Mizgin Doru’nun suçu ne?
Geçtiğimiz hafta Radikal gazetesinin manşetine taşıdığı bir olay hepimizi derinden sarstı.
Daha anne karnında 8 aylıkken öksüz kalan,1 günlük yaşamında gazetelere manşet olan minik bebeğin dramı içimizi kanattı anne babalar olarak.
4 kız evlattan sonra Allah Doru ailesinin dualarını kabul etmişti, erkekti 5. çocuk ve 1.5 ay sonra doğacaktı şayet annesi vurulmasaydı..hain terör bebeği anne karnında bulmuştu, annesi ve 5 yaşındaki ablası oracıkta can vermişti..
Bebek sezaryenle annesinin cansız bedeninden alındı, kuvöze konuldu. Ancak sadece 1 gün yaşadı. Veo 1 günlük ömrüne 100 yıl yaşamış gibi derin anlamlar yükleyerek cennetteki mekânına kavuştu.
Aynı gün, BDP liler de meclise katılma kararı aldılar.
Doğal olarak da Radikal o çok tartışılan manşeti attı: “Bebek mezara, BDP Meclis’e”…
Bu ülkede biz doğduk doğalı terör var. İlkokul çağlarımızda da terör ve şehit haberleri alıyorduk radyodan ve TV’den.O zaman terör demezlerdi de anarşi derlerdi. İsmi değişti ama sonuç değişmedi. Ne kaderdir ki çocuklarımız da aynı terör haberleriyle büyüyor maalesef.
Şehit haberleri almak başlı başına bir işkence bana göre. Ekrana bakarken hislerim allak bullak oluyor; nefret, kaygı, hırs, ezilmişlik, çaresizlik, çözümsüzlük. Hepsi bir işkence aletine dönüşüp yüzümde şaklıyor sanki..
“Bir şeyin şüyuu vukuundan daha kötüdür.” sözü çok doğru. Her gün 5-6 şehit haberiduymak alışkanlık oldu,neredeyse terörü kanıksar olduk. Şehit haberlerini dinleyerek kahvaltı edebiliyoruz, kahvede şehitlerin toprağa verilişlerini izleyerek, çay kahve eşliğindetavla oynuyor birileri. Kardeşin kardeşi vurmasına alıştırılmaya çalışılıyoruz sanki..
Terörün ardındaki gizli güçlerin asıl hedefi de bu olsa gerek; ülkeyi terörle iç içe yaşanan, günde 15-20 kişinin can vermesinin normal karşılandığı, turistlerin gelmeye korktuğu, çocuk ve kadınlarının bomba korkusundan sokaklarında dolaşamadığı, esnafın kepenklerini açamadığı karışık ve düzensiz bir ülke haline getirmek. Afganistan gibi, Mısır gibi, Kolombiya gibi, eski İrlanda gibi. Eski diyorum, zira o İrlanda eskide kaldı, etnik terör örgütü İRA, meclise girdi, siyasetle dertlerini anlatmayı başardı ve terör İrlanda’da bıçakla kesilir gibi bitti. Bizdeyse aynı vatanın evlatları birbirini kesmeye devam ediyor hala..
.
Bu arada olan Mizgin hanımlara oluyor. Bebek bekleyen bir anne idio. Yanında 4 yaşındaki kızı ve karnındaki bebesiyle kimsenin tavuğuna kışşt demeden kendi yolunda giderken hain bir saldırıya kurban gitti. Bir anne bir çocuk ve bir bebek suçsuz yere canlarından oldular, tıpkı filler tepişirken arada çimenlerin ezildiği gibi. Birilerinin etnik kökenini başkalarına ispat etmeleri için, içi boş barış ve özgürlük taleplerini duyurabilmeleri için hamile kadınların karınlarında bebekleriyle ölmeleri mi gerekiyor?
Bizler, bu topraklarda asırlardır Türk-Kürt, Laz-Çerkez, Abaza-Gürcü, Türkmen-Yörük birlikte yaşamıyor muyuz? Tarihimizde etnik köken veya mezhep farklılığımızdan kaynaklanan bir savaş, bir kavga, bir ayrılık var mı hiç? Sadece bir kimlik, bir ad, bir sıfattır kökenlerimiz, farksızız bir birimizden.Kürt Ahmet, Laz Hüseyin, Çerkes Ethem, Yörük Kadir, Türkmen Ali dendiğinde kimse hakaret saymaz bunu, lakaplarıdır çoğu yerde insanların etnik kökeni; böyle anılmaktan ne kürt gocunur ne laz…
Kürt kardeşlerimizden gelin alır, kız veririz.Çerkezlerin yemeğini yer, lazın türküsünü söyler, yörüğün çadırına konuk gider, türkmenin şiirlerini dinleriz..
“Adımız miskindir bizim/ düşmanımız kindir bizim/Biz kimseye kin tutmayız/cümle alem birdir bize” diyen Yunus Emretürkmen diye bin yıldır yolumuza ışık tutan sözlerinden vaz geçecek, ya da “La ilahe illallah diyen herkes kardeştir” diyen Said-i Nursi kürt diye dünyamızı ve ahiretimizi aydınlatan eserlerinden şüpheye düşecek biri var mı aranızda?
Asla! Çünkü hepimiz biliriz ki bizi biz yapan değerler ruhumuzdadır, cibilliyetimizde, etnik kökenimizde değil..
Etnik kökenlerimizi parça parça ayırmak isteyenlerin bilmediği şu ki; bu millet tek ruhtur, Tek renk, tek ses, tek millettir. Bu millet bir koca çınar gibi toprağına bağlıdır sıkı sıkıya. Ne Kürt’ünden vaz geçer ne Çerkez’inden, ne Laz’ını koyuverir, ne Gürcü’sünü, nasıl ki bir ağacın dalından,yaprağından vaz geçmediği gibi, bir ananın çocuklarının hiç birini diğerinden farklı sevmediği gibi..
Bize düşen bu milletin fertleri olarak bu kararlılığımızı göstermek, bölünmez bütünlüğümüzü pekiştirmek, yaşanan hadiselerin çocuklarımızın geleceğini karartmasına izin vermemektir.
Birilerinin her Allah’ın günü birkaç ocağa ateş düşürdüğü şu günlerde aklıselim sahibi insanlar olarak dosta düşmana dil, din, ırk, mezhep ve etnik köken ayırımı yapmadan kardeş olduğumuzu ispat etmek durumundayız. Hiçbir bozguncu fikre itibar etmeden, daha çok çalışarak, daha çok üreterek, daha çok okuyarak, daha çok paylaşarak ve birbirimize karşı daha açık, daha iyiniyetli, daha hoşgörülü olarak ülkemizin kalkınması için seferber olmak boynumuzun borcudur..
İmam Nablusi Hz.lerinin nefis bir sözü var; Şimdi değilse ne zaman?
Sayın BDP’li vekiller!Şimdi siyaset yapmayacaksanız ne zaman yapacaksınız?
İşte şimdi tam meclise girme zamanı. İşte şimdi tam adalet ve özgürlük için el kaldırma zamanı!İşte şimdi “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşcesine” diyen Nazım’ın diliyle kardeşliğimizi gösterme zamanı!
Ve şimdi meclise girmekle de kalmayıp, yeni anayasaya katkıda bulunma, daha barışçıl, daha işbirliği ve diyaloğa açık tavırlar sergileyerek çoktan hak edilmiş barış ve güzellikleri Güneydoğu’ya el birliğiyle getirme zamanı. Şimdikanı kanla değil,kanı suyla temizleme zamanı..
Bana göre, oy veren her vatandaşın ve her siyasetçinin eline Batmanlı şehit anne Mizgin Hanım’ın ve masum çocuklarının kanı bulaşmıştır..O genç anne yanında götürdüğü yavrularıyla kabrinde rahat uyusun, başka anneler ve yavrular da ölmesin diye hepimizbir şeyler yapmaya ve elimizi taşın altına koymaya mecburuz.
Sokaklarında özgürce dolaştığımız şehirlerimizde, etnik kökenlerimiz her ne olursa olsun, şu an şu yazıyı okuyan herkes, elinizi vicdanınıza koyup bir dinlerseniz eğer, siz de benim duyduğumu duyacaksınız; hepimizin o terör mağduru aileye,Mizgin Doru ve çocuklarına bir “hayat borcu” muz var..
5 thoughts on “Atilla Barsan – Mizgin Doru’nun suçu ne?”
kadir çiftçi
(October 22, 2011 - 1:09 pm)elıne saglık abı
ismail
(October 16, 2011 - 9:46 am)haberlerde görünce çok üzüldüm.bende kürt kökenliyim.ama o toprakları hiç görmedim.yaşadığım şehre 400 yıl evvel gelmiş atalarım.şimdi ben nereliyim? ha manisalı, ha konyalı, ha rizeli? kökenimizin ne önemi var? şu topraklara verdiğimiz hizmet, birbirimize beslediğimiz kardeşlik ve ülke olarak gösterdiğimiz gelişmişlik önemlidir bana göre.gerisi tamamen cehalet.
elif AKARCA
(October 9, 2011 - 6:30 am)Abimin eşi kürt, yine abimin eşi tarfaındada 4 tane türk damat var. Hiç bir sorun olmadan çok mutlu bir aile hayatları var. Bir hiç ugruna bu savaşı bitirmek yerine devam ettirenlere sormak lazım evimizin içinde hiç bir sıkıntımız yokken, bu dışındaki anlamsız ve takipsiz fitne ne diye. Hiçmi Allaha inanmazsınızda bu kadar canı yakrasınız
Sevki ALTINBAS
(October 8, 2011 - 8:19 am)Ya müdür şöle özetlesek.”Yaradılanı severim Yaradan dan ötürü”
Ne gerek var insanları sınıflara, kimliklere ayırmaya!. Ağacı yaş iken eyme zamanı geçti çoktan. Eğitim her şey dir ve aileden başlar deriz hep. Öyleyse neden evladımıza kötü örnek oluyoruz. Daha da temele inersek, Neden hak ihlali yapıyoruz hemde bilerek kul hakkının vebalinin ağırlığını?
Neden kırmızıda geçiyoruz?
Neden arıza şeridini kullanıyoruz?
Neden komşuluğumuz yok?
Neden seni seviyorum demek bu kadar zor?
Bu ince detaylara ağırlık verilse belkide 100 yıl sonra biter terör kim bilir. 🙂 Ne kadar da iyimserim değilmi!
Allah sonumuzu hayır etsin! Amin…..
Haydar
(October 6, 2011 - 10:24 pm)Yıllarca kürt namusludur, kürt merttir, kürt dürüstür
kürt sözünün eridir demedikmi?
Şimdi bu kin bu nefret öfke, merhametsizlik, vicdansızlık
gaddarlık yakışıyormu bu sıfatlara.