtaz insanların başında gelir.

Daha henüz akil baliğ bile olmamışken İslam’la şereflenen “Babam beni dünyaya getirirken bana mı sordu da ben İslam’a girerken onlara soracağım” diyerek tevhid dinine teslim olan, hayatında hiçbir zaman putlara tapmayan “Kerremüllahi Veche” dir O.

Peygamberimizin emanetlerini sahiplerine teslim etmek için, hicret anında, Peygamber yatağına öldürülmeyi göze alarak yatan “cesur yürek” tir O.

Alevi ve Sünni’siyle, Dünya üzerindeki tüm Müslümanların üzerinde ittifak ettikleri “Tek Halife ve Emiru’l – Müminin” dir O.

Dünyada iken cennete gitmekle müjdelenen “Aşere-i Mübeşşere” dendir O.

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimizi yıkayıp, kefenleyen onu son yolculuğuna uğurlayan “Ebu Turab” tır O.

Peygamberimizin “Ali gibi bir genç, Zülfükar gibi bir kılıç yoktur” övgüsüne nail olan Fâtih – i Hayber, Haydar – ı Kerrar ve Şâh – ı Merdan’dır O.

“Ey Fatıma! Babam Peygamber diye güvenme! Vallahi yarın senin için hiçbir şey yapamam” diyen Peygamberimizin terbiyesi altında yetişmiş, Haticetü’l – Kübra’nın goncası Hz. Fatıma’nın “biricik eşi, Peygamber damadıdır” O.

“Kur’an’ın sırrı Fâtiha’da, Fatiha’nın sırrı Besmele’de, Besmele’nin sırrı da başında ki ‘be’ harfindedir. Ben de o ‘be’ harfinin altındaki noktayım” diyebilecek kadar mütevazı olabilen, Peygamberimiz tarafından “İlim beldesinin kapısı” olarak isimlendirilen, “İlim bir nokta idi. Onu cahiller çoğalttı.”

tezini ortaya atabilecek kadar cesaretli ve bilgili olan, “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” felsefesini hayat düsturu edinen “Kur’an- ı Nâtık” dır O.

“Sırrın senin esirindir. Onu açıklarsan sen onun esiri olusun”, “Bir insanı tanımak istiyorsanız onu konuşturun. Zira insan, dilinin altında gizlidir.”, “Bir memlekette ayaklar baş olursa; başlar ayaklar altında kahrolur.”, “Söz ilaç gibidir.

Azı faydalı, çoğu zararlıdır.” gibi güzel sözleri bizlere kazandırıp yol gösteren “Nehcü’l – Belağa” sahibidir O.

“Gayb perdesi aralansa, Allah görünse dahi imanım zerre miktarı artmaz” ölçüsünde kuvvetli bir imana sahip olan, nefsini imanının esiri yapan “Veliyyüllah” tır O.

Hayatı boyunca İslam’ın aziz olması için hem kâfirlerle hem de Müslümanların içindeki ayrılıkçı hareketlerle savaşan; Ali Şeriatı’nın ifadesiyle “Muhalefette muhafazakârken, İktidarda devrimci olan tek liderdir.”

Şehadetinin yıl dönümünü yaşadığımız bu günlerde, Hz. Ali’nin öne çıkan bazı özelliklerini hatırlayalım, cennetle müjdelenmiş bir hayatın satır aralarını okuyalım istedim. Hz. Ali gibi bir hayat yaşama dileğiyle…

1- “Bir gün Hz. Ali bir savaşta Yahudi’nin biriyle çarpışır ve onu yere yıkar. Tam onu öldürmek üzereyken Yahudi Hz. Ali’nin yüzüne tükürür ve bunun üzerine Hz. Ali onu öldürmekten vazgeçer.

Yahudi bu duruma çok şaşırır ve sebebini sorar.

Verdiği cevap ise çok ilginçtir “Sahib-i Zülfikar” ın:

“Ben seninle Allah için savaşıyordum, tam seni öldürüyordum ki bana tükürdün ve araya nefsim girdi.

Seni öldürseydim nefsim için öldürecektim.” der ve bunu üzerine Yahudi orada hemen Müslüman olur.

“Bir gün adamın biri Hz. Ali’ye gelir ve şöyle der: ‘Ey Ali! Falanca adam seni öldürmek istiyormuş.’

Hz. Ali bir süre düşünür ve cevap verir:

Hayır. O beni öldüremez.”

Neden diye sorduğunda ise verdiği cevap çok ilginçtir. “Ben O’na hiç iyilik yapmadım ki!” (Hz. Ali’yi şehit eden İbn Mülcem’e de Hz. Ali’nin iyiliği dokunduğunu tarih kitapları nakleder.)

Post Author: SerGe

Leave a Reply