İşte Yılmaz Güney’in kızı

Cine 5 ekranlarında Yasemin Bozkurt’un sunduğu, ‘Buluşma Noktası” programında, “Her Kadının Bir Öyküsü Var” bölümüne konuk olan Nebahat Çehre, kendi hayatıyla ilgili son derece ilginç itiraflarda bulundu.

Nebahat Çehre, Yılmaz Güney’in kimsenin bilmediği bir kızı olduğunu ve bu çocuğun evlilik dışı bir ilişki sonucu dünyaya geldiğini, kızın halen Paris’te yaşadığını itiraf etti.   

Çehre; -Yılmaz Güney sizi dövdü mü? sorusuna ise – Biraz okşandım. yanıtını verdi.  

Eski günleri hatırlarken, hayal kırıklığı yaşadığını söyleyen Nebahat Çehre, Yılmaz Güney’den hamile kaldınız mı sorusuna ise;
– Evet, bir çok kez hamile kaldım ama önümü göremediğim için doğurmadım dedi. Eğer Yılmaz Güney yaşasaydı çok iyi dost olurduk, başım her sıkıştığında yanımda olurdu diye sözlerine ekledi.

 

“1966’da İstanbul‘da doğdum. Annemin adı Can. Ben sadece 4 yaşına kadar onla Cihangir’de yaşadım. Sonra bir anaokuluna yatılı devam ettim. 8 yaşına kadar Ankara‘da bir bakıcı bayanla yaşadım. 11 yaşına kadar Adana’da halamın yanında kaldım. Sonra 2 yıl annemde. 13 yaşında da Fatoş Güney’in yanına gittim, Moda’ya. 15 – 19 yaş arası Paris’te yine Fatoş Güney’leydim. Babamla gerçek anlamda ilk kez  15 yaşındayken biraraya geldik. Çok küçükken beni annemin yanından gelip alırmış, gezdirirmiş, kıyafetler alırmış, ama hatırlamıyorum. Babamı hapishanede ziyaret ediyordum. İmralı Cezaevine, Topkapı’ya gidiyorduk. Çok kısa zamanlardı ve sürekli işten konuşuluyordu. Nasılsın kızım, iyi misin babacığım?.. Onun dışında bir konuşmamız olmuyordu. Ta 15 yaşında Fransa‘ya gidene kadar.  Annemin yanından ayrılmıştım. 13 yaşından beri Fatoş Güney’in yanında kalıyordum. 1981 yılıydı. Fatoş bir gün bana, 15 günlüğüne İsviçre’ye tatile gidiyoruz, dedi. Pasaport almam gerekiyordu. Sezgileri çok kuvvetli olan annem ise son güne kadar gitmeme izin vermedi. Uçaktan indiğim zaman, Fatoş bana, kızım dedi, Türkiye’ye dönemeyeceksin, baban burada, artık burada yaşayacağız.

Ben şok geçirdim. İlk defa babamla bir evde aile hayatı yaşayacaktım. Korktum, nasıl geçecek diye. Bu kadar kısa bir zamanda bir baba – kız ilişkisi doğamazdı. Ben ideal babayı bekliyordum, o ideal kızı… Tanışmaya çalıştık. Babamla ben 15 – 18 yaş arası yaşadım. Sevecenliği, çekingenliği yaşadım onla, çok dolu senelerdi. Ona siz diye hitap ettim. Gökten bir baba düştü, gökten bir kız düştü. Uzun bir alışma devresi geçti tabii. Hiçbir şey hayal ettiğim gibi değildi.

Babam çok sevecen ve korkunç perfeksiyonist bir insandı. Her şeyin kusursuz olmasını isterdi. Ben onun perfeksiyonizm olayına uyum sağlayamadım. Çok titiz ve programlıydı. Sabah erken kalkar, yazı yazardı. İyi olduğu günler çok neşeliydi. Böyle ne bileyim, kalkardı lacivert sabahlığıyla, günaydın çocuklarım derdi, pof pof diye yürür, palyaço hareketleri yapardı. Oğluyla, karısıyla, kızıyla bir ilişki kurmak zorundaydı. Özgürlükten mahrum kalmış bir insan için önemli şeyler bunlar. Onun için bazı yerlerde boşluklar oldu. Yeniliğe çok açıktı. Bir yemekten sokakta gördüğümüz herhangi bir şeye kadar her yeni şeyi tatmamızı isterdi. Mesela istiridyeyi hep bana sevdirmeye çalıştı.

Sık sık beni paspal kızım diye çağırırdı. O her zaman çok şık, titiz ve bakımlıydı. En sevdiği koku Aramis’ti. Bana yemek yapmayı öğretirdi, çünkü çok güzel mezeler, köfteler yapardı. Hiç yoktan birbirimize sarılırdık. Ama geçmişteki boşluk ne onun için ne benim için doldu. Zaten öldüğünde bunalıma girdim, 80’den 50 kiloya düştüm. Bugün babamdan aldığım güçle ayakta durduğuma inanıyorum. ”

  

 Elif Güney yıllar önce verdiği bir röportajda  hayat hikayesini böyle
 
anlatmıştı

Post Author: SerGe

Leave a Reply