Tekstilin başkenti Denizli’de sendikalı kalmadı

Türkiye’de ’Tekstilin başkenti’ olarak bilinen, yılda 1.5 milyar dolara yaklaşan tekstil ve konfeksiyon ürünü ihracatı yapılan, 40 bin kişinin çalıştığı Denizli’de 1980’li yılların sonlarında sektörde 4 bin sendikalı işçi çalışırken, bugün sendikalı olarak sadece TARİŞ’in çırçır işletmesinde mevsimlik çalışan 34 işçi kaldı.

Denizli’de 1983 yılından sonra hızla büyüyen tekstil sektörü kentin de lokomotifi oldu. Girişimciliğiyle ’Anadolu Kaplanları’ unvanını alan Denizli, havlu, çarşaf, nevresim ve bornoz üretimindeki kalitesi ve son yıllarda ev tekstilindeki atılımlarıyla büyüdü ve ’Tekstilin başkenti’ unvanıyla anılır oldu. 1983 yılında sektördeki büyüme sendikaların da Denizli’de büyümelerini sağladı. 1980’li yılların sonlarında Denizli’de sendikalı olarak çalışan tekstil işçisi sayısı 4 bine kadar çıktı. 1990’lı yıllarda küçük düşüşlerle de olsa korunan bu sayı, 5 Nisan kararları ve 2001 krizinden sonra düşmeye başladı.

SON DARBE 2009 GLOBAL KRİZİ’NDE

Tekstil sektöründeki global rekabet ve sendikalarla tekstil işverenleri arasındaki uzlaşmazlıklar da eklenince fabrika sahipleri sendika ve örgütlü işçilere soğuk bakmaya başladı. Bunun sonucu sektörde sendikalı işçi çalıştırmama süreci başladı. Sümerbank Basma Sanayii’nin kapanmasıyla sektörde kamu kurumu niteliğinde kuruluş kalmadı. Tekstil sendikaları örgütlenmek istedikleri işyerlerinde başarısız olurken, sendikaya üye olan işçiler de işlerini kaybetmeye başladı. Tekstil sendikalarına son darbeyi de 2008 yılında başlayan ve etkileri 2009 yılında hissedilen global ekonomik kriz vurdu. Denizli’de tekstil sektöründe sendikalı işçilerin çalıştığı son işyerleri olan DEBA, Göveçlik İplik ve Uspar da kapanınca Denizli’de tekstilde sendikalı işçi kalmadı. Bugün Denizli’de kısa adı TEKSİF olan Türkiye Tekstil Örme ve Giyim Sanayi İşçileri Sendikası’na bağlı TARİŞ’in Çırçır İşletmesi’nde 6 ay mevsimlik işçi olarak çalışan 34 kişi bulunuyor.

TEKSTİLDE İŞVEREN İŞÇİLERDEN DAHA ÖRGÜTLÜ

Denizli’de bugün tekstil sektöründe sadece TÜRK-İş’e bağlı TEKSİF faaliyet gösteriyor. 2000’li yıllarda Denizli’de tekstil sektöründe örgütlenmek isteyen DİSK’e bağlı Tekstil İşçileri Sendikası ise örgütlenme çalışmalarında istediği sonucu alamayınca temsilcilik düzeyindeki örgütlenmesini sona erdirdi.TÜRK-İŞ’e bağlı TEKSİF Denizli Şube Başkanı Recep Oktay, Denizli’de tekstil sektöründe örgütlenmede kara bir tablo görüldüğünü söyledi. 1980’li yılların sonlarında Denizli’de sendikalı 4 bin tekstil işçisi olduğuna dikkati çeken Oktay, şöyle dedi:

“Bugün sadece TARİŞ’in çırçır işletmesinde mevsimlik işçi olarak çalışan 34 kişi sendikalı. Denizli’de tekstil sektöründe işveren dayanışması, işçi dayanışmasından daha fazla. İşveren kara liste yapıyor. Bir fabrikada sendikalı olan işçi işten çıkarılıyorsa başka fabrikalara alınmıyor. Çalışanlar işlerini kaybetmemek için sendikaya üye olmaktan çekiniyor.”

SENDİKA PERSONEL MALİYETİNİ ARTTIRIYOR

İşveren tarafı gelinen noktayı sendikal örgütlenmenin personel maliyetlerini artırarak, sektörde yaşanan amansız rekabette firmaları dezavantajlı konuma getirmesine bağlıyor. Kısa adı DENİB olan Denizli İhracatçılar Birliği Başkanı Süleyman Kocasert, tekstil ve konfeksiyon sektörünün emek yoğun bir sektör olduğunu belirterek, “Tekstil sektöründe son yıllarda uluslararası alanda yoğun rekabet yaşanıyor. Bu rekabet kar marjlarını oldukça düşürdü. Sektörün emek yoğun bir sektör olması nedeniyle işçi giderleri maliyette önemli payı kapsıyor. Sendikal örgütlenmede bu maliyet çok daha fazla artıyor. Bu durum tekstil üreticisini rekabet edemez bir noktaya getiriyor. Ayrıca Türkiye’de sendikalar konusunda yaşanan kötü tecrübeler de işyerlerinde sendikal örgütlenme istenmemesinin bir nedeni. Global krizde bazı tekstil fabrikalarının kapanmasında işçilerin sendikalı olmaları nedeniyle ücretlerin diğer fabrikalardan yüksek olması da onlarca nedenlerden biri olarak gösterilebilir.”

Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci ise, gelinen noktayı işveren ile sendikaların birbirini sevememesine bağladı. Asıl mesleğinin avukatLIK olduğunu ve Denizli’de işveren ile sendikalar arasındaki uzlaşmazlıklarda görev yaptığını belirten Keçeci, şöyle konuştu:

“Türkiye’de işveren ile sendikacı birbirini sevemedi, birbirini algılayamadı. Her iki tarafta da yaşanan kötü tecrübeler bu noktaya gelinmesine neden oldu. Çalışma barışı bir kültürdür. Sendikacılık sadece ücret sendikacılığı, toplu sözleşme demek değildir. Sendikaların sosyal yönleriyle ilgili görevleri de vardır. Her iki tarafın da bu noktada bilinçlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Tekstil sektöründeki yoğun rekabet ve örgütlenmenin işverene getirdiği ücret ve diğer yükler işverenin bu konuya soğuk bakmasına neden oluyor.”

ONB(İÖ/İD) (FOTOĞRAFLI)

Post Author: SerGe

Leave a Reply