Necip Fazıl Kısakürek’in de Hakkari’ye gelip, Seyyid Taha Hazretlerini ziyaret ettiğinde, ”Şemdinli dağlarının, içtim nur çeşmesinden. Kurtuldum, akreplerin ruhumu deşmesinden” dizelerini dile getirdiğini anımsatan Erdoğan, şöyle konuştu:
”İşte Hakkari böyle bir şehirdir. Hakkari bizim milletle muhabbetimizin nişanesidir. Bu benim, sadece Başbakan olarak Hakkari’ye beşinci gelişim. Seçim kampanyalarımızı Hakkari’den başlattığımız yıllar oldu. Hakkari’ye gelip açılışlar yaptık. Hakkari’de sizlerle beş kez hasret giderdik, kucaklaştık, muhabbet ettik. Hakkari’de sizlerle dertleştik. AK Parti, milletle aynı dili konuşan, milletle gönül diliyle konuşan bir partidir. AK Parti, samimiyet diliyle konuşan bir partidir. Biz, hesabi değiliz, hasbiyiz. Biz, öfkenin, şiddetin, nefretin değil, sevginin, samimiyetin diline teslim olmuş bir partiyiz.
AK Parti’yi kurduğumuz, sizin huzurunuza çıktığımız günden itibaren, gönül birlikteliğimiz, kardeşliğimiz her gün biraz daha pekişti. Çünkü biz size yalan söylemedik, söylemiyoruz. Biz ilkelerimizden taviz vermedik, vermiyoruz. Bizim siyasetimiz hizmet siyaseti, eser siyaseti, kardeşlik siyaseti, bunların siyaseti ideoloji siyasetidir, farkımız bu. Biz, işte şu Hakkari’de, Yüksekova’da, Şemdinli’de, Çukurca’da eserlerimizle, hizmetlerimizle konuşuyoruz. Biz verdiğimiz sözleri tutuyor, vaatlerimizin arkasında duruyoruz. Tek tek, adım adım, yatırımlarla, reformlarla, 81 vilayetin, tüm Türkiye’nin, Hakkari’nin çehresini değiştiriyoruz.”
Başbakan Erdoğan, esnafların zorla kepenk kapatmak zorunda kaldığını belirterek, ”Bunun adı ‘kepenk kapatma eylemi’ değil, ‘kepenk kapattırma eylemi.’ İnsanları tehdit ederek, belediye eliyle dehşet saçarak, buna kepenk kapatma diyemezsiniz. Bu ticaret hürriyetine, özgürlüğüne engel olmaktır” dedi.
Hakkari Belediyesi’nin ideolojik davrandığını, vatandaşa hizmet etmediğini belirten Erdoğan, ”Şu anda Hakkari’nin şu sokağında gezdiğim zaman insanlığımdan utanıyorum. Bu nasıl bir yerel yönetim? Şurada yol var mı, Allah aşkına? Sizlere gönderdiğimiz parayı söyleyeceğim, soruyorum bu para nereye gidiyor” diye konuştu.
-”ÇETELERLE AMANSIZCA MÜCADELE ETTİK”-
Erdoğan, AK Parti’nin kurulduğu andan itibaren birilerinin, birtakım odakların engellemesiyle karşılaştığını, tehdit edildiklerini, partinin kapatılmak istendiğini ifade ederek, ”Çirkin tezgahlarla, tahriklerle ülkenin huzurunu bozmak, bu yolla AK Parti’yi iktidardan uzaklaştırmak istediler. Bizim sizlerle olan muhabbetimizi kıskandılar, bu muhabbeti bozmak istediler. Hiçbirine eyvallah demedik, hiçbir tezgaha, hiçbir kışkırtmaya boyun eğmedik. Tam tersine, sizin desteğinizle, sizin hayır dualarınızla demokrasiye, özgürlüklere, milli iradeye musallat olan bu çetelerle amansızca mücadele ettik” dedi.
Çetelere hesap sorduklarını, inkar politikalarına son verdiklerini ve faili meçhullerin peşine düştüklerini belirten Erdoğan, şunları söyledi:
”Ülkenin her neresinde olursa olsun, benim insanıma yapılan her haksızlığın hesabını soruyoruz. Sekiz buçuk yıl önce nasıl bir Türkiye vardı, bugün nasıl bir Türkiye var? Sekiz buçuk yıl önce nasıl bir Hakkari vardı, bugün nasıl bir Hakkari var? Yüksekova’da, Şemdinli’de, Çukurca’da, benim genç kardeşlerim Kürtçe müzik kasetlerini gizli gizli dinliyordu. Hakkarili Ahmede Hani’nin adı anılmıyordu. Mem-u Zin tanınmıyor, bilinmiyor, okunmuyor, köşe bucakta saklanıyordu. Kültür Bakanlığı aracılığıyla bastık, yayınladık, takdim ettik. Anneler yavrularıyla Kürtçe konuşamıyordu. Köylüler huzurla, güvenle şehre, ilçeye inemiyordu. Çölemerik yani Hakkari, Gever yani Yüksekova, Navşar yani Şemdinli, Çele yani Çukurca demek, telaffuz etmek bile yasaktı, o günlerden bu günlere geldik.
Ah benim Hakkarili kardeşim… ‘Ülke bölünür’ dediler, ‘huzur, barış kaybolur’ dediler… İşte bu kardeşinize, bizim partimize, arkadaşlarımıza en ağır hakaretleri ettiler. Ne oldu? Kardeşlik bozulmadı, kardeşlik yüceldi, muhabbetimiz daha da arttı. Sekiz buçuk yıl önce Ahmede Hani’den söz etmek korku sebebiydi. Bugün artık Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Mem-u Zin’i basıyor. Dün Kürtçe kaset tandırlarda saklanırken, bugün devletin televizyonu 24 saat Kürtçe yayın yapıyor. Bunu kim getirdi, bunu hangi parti getirdi? Kim? Biz getirdik, biz başardık ve daha da ileri gideceğiz. Bugün, Uluslararası Kürdoloji Kongresi, Kürt Kadın Kongresi, 21. Yüzyılda Kürt Dili ve Edebiyatı Kongresi düzenleyen bir Hakkari Üniversitesi var. Bu üniversiteyi kim kurdu? Bu hizmetleri buraya getiren AK Parti. Demokrasinin bir mücadelesi olarak, hak ve özgürlükler olarak, ‘bu ülkenin 81 vilayetinde üniversite olacak’ dedik ve bu üniversitelerin tamamını gerçekleştirdik.
Şiddet, bugüne kadar acıdan başka hiçbir şey vermedi. Terör, şiddet, acıdan, yoksulluktan, gözyaşından başka hiçbir şey getirmedi. Size soruyorum Hakkarili kardeşim, bu şiddet politikaları kimin işine yarıyor? Bu terör kimin ekmeğine yağ sürüyor? Bu ülkede hizmet verecek kimse oyunuzu onlara verin, futbol takımı tutar gibi parti tutulmaz. Oy namustur, oy şereftir, korkunun ecele faydası yoktur. Çocukların ellerine molotofkokteyli tutturmak suretiyle dükkanların camlarını indirenler, otobüsleri, arabaları ateşe verenler, tarihe de, millete de asla bunun hesabını veremezler. Demokrasi, temel hak ve özgürlükler bu yolla gelmez. Bu istismar siyasetinin önünü hep beraber keseceğiz. Biz, bütün samimiyetimizle yeni bir süreç başlattık ama CHP, MHP, BDP, adeta ittifak halinde bu süreci sabote etmek için inanın gece gündüz çalıştılar.”
-”İNKAR POLİTİKALARININ BELGELERİ…”-
Başbakan Erdoğan, dün Van’da, 1940’lara ait, CHP’nin tek parti iktidarı dönemine ait beş belgeyi açıkladığını, CHP’li Bakanlar Kurulu’nun imzalarıyla, İsmet İnönü’nün imzalarıyla, kitapların, plakların nasıl yasaklandığını, toplatıldığını belgeleriyle gösterdiğini anımsatarak, ”O belgeler, işte on yıllardır yaşanan acının belgeleriydi. O belgeler, inkar politikalarının belgeleriydi” diye konuştu.
AK Parti’nin 22 Kasım’da son verdiği inkar, ret ve asimilasyon politikasının bir daha Türkiye’nin gündemine gelmeyeceğini vurgulayan Erdoğan, Kürt sorunu denilen olayın ret, inkar ve asimilasyon olduğunu, günümüzde Türkiye’de böyle bir sorunun olmadığını söyledi.
Erdoğan, ”Sadece benim partimin grubunda 60’ı aşkın Kürt milletvekili kardeşim var. Biz bunları bir yerlerden izin alarak partimize almadık; kabinemde Kürt bakan arkadaşlarım var, biz bir yerlerden ruhsat alarak kabinemize koymadık. Nereden izin aldığımızı söyleyeyim, görevlendirmeyi nerenin yaptığını söyleyeyim; sen yaptın, millet yaptı. Millet verdi, millet görevlendirdi, biz de parlamentoya taşıdık” dedi.
”Herkes rolünü oynuyor, bu ülkede benim Kürt kardeşimin sorunları, bugüne kadar nasılsa yine benim sorunudur” diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
”Lazın, Çerkezin, Gürcünün hepsinin sorunu benim sorunumdur. Bu milletin içinde Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Abazası, Romanı, Arabı var. Millet böyle oluşur, onun için tek millet dedik, arkadan tek bayrak dedik. Ne zaman dedim bunu? Afyon’dan yola çıkarken, bizim bu bayrağımızın rengi birilerini niye rahatsız ediyor? Bu renk şehidimizin kanıdır, rengi oradan alıyor, hilal bağımsızlığımızın ifadesidir, yıldız şehitlerimizi sembolize eder, onun için tek bayrak dedik, ardından ‘bayrakları bayrak yapan, üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır’ dedik. Onun için 780 bin kilometrekareyle bu vatan bizim, bu vatanın üzerinde ameliyat yaptırtmayız, bu vatan bizim. 74 milyonu, kim ameliyat derdine düşüyorsa avucunu yalasın, kusura bakmasın. Dördüncüsü tek devlettir. Tek devlet dedik. Bizim birliğimizi, beraberliğimizi bozmaya çalışanlara 12 Haziran’da gerekli cevabı vermeye hazır mıyız? Sandıklardan seçmen listesinin bütün mensupları, o oy pusulasının başındaki ilk parti AK Parti, inşallah sizlerin oylarıyla gümbür gümbür yine sandıklardan, hep beraber geleceğiz.”
-”BUGÜN ARTIK YASAKLAR YOK”-
”İsminde barış olan, demokrasi olan BDP, CHP ile kol kola girerek bütün ilkelerini çiğniyor, kendi kendisiyle çelişiyor, kendi kendisini inkar ediyor” diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
”12 Eylül halkoylamasında, BDP, CHP ile, MHP ile, Ergenekon’la kol kola girerek 26 maddenin değişikliğine karşı çıktı. Hem de demokratik yollarla değil, anlatarak, ikna ederek değil. Zorla, tehditle, baskıyla, sindirerek boykot uygulamaya çalıştı. Vatandaşlarımızı niçin serbest bırakmıyorlar, neden? Sürekli tehditlerle benim vatandaşımın demokratik hakkını kullanmasına niçin engel oluyorlar? Çünkü kendilerine inanmıyorlar, biliyorlar ki, eğer biz Kürt kardeşlerimizi serbest bırakırsak, onların tabii Kürt kardeşim, kardeşleri değil, onlar hiçbir zaman benim Kürt kardeşimin temsilcisi olamaz, istismarını yaparlar sadece. Bugüne kadar Allah aşkına, şu Hakkari’nin sokaklarındaki hal, görüntü, benim Kürt kardeşlerime hizmet vermek diyebilir miyiz? Halkını seven, halkına hizmet verir. Ben artık Hakkarili gençlerin gerçeği görmesini istiyorum. Ben artık, Hakkarili kardeşimin, bu şiddet politikalarını sorgulamasını istiyorum. Hakkarili anaların artık evlatlarına sahip çıkmasını, evlatlarını dağdan geri çağırmasını istiyorum. Bugün artık yasaklar yok. Bugün artık kısıtlamalar yok. Bugün, ifadenin önünde engeller yok. Hep birlikte çok daha iyisini yapacağız, standartları çok daha yükseğe çıkaracağız ama bunun için sizden destek istiyoruz, el ele, omuz omuza vereceğiz. AA