Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve BDP’li bağımsız adayların Meclis’te yemin etmemeleri üzerine başlayan tartışmalara iş ve ekonomi dünyasından gelen tepkiler yeni bir boyut kazandırdı. İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi ekonomist-yazar Süleyman Yaşar, yaşananların Ergenekon ile faiz lobisinin oyunu olduğunu söyledi. AK Parti’nin izlediği ekonomik politikalarıyla iktidarını pekiştirdiğini belirten ekonomi yazarı Prof. Dr. İbrahim Öztürk ise, “Muhalefet de bunu gördüğü için piyasalara olumsuz yansıyacağını tahmin ettiği suni krizler çıkartıyor. Ama hesap hatası yapıyorlar.” değerlendirmesini yaptı. İş dünyasının önde gelen temsilcilerinden TUSKON‘un Başkanı Rızanur Meral, yaşananların sebebinin Anayasa ve kanunlardaki boşluklar olduğuna işaret ederek, çözüm için gerekli değişikliklerin yapılması gerektiğini kaydetti. MÜSİAD Başkanı Ömer Cihad Vardan da tepkisini, “Sanki bir el uzanıyor, tamamıyla güzel ve huzurlu seçim dönemini, oradan çıkan tabloyu bozmaya çalışıyor. Karşılaştığımız bu durum bir plan ya da programın parçası olabilir.” diyerek gösterdi.
AK Parti iktidarının seçimde yakaladığı başarıda ekonomik performansının etkili olduğuna işaret eden ekonomistler, Meclis çalışmaya başladıktan sonra yapılacak yeni Anayasa’nın ekonomi için yeni bir fırlatma rampası olacağı görüşünde. Daha özgürlükçü ve demokrat bir Anayasa yapılmasının ardından Türkiye’nin kredi notu yatırım yapılabilir BBB seviyesine çıkacağını vurgulayan İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi ekonomist Süleyman Yaşar, şöyle konuştu:
“Bütün partiler, seçimler öncesinde ve propaganda sürecinde yeni anayasa yapacağız vaadinde bulundu. Hepsi kişi başına 25 bin dolarlık gelire ulaşmayı, 2023’te 1 trilyon dolarlık milli geliri vaat etti. Ama bakıyoruz Meclis açılınca bir yemin krizi çıktı. İyi niyet görmüyorum. Ekonominin olumsuza gitmesi için, olumsuz beklenti yaratma çabasındalar. Bu da faiz lobisinin oyunu olarak tasarlanmış olabilir. Faiz lobisinin seçim öncesi dizayn ettiği model CHP-MHP koalisyonu gerçekleşmedi. Bakın ABD’de 2 yıllık hazine bonosunun faizleri yüzde 0,44. Türkiye’de ise yüzde 9,11. Bu Türkiye ekonomisini soydurmak demektir. Daha demokratik bir Anayasa yapıldığında Türkiye daha yatırım yapılabilir bir ülke olacak. Kredi notu yatırım yapılabilir seviye olan BBB’ye çıkacak. Bürokratından siyasetçisine herkes biliyor ki o zaman da 50 milyar dolarlık fon girişi yaşanacak. Oysa böyle suni krizler çıkartılarak bu engellenmeye çalışılıyor, burada bir plan var diye yorumlamak mümkün. Bunun dış bağlantısı da var. Hep birlikte bunun için çabalıyorlar.”
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Öztürk de yeni Anayasa ile birlikte sağlanacak yatırım ortamının işdünyasına benzersiz fırsatlar sunacağına işaret etti. Yemin kriziyle Türkiye gündeminin işgal edilip, siyasi gerginlik politikası güdüldüğünü aktaran Öztürk, böylece güven ve istikrar ortamı görüntüsünün perdelenmek istendiğini kaydetti. Bundan kimlerin kazançlı çıkacağının belli olduğunu dile getiren Prof. Öztürk, “AK Parti’nin güttüğü ekonomik politikalar onun iktidarını pekiştirdi. Son seçimde aldığı yüzde 50 oy bunun göstergesi. Muhalefet de bunu gördüğü için piyasalara olumsuz yansıyacağını tahmin ettiği suni krizler çıkartıyor. Ama hesap hatası yapıyorlar.” dedi.
Yürütülen ekonomik politikalar sayesinde Türkiye ekonomisinin güçlü bir yapıya kavuştuğunu, siyasi gerilim yüzünden çıkartılacak krizlerin ‘yönetilemez’ durumda olmadığını vurgulayan Öztürk, “Kriz olmaz ama bu durum uzun sürerse erken seçim gündeme gelebilir. Muhalefet yeni anayasa yaptırmak istemiyor. Ama bir şekilde Meclis’e devam edecekler. Muhalefet, yeni Anayasa yapılmadan, eskisine yeni madde koydurmanın peşinde. Bir nevi Rahşan affı çıkartmak istiyorlar. Bence iktidar daha demokratik ve sivil anayasadan vaz geçmemeli.” diye konuştu.
TUSKON BAŞKANI: BU TÜR ÇABALAR BAŞARI ELDE EDEMEDİ
İş dünyasının temsilcileri de siyasi gerginlik çerçevesinde oluşturulmak istenen ekonomik kriz havasının tutmayacağını düşünüyor. CHP ve BDP’nin yemin boykotuna rağmen borsanın arttığını belirten Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) Başkanı Rızanur Meral, eskiden muhalefet ve hükümet karşıtlarının siyasi kaos üreterek ekonomik bunalım çıkartmaya çalıştığını söyledi. Bu çabaların başarı elde edemediğini aktaran Meral, “Yemin boykotunda böyle bir taktiğin uygulanmadığını umuyoruz ama ihtimal dışı da değil.” diyerek temkinli konuştu.
Bununla birlikte Türkiye ekonomisinin bu tür siyasi krizlerden etkilenmeyecek kadar güçlü olduğunu vurgulayan TUSKON Başkanı, “Kanaatim o, Türkiye ekonomisi bu tür siyasi krizlerden etkilenmeyecek kadar güçlü. Ben kısa sürede menfi bir etki beklemiyorum. Ancak kriz siyaseti ısrarcı biçimde sürdürülürse orta vadede ülkemize arzu edilmeyen yansımaları olur. Sıkıntı da bilhassa yeni iş alanları noktasında yoğunlaşır.” tespitini aktardı.
Yaşananların temelinde Anayasa ve kanunlardaki boşlukların yattığına işaret eden Rızanur Meral, bunun çözüm yerinin de Meclis olduğunu ifade etti. Meydanlarda milletvekili olmak için oy isteyenlerin Meclis’e girmeyerek seçmene verdiği sözü tutmadığını ileri süren Meral, şu çağrıda bulundu:
“Çözüm için TBMM’ye gelinmeli. Sorunun temelinde yatan kanunlar ile Anayasa değiştirilmeli. Burada mevcut kanunları uygulayan yargı suçlanmamalı ve yasama organı kullanılarak yargıya baskı yapılmamalı. Demokrasilerde kuvvetler ayrılığı ilkesi gereği yasama, yürütme ve yargı kendi alanında faaliyet yürütmeli. Biri birinin işine karışırsa sisstem deforme olur. Onun için sorunun bir an evvel aşılması gerekiyor. Burada vekillerin sorunun değil çözümün bir parçası olması temennimizdir.”
MÜSİAD BAŞKANI: SANKİ BİR EL DEVREYE GİRDİ
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Başkanı Ömer Cihad Vardan da yaşananlardan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. “Sanki bir el uzanıyor, tamamıyla güzel ve huzurlu seçim dönemini, oradan çıkan tabloyu bozmaya çalışıyor.” diyen Vardan, yaşanan krizin çözüm yerinin Meclis olduğunu belirtti. Halkın yüzde 87’sinin katıldığı bir seçim yaşandığını, yüzde 96 oranında temsil kabiliyeti olan bir parlamentonun ortaya çıktığını kaydeden Vardan, şunları söyledi:
“Sanki birileri mutabakat zeminini bozmak için gayret sarf ediyor. Karşılaştığımız bu durum bir plan ya da programın parçası olabilir, insanın aklına muhtelif senaryolar gelmiyor değil. Sonuçta şu an parlamentoya girmekte direnenler varsa, sorunları olduğunu dillendiriyorlarsa çözüm yeri TBMM’dir. Buraya girmeden çözüm nasıl olacak? Bu anlamda sorumluluğu da başka partilere atmanın bir anlamı yok.”
Bununla birlikte hükümetin kurulma sürecinin devam ettiğini belirten Vardan, “Türkiye’de ekonomik bunalım olmaz. Çünkü Başbakan görevi aldı, hükümeti kurar, sayıca yeterliliği var. Geçer başa. İşlerine başlar ve yönetmeye devam eder.” şeklinde konuştu.
İstanbul Ticaret Odası Başkan Yardımcısı Dursun Topçu, yemin boykotunun ekonomiye menfi bir yansımasının olmayacağını belirtti. Meclis’teki tavrı, ‘bireysel tercih’ olarak yorumlayan Topçu, “Kaldı ki; artık Türkiye ekonomisi bu tür durumları aşmıştır. Bu tip davranışlara ekonomimiz itibar etmemekte, önem vermemektedir. Ben, yemin boykotunun ekonomiye çok menfi yansıyacağına inanmıyorum. Bunun yanında AK Parti’nin çoğunluğu meclisin toplanabilmesi ya da karar alabilmesi için yeterli. CHP’nin de bu tavrı pek çok kesim tarafından tasvip edilmiyor. Bu anlayışı teşvik ya da takdir görmediği için terk edecektir.” değerlendirmesinde bulundu.
“MECLİSTEKİ TABLO 367 KRİZİNİ ANDIRIYOR”
Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) Başkanı Nurettin Özgenç de seçmenin vekilleri Meclis’e ‘sorun çıkarsınlar diye değil, sorunlara çare olsunlar’ diye gönderdiğini ifade etti. Meclis’teki tablonun 367 krizi ile aynı olduğunu öne süren Özgenç, “Toplum bu yapılanları unutmaz, onun için tüm taraflar itidalli olmalıdır. TBMM her şeyin çaresinin bulunduğu yerdir. Sorunları olanlar sorunlarını oraya sunsun, her şey parlamentoda halledilsin. Yemin boykotunun ekonomiye etkisi sınırlı oldu. Siyasiler şunu bilmeli, ülkemizin istikrara kavuştuğu böyle bir dönemde bunalımın kimseye yararı yoktur, olmayacaktır da. Türkiye ekonomisini kimsenin altüst etmeye hakkı yok. Sıkıntılardan çıktığımız dönemde belli idealler ya da menfaatler uğruna kimsenin ülkeye zarar vermeye hakkı yok.” ifadelerini kullandı.
CİHAN