İddianamedeki Şok KCK gerçeği!

Şiddetin artışına bahane olarak KCK operasyonlarını gösterenlere, tutuklamalar için ‘Kürt düşmanı bir politika’ değerlendirmesinde bulunanlara tokat gibi cevap

 

Son zamanlarda terör örgütünün şiddetini arttırmasına KCK operasyonlarını bahane gösterenlere Bugün’den Gülay Göktürk, ‘KCK’lılar camiden mi toplandı?’ diyerek tepki gösterdi.

KCK’nın illegal bir yapılanma olduğunu hatırlatan Göktürk, tutuklanan belediye başkanlarının, belediye başkanlığı görevi dolayısıyla değil, illegal bir yapılanmanın parçası oldukları için tutuklandıklarını hatırlattı.

KCK’nın nasıl bir yapılanma olduğunu ve neler yaptığını tek tek anlatan Göktürk, “KCK’yı yargılamayan bir hukuk devleti düşünülemez.” dedi.

İşte Gülay Göktürk’ün çarpıcı analizi:

Bazı şeyler kırk kere söylenince doğru zannedilir ya, son günlerde KCK’yla ilgili sürekli tekrarlanan söylem de bize KCK’nın gerçekte ne olduğunu unutturacak neredeyse.

Şiddetin artışına bahane arayanlar şu sıralarda “KCK operasyonları devam ederken…” tekerlemesini dillerine dolamış vaziyetteler. Onlara bakılırsa, KCK tutuklamaları AK Parti hükümetinin Kürt düşmanı politikasının en açık delili. Eğer hükümet sorunu siyaset yoluyla çözmeye niyetli olsa, Kürtler’in oylarıyla seçtiği belediye başkanlarını tutuklar mı? Seçilmişleri hedef alan bir iktidarın sorunu siyaset yoluyla çözüme hazır olduğundan söz edilebilir mi?

Şu günlerde başta BDP’liler olmak üzere bilumum PKK muhibbi televizyon ekranlarında bu telden şakıyor.

Tutuklama kararlarının hükümet değil mahkeme tarafından alındığını bir yana bırakalım.

Peki halkın oyuyla seçilmiş o belediye başkanları, belediye başkanlığı görevi dolayısıyla mı tutuklanmışlar yoksa illegal bir yapılanmanın parçası oldukları ya da bu yapıya yardım-yataklık ettikleri iddiasıyla mı? İnsanın halk tarafından seçilmiş olması suç işleme ihtimalini ortadan mı kaldırıyor ki, “seçilmişleri nasıl tutuklarsınız” diye vaveyla kopartılıyor?

KCK’nın ne olduğunu bilmesek, bayağı kafa karıştıracaklar doğrusu. Oysa ortada 7500 sayfalık bir iddianame var. Ve o iddianame bize, halkın oyu ile belediye başkanı seçilenlerin de illegal bir yapılanmaya bulaşmış olabileceğini gösteriyor.

KCK NEDİR?

İddianame KCK’nın yasama-yürütme-yargı şeklinde örgütlenmiş, devlet içinde ayrı bir devlet yapılanması olduğunu ortaya koyuyor. KCK’nın Almanya’da toplanan 700 delegelik “Yasama Meclisi” var. Hukukçular tarafından hazırlanmış bir sözleşmesi (anayasası) var. Mahkemeleri, hatta temyiz mahkemeleri var. KCK bölgede faaliyet gösteren işadamlarından “vergi” istiyor. Üstelik örgüt bunu “egemenlik hakkı”nın bir gereği olarak izah ediyor. KCK seçilmiş belediye başkanları ya da milletvekillerine baskı yapıyor. Onları sorguya çekiyor, sorgulama sonucunda bazı başkan ve meclis üyelerine “kınama”, “uyarı” veya “uzaklaştırma” cezası veriyor. Mesela, “Sayın Öcalan” kampanyasına imza atmayan Osman Baydemir KCK’nın belediyede görevli bir elemanı tarafından sorgulandıktan sonra disipline sevk ediliyor. Yine iddianameden, Osman Baydemir’in bir televizyon programına çıkmak için KCK’dan izin istediğini ancak üst düzey yöneticilerin buna da izin vermediğini; ayrıca Cumhuriyet Halk Partisi’nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın da 2009 yılındaki yerel seçimlerden önce Diyarbakır’a gelmek için KCK’dan izin istediğini ve onun da izin alamadığını öğreniyoruz. DTP’nin kapatılmasından sonra BDP’nin kurulmasına da, BDP milletvekillerinin Cumhuriyet Bayramı törenlerine katılmamasına da, DTP’ye ait belediyelerde işçi alımı, işçi ücretleri, işten çıkarma, ihalenin verileceği kişi gibi konulara da KCK karar veriyor. Bu konudaki talimatlara uymayanlara cezai yaptırımlar uyguluyor.

Bu, dört dörtlük bir illegal yapılanma tablosu. Bu tabloda KCK hiyerarşi piramidinin tepesinde yer alıyor ve legal-yarı legal bütün oluşumları sevk ve idare ediyor.

Bu kadar da değil, şehirleri şiddete boğan, kana bulayan tüm eylemler de KCK’nın emriyle hayata geçiriliyor. Gösterilerde molotofkokteyli atılması, eylem alanına taşlı-sopalı gelinerek polislere saldırılması, fırsat doğarsa polis linç edilmesi talimatları hep KCK kaynaklı.

Özetle tablo o kadar açık ki, KCK’yı yargılamayan bir hukuk devleti düşünülemez.

Evet, KCK operasyonları sırasında bazı hatalı tutuklamalar yapılmış, kurunun yanında yaş da yanmış olabilir. Ama bu yanlışların düzeltilmesini talep etmek, tutukluluk tedbirinin dikkatli uygulanmasını istemek başkadır; KCK davasını “siyasi bir dava” olarak gösterip kategorik olarak karşı çıkmak başka.

Hele hele bu davayı şiddetin sürmesine gerekçe yapmak; bu davadan hareketle “siyasi mücadele imkanlarının ortadan kaldırıldığını” öne sürmek bambaşka…

 

Post Author: SerGe

Leave a Reply