Öyle Bir Geçer Zaman ki” dizisinde canlandırdığı İnci Hoca rolüyle herkesi ağlatan Yeliz Kuvancı, şimdi de “Seni Bana Yazmışlar”la ekranda… Bir dönem adı rol arkadaşı Sercan Bodur’la anılan Kuvancı, Hafta Sonu dergisine konuştu, hem o iddialara yanıt verdi hem de yeni projesini anlattı.
Cemal Hünal, Ali İl ve Dilşad Çelebi’yle beraber kamera karşısına geçtiğiniz “Seni Bana Yazmışlar” başladı. Bize canlandırdığınız Zeynep karakterini biraz anlatır mısınız?
– Zeynep çok neşeli, akıllı, cin fikirli, komik, iyi kalpli, korkusuz bir kız. Bazen tam bir arıza, hatta hayata kolayca rest çekebilecek güçte bir tip… Hayatında en önemli insan, ablası… Anne-babasız büyümüş bir kız. Dolayısıyla ablaya karşı bazen bir bebek gibi olabiliyor. Bir tek ona nazı geçiyor. Ve bir de Yalçın var.
Yalçın’a aşık, ama terk ediliyor. Hikayemiz de bu noktada başlıyor zaten…
Zeynep, Yalçın’a (Cemal Hünal) aşık ama evlilik teklifi beklerken terk ediliyor. O sahneler sizi zorladı mı?
– Hayır. Duygu durumunu belirleyip, bana verilen sözlerin de yardımıyla çektik sahneyi.
Terk edilmek, bir genç kız için ağır bir bunalım nedeni olabilir mi?
– Terk etmek de, terk edilmek de travmatik bir durum yaratabilir tabii… Sadece kadınlar değil erkekler için de bu böyle… Ama neden ve ne koşullarda terk edildiğiniz, kim tarafından terk edildiğiniz belirler bu travmanın şiddetini herhalde.
CEMAL ÇOK ÖZEL VE İYİ BİR ADAM
Gerçek hayatta böyle bir şey yaşadınız mı hiç?
– Özel hayatımı, bana özel olayları herkese anlatmayı sevmem. Bunu yapanlar olabilir ama benim için mümkün değil.
Bir ara rol arkadaşınız Sercan Bodur ile beraber olduğunuz iddiaları ortaya atıldı.
– Evet, o haberler çok rahatsız etti beni… Gerçekten kardeşim gibi gördüğüm biri çünkü o.
Cemal Hünal’la kamera önündeki uyumunuz nasıl? Bir sinerji oluşturabildiniz mi?
– Cemal’i çok sevdim. Özel ve çok iyi bir adam. Karşısındakini ve onun rolünü de önemseyen, paslaşan çok iyi bir oyuncu. Kendine ve hayata olan ilgisi takdire değer. Bu setteki tüm oyuncular çok samimi ve değerli insanlar aslında…
Hayranlarınızdan bazıları sizi “Muhteşem Yüzyıl”da görmek istediklerini söylüyor. Ne dersiniz, o dizide olmak ister misiniz?
– O hayranlara bayılıyorum. Çok cana yakın ve tatlılar. Bu dizide olmasaydım “Evet, neden olmasın” derdim. Başarılı bir iş çünkü.
ÖLÜMÜ KOLAY KOLAY KABULLENEMİYORUM
“Öyle Bir Geçer Zaman ki” dizisinde ınci Hoca rolünüz çok etkileyiciydi. Hele hastalığın son evresinin yansıtıldığı sahneler herkesi etkiledi. Siz o sahneleri çekerken neler hissettiniz?
– Elbette ben de etkilendim… O sahnelerin duygusu son derece yüksekti. ışin ucunda çok hassas bir konu ve ölüm gibi duygu durumunu alt-üst edecek bir sonuç olunca, elbette herkes etkileniyor.
Var mı çevrenizde, yakınlarınızda o hastalığa yakalananlar ya da yitirdikleriniz?
– şükürler olsun yakın çevremde olmadı. Bir arkadaşımın yakınının başına geldiğinde bile mahvoldum. Ölüm konusunda kabulleniş aşamasına kolay geçemiyorum.
En öncelikli hedefleriniz neler?
– Hedeflerim hep işimle ilgili: Başarılı olmak… Bunun yolu da hep aç, daha aç olmak ve öğrenmek, merak etmek… Hayallerim ve ödevlerimin listesi var, anlatsam buraya sığmaz.
İş dışında bir hedef yok mu yani?
– İyi bir insan olmak. Özünde saf, temiz, adil, iyi niyetli olabilmek. Bir kişinin bile olsa hayatına bir şeyler katabilmek.
Soyadınızın anlamı nedir?
– Arı kovanından “Kovancı” niyet edilmiş ancak sanırım tatlı bir çingene yazmış olmalı ki “Kuvancı”ya dönüşmüş (gülüyor).