Türkan Şoray’ın acı itirafı

Türk sinemasının sultanı Türkan Şoray, romantik bir kadın olduğunu söyledi.

Şoray “Filmlerimde defalarca mum ışığında yemek yedim. Ancak şu hayatta bir kere bile böyle romantik bir olay yaşamadım” dedi. 205 sinema filminde rol alan Türkan Şoray, bu alanda bir dünya rekorunun sahibidir. Elizabeth Taylor, Sophia Loren’den bile daha çok filmde oynayan Sultan, dünyanın en çok film çeviren kadın oyuncusudur. Yaşamını adeta sinemaya adayan ünlü yıldız şimdi sinema hayatını anlattığı bir kitap yazıyor. Bir yandan da Boğaz sırtlarındaki evinin terasına kurduğu tuval üzerinde birbirinden güzel resimler yapıyor. Tabloları, hayır kurumları yararına binlerce liraya satılan Türkan Şoray’la evinde, 5 çayı eşliğinde ikram ettiği birbirinden güzel pastaları, çörekleri yerken konuştuk.

RÖPORTAJ: Şebnem ÖZCAN

– Sinema hayatınızı anlatan bir kitap yazıyorsunuz, o ne aşamada?

Az kaldı, bitiyor. Yazdıkça yazmak istiyor insan. Eksik bir şey kalmasın istiyorum. Her şeyi anlatmaya çalışıyorum. Kamera önünde neler hissettim, bir oyuncu sette nasıl olmalı bu soruların cevaplarını bu kitapta verdim. Sette öğrendiklerimi yazdım. Set günü neyi gerektiriyorsa, ne bileyim hava kapandı sabırla bekleyeceksiniz. Benim bütün gün sıramı beklediğim çok olmuştur. Ağzımı açıp da gık’ım çıkmamıştır.

– Ama siz Türkan Şoray’sınız. Türkan Şoray sette bekletilir mi?

Niye bekletilmesin, şartlar onu gerektiriyorsa beklerim tabii. Nitekim bekledim de. Ama bu keyfi bir bekletme değildir hiçbir zaman. n Yazdığınız kitabın adı ne olacak? Sinema Benim Aşkım!

AŞK DEFTERiNi KAPATTIM

– Hayatınızda bir insan var mı?

Var, Yağmur. O kadar yetiyor ki benim hayatıma… Artık o defteri çoktan kapattım. Yalnız yaşamanın güzelliğini yaşıyorum. Belki bir evlilik falan diyorsunuz o da artık çok zor. Bir kere inanılmaz seçici oluyorsunuz bir yaştan sonra, beklentileriniz değişiyor. Daha genç yaşlarda insanın gözü daha kara oluyor. Huzurlu yaşamak istiyorum. Aşkın getireceği fırtınaları yaşamak istemiyorum artık.

– Aşk nedir, sevgi nedir?

Aşk fırtına, sevgi de meltem.

– Hayatınızda kaç kez aşık oldunuz?

Bilmem. Ama gerçek aşk var, bir de aşk zannettikleriniz var. Gerçek aşk insanın hayatında bir kere falandır herhalde. Onun dışındakiler, ‘Ayyy acaba aşık mıyım?’ deyip, sonradan aşık olmadığınızı anlarsınız. Benim de çok duygusal çalkantılı günlerim olmuştur.

– Nasıl bir erkek Sultan’ın gönlünü kazanabilir?

Her şeyden evvel dürüst, hayata doğru bakan biri olmalı. Yakışıklılık benim için çok önemli değil. Öyle bir karizması vardır ki dünya yakışıklısı gelir size. Şefkatli erkek isterim, sahiplenen, sadık biri olması lazım. Bir de romantik olması lazım.

– Mum ışığında yemek yemek gibi mi?

Yaaa, bana şiirler okuyacak… Ne kadar güzel olurdu. Biliyor musunuz, ben hiçbir zaman mum ışığında yemek yemedim.

– Filmlerde mum ışığında yemek yediniz ama?

Onlar filmdi. Filmlerde habire mum ışığında yemek yedim, ha ha ha… Ama gerçek hayatta yok. Üzücü tabii ki.

200 bin liraya tablom satıldı

– Ankara’da geçtiğimiz günlerde UNICEF adına düzenlenen bir davette ‘Şefkat’ adlı tablonuz 55 bin liraya satıldı. Benim merak ettiğim şu, resme merakınız nasıl ortaya çıktı?

Valla içten gelen aşk… Kimse beni resim yap diye görevlendirmedi. 12 yaşlarında falan başladı benim resim yapma arzum. Okulda resim derslerinde ilgimi çekti. Resimlerimin okulun duvarlarına asıldığını hatırlıyorum. Fatih Lisesi’ne giderken anneannemle, dedemin yanında kalıyordum. Onlar yaşlı karı koca, ders çalıştığımı zannediyorlardı ama ben defterimin içine beyaz resim kağıdı koyup resim yapıyordum. Mesela bir yerde otururum, hemen resim çizmek isterim. Karalamalarım vardır. Nazan, “Abla sen çok güzel resim yapıyorsun. Geliştirsene kendini” der. Bir kere Oray Taylan’ın atölyesine gittim, o da bir gün. Ondan sonra devam edemedim, atölyesini karşıya taşıdı falan. Belki devam etseydim bugün bayağı ilerletmiş olacaktım. Ondan sonra Atıf Bey’in (Atıf Yılmaz) bir resmini çizdim. Senaryo çalışırken çizdim o resmi. Bana ilk boyaları hediye eden Atıf Bey’dir zaten.

-İki sene evvel, ‘Baba Beni Okula Gönder’ kampanyası için yine bir tablo yaptınız o da 200 bin TL’ye satıldı değil mi?

Bağış olarak satılıyorsa, beş on tane daha tablo yapıp, gelirini de bir yere bağışlamak gibi bir düşüncem var. Böyle bir sergi açabilirim. Resim insanı çok dinlendiriyor. Bundan güzel bir şey olamaz. Her şeyi unutuyorsunuz. Bana da terapi gibi geliyor. Kendimi ifade etme şeklim. Bahçemdeki çam ağaçlarını çizmek istiyorum. İçimde duyguları dışarı yansıtıyorum. O renklerle oynamak çok başka bir şey…

– Resim yaparken en çok hangi renkleri kullanıyorsunuz?

Ben mavi hastasıyım.

KIZIM BAŞARILI BiR iŞ KADINI OLMAK İSTİYOR

– Kızınız Yağmur çalışıyor mu?

Yağmur işe gidiyor. Bir reklam şirketinde çalışıyor. Koç Üniversitesi’nde sosyoloji okudu. New York’ta medya yönetimi üstüne master yaptı.

– Gelecekteki hedefi nedir?

İş kadını olmak istiyor. Sabahları saat 8’de kalkıyor. ‘Bravo’ dedim. Annene çekmişsin.

– Kızınızın kalbini çalacak damat adayında ne gibi özelliklerin olmasını istersiniz?

Valla her şeyden evvel kızımı çok sevmesini isterim. Ondan emin olmak isterim. En doğru seçimi kendi yapacak. Ve beni de sevmesini isterim. İnşallah karşılıklı birbirimizi severiz.

– Torun özlemi çekiyor musunuz?

Yok, daha öyle bir şey hiç düşünmedim. Çünkü Yağmur’un sevgisi bana çok yetiyor.

– Yağmur’un size çok benzeyen bir yönü var mı?

Maalesef benim hiç sevmediğim bir huyumdur. Yağmur’a geçmiş. İnsanlara çok inanıyor. Ödü patlıyor karşısındaki insanı kıracak diye.. Yağmur da inanılmaz koca yürekli bir kız. Çok sevecen. Kendinden çok karşısındakini düşünüyor.

Eğitim şart ama önce yetenek

– Oyunculukta alaylı mı yoksa okullu mu olmak avantaj?

Eğitimli olsanız hiç de fena olmaz. Ben bugüne kadar içgüdülerimi kullanarak oyunculuğu keşfetmeye çalıştım. Ama o yıllarda zaten, sinema oyunculuğu eğitimi yoktu. Sırf eğitim yeterli değil; eğitim yetenekle birleştiği zaman süper oluyor. Ben hâlâ, ‘Oyuncuyum’ diyemiyorum. Çünkü, istediğiniz kadar eğitim alın oyunculuk sonsuz

Türkan Şoray’ın tahtının bir varisi var mı?

Estağfurullah, taht diye bir şey yok. Osmanlı dönemindemiyiz ki taht olsun? Seyircimiz o kadar yüce yürekli ki birçok sanatçıya kalbinde yer vermiş. Herkesin yeri ayrı, kimse kimsenin yerini alamaz.

4 SAATLiK UYKUYLA SETE GiDiYORLAR

Bütün dizilere çok olumlu bakıyorum. Çünkü müthiş bir fedakarlık var. 18-20 saat çalışılıyor. Saat mefhumu yok, sürekli çalışılıyor. 4 saatlik uykuyla sete gidiyorlar. Bir de set çalışanlarını düşünün, onlar perişan. Ben bunları bildiğim için bütün dizileri severek izliyorum. ‘Karadağlı’yı seyrediyorum, ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’, ‘Muhteşem Yüzyıl’, ‘Fatmagül’ü seyrediyorum, ‘Lale Devri’ni seyrediyorum. Genç oyuncuların hepsi harika. Ayırım yapamam.

Post Author: SerGe

Leave a Reply