Özal’ın ölümüyle ilgili soruşturmayı yürütenözelyetkili savcıya talimatla ifade veren 1988’de Turgut Özal’a yapılan suikasti soruşturan Savcı Uğur Tonik’tentehdit itirafı geldi.
1988 yılında Turgut Özal’a yapılan suikastle ilgili önemli bilgilere ulaşıldı. Soruşturmayı yürüten savcı, çemberi iyice daralttı. Suikastı o dönem soruşturan eski savcı Uğur Tonik de savcı Çetin’e verdiği ifadede kızının kaçırıldığı ve eski MGK Genel Sekreteri Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu tarafından tehdit edildiği iddialarını doğruladı.
Turgut Özal’ın ölümü ile ilgili soruşturmayı yürüten Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin, merhum cumhurbaşkanına 1988 yılında yapılan suikastla ilgili önemli bilgilere ulaştı. Kartal Demirağ’ın gerçekleştirdiği suikastta, Özal baş parmağından yaralanmıştı. Suikastı soruşturan eski savcı Uğur Tonik de savcı Çetin’e verdiği ifadede kızının kaçırıldığını ve eski MGK Genel Sekreteri Sabri Yirmibeşoğlu tarafından tehdit edildiğini söylediği belirtildi. Yüksekova Çetesi’ni ortaya çıkaran eski Jandarma İstihbaratçı Hüseyin Oğuz da Özal suikastı soruşturmasında Tonik’e dikkat çekmişti. Fikri Sağlar ise “Soruşturmayı rütbeliler engelledi” demişti.
Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal bir gazeteye verdiği demeçte suikastla ilgili ilk kez bir isim zikretmiş ve Yirmibeşoğlu’nu adres göstermişti. Ahmet Özal’ın iddiasına göre Yirmibeşoğlu suikast soruşturmasını inceleyen savcıyı “Bu işin üzerine fazla gitme” diye uyardı. Savcı Tonik, suikast davası bittikten sonra bilgiyi Ahmet Özal’la paylaştı.
TONİK KONUŞURSA SUİKAST ÇÖZÜLÜR
Hüseyin Oğuz da Özal suikastı soruşturmasında Uğur Tonik’e dikkat çekmişti. Susurluk Komisyonu’na verdiği ifadede Tonik’i işaret eden Oğuz, Tonik’in konuşması halinde Özal suikastı ile ilgili birçok karanlık noktanın da aydınlanacağını söylemişti. (Yenişafak)
#Sayfa#
YİRMİBEŞOĞLU ADINI AHMET ÖZAL DİLE GETİRDİ
Bir dönemin kara kutusu olarak da bilinen Sabri Yirmibeşoğlu’nun adı Özal’a yönelik suikast olayında adı geçti. Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal, babasına 22 yıl önce yapılan suikast girişiminin ardında dönemin MGK Genel Sekreteri Sabri Yirmibeşoğlu’nun olduğunu iddia etmişti. Ahmet Özal ‘Babam ülke karışmasın diye suikastin ardındaki isimleri açıklamadı. Bu isimlerin hepsi Emniyet ve MİT’in arşivlerinde var. Arşivler açılsın’ çağrısı yapmıştı.
YİRMİBEŞOĞLU KİMDİR?
Suikast sırasında MGK genel sekreterliği görevini yürüten Yirmibeşoğlu, halk arasındaki adıyla Kontrgerilla olan Özel Harp Dairesi’nin (ÖHD) eski komutanlarından biriydi. ‘6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı’ açıklamasını yapan kişiydi. Özal suikastini soruşturan ve suikastçi Kartal Demirağ’ın Afyon Dazkırı bölgesindeki kontrgerilla örgütlenmesine dahil olduğunu tespit eden savcıyı, olayın üzerine daha fazla gidilmemesi için uyaran kişi de MGK sekreteri Yirmibeşoğlu’ydu. Yine Yirmibeşoğlu, 1978’de Başbakan Ecevit’in, ‘Farz-ı muhal, buradaki MHP il başkanı, aynı zamanda Özel Harp Dairesi’nin sivil uzantısındaki gizli elemanlardan biri olamaz mı?’ kuşkusunu ‘Evet, öyledir ama kendisi çok güvenilir, vatansever bir arkadaşımızdır.’ diyerek doğrulayan kişiydi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, suikast olayının detayları kendisine ulaşınca MGK sekreteri Yirmibeşoğlu’nu re’sen emekliye sevketti. Suikastin ardında olmakla suçlanan diğer kişi ise yine Özel Harp’te komutanlık yapan Org. Kemal Yamak’tı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın genel sekreterliği görevini yürüten Yamak, Özal’ın 1993’te şüpheli ölümü üzerine o gün görevinden istifa etmişti.
TURGUT ÖZAL’A KONGREDE SUİKAST GİRİŞİMİ
18 Haziran 1988 günü Ankara’da Atatürk Kapalı Spor Salonu’nda yapılan ANAP kongresinde, kürsüde konuşan Başbakan Turgut Özal’a iki el ateş edildi. Birinci kurşun Özal’ın sağ eline, ikinci kurşun mikrofonun ayağına isabet etti. Silahı tutukluk yapınca korumalar tarafından vurularak yakalanan kişi Kartal Demirağ’dı. 4 yıl hapis yatan Demirağ 1992’de serbest bırakıldı.
6-7 Eylül olaylarını da itiraf etmişti
Bir dönemin ‘karakutusu’ olarak da tanımlanan eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri ve eski Özel Harp Dairesi Başkanı emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’nun Haziran 1988’de Turgut Özal’a yönelik suikast girişimiyle ilgili soruşturmaya engel olduğu iddia edilmişti. 1988’de Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri olduktan bir yıl sonra Cumhurbaşkanı Özal tarafından emekliye sevk edilen Yirmibeşoğlu, suikastla ilişkilendirilmesine, “Özal beni tutan biriydi. Ona karşı olmam söz konusu değildi. Bu iddialar deli saçması” diyerek tepki göstermişti. Yirmibeşoğlu’nun, 6-7 Eylül 1955’te yaşanan ve Rumların ev ve işyerlerinin yağmalandığı, 16 kişinin ölümüyle sonuçlanan olaylarda da adı geçti. Gazeteci Fatih Güllapoğlu, “Tanksız Topsuz Harekât” adlı kitabında, ‘Özel Harpçi’ Sabri Yirmibeşoğlu’nun görüşlerine yer verdi. Kitapta, röportajın bir yerinde Yirmibeşoğlu’nun, “6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı. Sorarım size? Bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi?” sözleri büyük yankı uyandırdı. Ancak Yirmibeşoğlu, kitapta kendisine ait olduğu öne sürülen sözleri inkâr etti.
#Sayfa#
Dazkırılı kontrgerillacı Kartal Demirağ
Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a suikast girişiminde bulunan kişi Afyon Dazkırı’da Ülkü Ocakları 2. başkanlığı yapmış olan Kartal Demirağ, gençliğinde Alparslan Türkeş tarafından kurulan ve içerisinde MHP’li gençlere silahlı eğitim dahil birçok alanda eğitim verilen komando kamplarına katıldı. Suikast olayını soruşturan savcı Uğur Tönik, Afyon Dazkırı’da bir kontrgerilla kampının varlığını keşfetti. Orada eğitim aldığı ortaya çıkan Demirağ sağcı militandı. İlk suçu da Dazkırı Kaymakamı’nı falçatayla yaralamaktı. İfadesinde kaymakamı dokuma kooperatif faaliyetlerinden ötürü komünist olduğu için yaraladığını söylemişti. Ama asıl nedenin uyuşturucu imalatı yaptığı gerekçesiyle Dazkırı’daki bir eczanenin kaymakamlıkça kapatılması olduğu raporlara yansıdı. Yani işin içinde uyuşturucu trafiği de var. Daha sonra hapse giren Demirağ, kısa sürede hapisten kaçırıldı. Özal suikastinde adı geçen diğer bir kişi Türkiye’nin ilk banka hortumcusu olan Kemal Horzum. Emlak Bankası’nı 90 milyon dolar dolandırarak yurtdışına kaçan Horzum’un Demirağ’a para yolladığı öğreniliyor. Horzum da Dazkırılı. Savcı Uğur Tönük bu bilgilere ulaşınca iki general tarafından çağrılıyor ve ‘Devam etmeyin başınız ağrır’ diyerek uyarılıyor. Bu generallerden birisi Sabri Yirmibeşoğlu. Özal’a da aktarıldı bu olanlar. Özal, ‘Gereğini yapın’ dedi ama mesele kapandı. Özal suikastinin savcısı Uğur Tönük, işte Demirağ’ın kontrgerilla bağlantılarını bu şekilde tespit ettiği andan itibaren soruşturmaya devam edememiştir. Turgut Özal, suikastle ilgili detayları öğrendiğinde MGK sekreterliği görevini yürüten Yirmibeşoğlu’nu re’sen emekliye sevketti, suikastçi Demirağ’ı affetti.
Birinci suikastten kurtulsa da ikincisinden kurtulamadı
Suikast dosyası bu şekilde kapandı. Ancak 5 yıl sonra iddialara ve bu iddialarla örtüşen bulgulara göre zehirlenerek öldürüldü. Bu konuda Meclis Susurluk Komisyonu üyesi Fikri Sağlar’ın aktardıkları çarpıcı: ‘Özal’a suikasttan sonra İnönü ile Özal’ı ziyaret ettik.. Özal: ‘Bu organize bir iş, kimin yaptığı biliniyor’ dedi.’
Özal suikastinde adı geçen iki generalden birinin Org. Sabri Yirmibeşoğlu diğerinin de Özel Harp Dairesi komutanlarından Org. Kemal Yamak olduğu iddiaları var…
Fikri Sağlar: Bu konuda kesin bir bilgim yok. Ancak ailesi, Özal’ın eceliyle ölmediğinden emin. Düşünün her gittiği yerde 15 arabayla dolaşan yanında tam teşekküllü bir hastane donanımıyla dolaşan biri Özal. Böylesine kontrol altında biri, cumartesi günü joking sonrası fenalık geçiriyor. Köşk’te doktor, ambulans yok. Kendisini taşıyan araç hastaneye giderken yolda adres değiştiriyor falan. Hacettepe Hastanesi’ne gittiğinde de kalbin durmuş olduğunu söylüyorlar. Bunlar doğal olarak kafalarda soru işaretleri doğuruyor.
Özal Ailesi, bir bilgi ulaştırdı mı size?
F.S.: Ahmet Özal milletvekili olduğunda muayene için babasının öldüğü Hacettepe Hastanesi’ne gidiyor. Burada kan ve saç örneğini alıyorlar. Daha sonra bir telefon geliyor hastaneden. “Babanızın kan örneği bizde mevcut. İsterseniz örneği inceleyelim. Herhangi bir toksik madde var mı araştıralım” diyorlar. Kabul ediyor Ahmet. Resmen de başvuru yapıyorlar. Ancak daha sonra hastaneden gelen bir telefon, bir hemşirenin örnek tüplerini elinden düşürerek kırdığını söylüyor. Dediğim gibi, aile Özal’ın eceliyle ölmediğinden kesinlikle emin. Ben o dönem tüm bu bilgileri toplayarak bir araştırma önergesi verdim.
ÇOK SAYIDA KRİTİK SUİKAST İÇEREN KANLI VE KARA YIL: 1993
Özal 1992’de Kaya Toperi ve Başyaveri Albay Arslan Güney’e bir Kürt raporu hazırlattığı ve bu raporun MGK gündemine getirildiği biliniyor. Özal’ın ölümünün bu raporla ilgisi olabilir mi?
F.S.: Olabilir elbette. 1993 yılı bu ülkenin tarihindeki en önemli yıllarından biridir. 24 ocakta Uğur Mumcu öldürüldü. 17 şubatta Eşref Bitlis’in uçağı düşüyor. 18 nisanda Özal ölüyor. Cumhurbaşkanı seçimleri derken 2 temmuzda Sivas katliamı oluyor. Çekiç Güç tartışmaları netlik kazanıyor. Hiram Abbas öldürülüyor. Bunlar rastlantı olamaz.
#Sayfa#
Bu olaylar arasındaki bağlantı nedir?
F.S.: Hükümet değişti. Cumhurbaşkanı değişti. Ben 93 yılındaki bu suikastların ve provokasyonların da, bir tasfiye sürecinin adımları olduğunu düşünüyorum.
Kim tasfiye edildi? Onların yerine kimler geldi?
F.S.: 1993 yılı, 90’ların başında alınan illegal mücadele konseptinin terörle mücadeleye hakim kılındığı, PKK ile mücadelenin en üst seviyeye geldiği bir dönemdi. O dönemde Eşref Bitlis, Bahtiyar Aydın, Cem Ersever gibi subayların yanında yanılmıyorsam iki de ABD’li general öldürüldü. Söz konusu tasfiye planıyla, Çiller gibi istenildiği gibi kullanılacak birinin başa gelmesi sağlanmıştır bir şekilde. Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’i hatırlayın. Atatürk ve Çiller resimli rozetle dolaşırdı. “O tak diye emreder, ben şak diye yaparım” der, bir dediğini iki etmezdi Çiller’in.
YİRMİBEŞOĞLU İDDİALARI YALANLADI
Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal’ın “Özel suikastının ardında o vardı” dediği MGK eski Genel Sekreteri Sabri Yirmibeşoğlu iddiaları reddetmişti. Cnntürk’te soruları yanıtlayan Yirmibeşoğlu, “Ortada yanlış bir anlaşılma var veya yanlış yazılmış. Ben suikastten sonra MGK Genel Sektereri oldum. Böyle bir şey mümkün değil. Hem iş hem de arkadaşlık anlamında aramız çok iyiydi. Suikastin arkasında olsam merhum Özal, benim MGK Genel Sekreteri olmam için kararnameye imza atmazdı. Aklım mantığım almıyor” dedi. Ahmet Özal’ın “Suikastın arkasındakilere ulaşmayı Sabri Yirmibeşoğlu engelledi” şeklindeki sözlerini değerlendiren Yirmibeşoğlu iddialarla ilgili şunları söyledi: “Kendisine suikast tertiplediğim söylenen Sayın Özal’ın beni neden MGK Genel Sekreterliği’ne getirdiğini anlayabilmiş değilim. ‘Özal’ı olsa olsa 2 kişi öldürmek isteyebilir. Biri cumhurbaşkanı olmak isteyen Kaya Erdem diğeri Sabri Yirmibeşoğlu’ dediler.Bunları okuyunca hayretler içinde kaldım. Bunlara eskiden insanlar deli zırvası derlerdi. Ahmet Bey’in böyle bir beyanat verdiğini sanmıyorum. Ortada bir yanlış anlaşılma var. 6-7 Eylül olayları ile ilgili sözlerim akademik düzeydeydi. Bu dava bir defa mahkemede yargılandı. Ben o zaman 1955’te garip bir üsteğmendim. Olaylarla ilgili isimler varken Sabri Paşa diye ortaya atmanın saçmalığını anlayamıyorum. “Muhteşem bir örgütlenme” demişim. Ben deli miyim bunları söyleyeyim. Bunları MİT’in yaptığı sonradan ortaya çıktı sanırım. Öyle gibi görüşüldü. O zamanlar Özel Harp Dairesi yok.”
#Sayfa#
CAN DÜNDAR: SAVCI TÖNİK BANA O AÇIKLAMAYI YAPTI
Tartışmaya Gazeteci Can Dündar da katıldı. Dündar, Özal suikast soruşturmasını soruşturan Savcı Uğur Tönük ile o dönem bizzat görüştüğünü ve savcının soruşturmadan el çekmesi için nasıl uyarıldığını kendisine anlattığını belirtti: “Yargıtay 7. Ceza Dairesi üyeliğinden emekli bir savcı olan Tönük’le daha sonra tanıştım ve suikast soruşturmasının nasıl kesildiğini onun ağzından dinledim.”
Dündar’ın Kontrgerilla ve Ergenekon konularında kitap ve yazıları bulunuyor. İşte bizzat onun satırlarıyla Özal suikasti soruşturmasındaki gariplikler:
Suikast soruşturması: Özal televizyonun sesini açtı ve komutanın adını sordu
Şimdi size eski bir öyküyü hatırlatacağım: 1988 Özal Suikastı… Nasıl Ecevit, kendisine karşı düzenlenen Çiğli suikastının ardında kontrgerillayı aramışsa Özal da kendi suikastçısının ardındaki “örgüt”ü aramıştı. Afyonlu işadamı Kemal Horzum’dan kuşkulanıyordu. Horzum, Emlakbank’ı dolandırmakla suçlanıyordu. Banka bünyesinde Horzum’u soruşturan komisyona, suikast işiyle de ilgilenmelerini söyledi. Komisyon üyeleri hem suikastçı Kartal Demirağ’ın hem Horzum’un memleketi olan Afyon’a gitti. Orada ne bulduklarını komisyon üyesi Uğur Tönük, daha sonra TBMM’de kurulan Horzum Araştırma Komisyonu’na şöyle anlattı:
Kartal kontrgerillacı
“Afyon Dazkırı’da 1974-77 seneleri arasında Ege’de meydana gelen sol hareketleri önlemek için bir kontrgerilla teşkilatı kurulduğunu, Kartal Demirağ’ın da bu teşkilatın yetişmiş bir elemanı olduğunu tespit ettik.” Demirağ özel kamplarda emekli askerlerce eğitilmişti. “Her şeyi vatanımız için yaptık” diyor, MİT’le ilişkisi olduğunu söylüyordu. Komisyon soruşturmayı derinleştirince Özal’ı vuran silahın Demirağ’a Kongre salonunda polisler tarafından verildiği yönünde duyumlar aldı. Afyon’daki teşkilatın üzerine gitmeye karar verdiler. İşte tam o aşamada Tönük, Ortaköy’de bir villaya davet edildi. MİT görevlisi olduklarını sandığı üç görevli kendisine “Bu tahkikatı kesin” dedi. Bir generalin adını verdiler ve “Paşa kararınızı bekliyor” dediler. Tönük soruşturmadan çekildi.
#Sayfa#
Özal’a söylüyor
Yargıtay 7. Ceza Dairesi üyeliğinden emekli bir savcı olan Tönük’le daha sonra tanıştım ve suikast soruşturmasının nasıl kesildiğini onun ağzından dinledim. O günlerde başına gelenleri bir tek Turgut Özal’a açıklamıştı. O sahneyi bütün ayrıntılarıyla anlattı: Özal’ın Harbiye Orduevi’ndeki odasında buluşmuşlar, diz dize oturmuşlar. Tönük, kendisini tehdit edenlerin adını verdiği generali açıklayacağı anda Özal odadaki büyük ekran televizyonun uzaktan kumandasına uzanmış ve sesi sonuna kadar açmış. Sonra da Tönük, Paşa’nın ismini Özal’ın kulağına fısıldamış: “Sabri Yirmibeşoğlu!”
“Olacak iş mi?”
Yirmibeşoğlu o dönem MGK Genel Sekreteri idi. Görev süresi 1 yıl uzatılsa Kara Kuvvetleri Komutanı olabilecek, oradan Genelkurmay Başkanlığı’na tırmanabilecekti. Olmadı. Özal’a adı fısıldandıktan 1 yıl sonra emekliye sevk edildi. Yıllar sonra suikast konusunu soran Aksiyon’a “Hiç ciddiye almadım. Olacak iş değil” dedi.
Düşman kim?
Acaba kimler engellemişti suikast soruşturmasını? Yılma Durak ya da Kartal Demirağ da Özel Harp’in istihdam edip silahla eğittiği “vatansever gönüllüler” miydi? “Bazı olaylar yaratılır, düşman yaratmış gibi gösterilir” taktiğinin uygulayıcıları mıydı? “Düşman” kimdi? “Düşman”ı ve ona karşı kurulan resmi örgütü ABD bilirken neden Türkiye’nin Meclis’i ve başbakanı bilmiyordu? Bunları sormaya devam edeceğiz.
SAVCI TÖNİK’E BİR DOĞRULAMA DA CÜNEYT ARCAYÜREK’TEN
Sabri Yirmibeşoğlu’nu suçlayan, Savcı Uğur Tönük’tü. Onun iddialarına, Cüneyt Arcayürek, “Demokrasinin Sonbaharı” kitabında yer vermişti. Uğur Tönük, Horzum Araştırma Komisyonu’na çok çarpıcı şeyler söylemişti. Neydi anlattıkları? Arcayürek’in kitabından okuyalım: “Afyon Dazkırı’da, 1974-77 seneleri arasında, Ege’de meydana gelen sol hareketleri önlemek için bir kontrgerilla teşkilâtı kurulduğunu, Kartal Demirağ’ın da bu teşkilâtın yetişmiş bir elemanı olduğunu tespit ettik. Komisyon, Afyon’daki teşkilâtın üzerine gitmeye karar verdi. Tam o aşamada, Ortaköy’de bir villaya davet edildim. MİT görevlisi olduğunu sandığım 3 kişi bana ‘Tahkikatı kesin’ dedi. Bir generalin adını verdiler ve ‘Paşa kararınızı bekliyor’ dediler. Soruşturmadan çekildim.” Arcayürek, daha sonra Tönük ile görüşmüştü. Tönük, Arcayürek’e, Özal’la buluştuğunu söylemiş ve o görüşme sahnesini şöyle anlatmıştı: “Özal’ın Harbiye orduevindeki odasında diz dize oturduk. Beni tehdit edenlerin adını verdiği generali kendisine açıklayacağım sırada, Özal odadaki büyük ekran televizyonun uzaktan kumandasına uzandı ve sesi sonuna kadar açtı. Ben, paşanın ismini Özal’ın kulağına fısıldadım: Sabri Yirmibeşoğlu.” İşte Sabri Yirmibeşoğlu’nun ismi bu şekilde suikast iddiasına karışıyor.
ERGENEKON KLASÖRLERİNDE ÖZAL SUİKASTİ
Ergenekon davasının ek klasörlerinden birinde, suikastın cezaevinde tasarlandığı ve “birilerinin” Kartal Demirağ’a “sen hiç korkma, seni yurt dışına çıkartacağız!” dediği anlatılıyor. Mehmet Adnan Akfırat klasöründe 17 sayfalık çok ilginç bir görüşme zaptı var. Bu zabıtta, adı Muhsin olarak geçen bir itirafçı, Kartal Demirağ’ın Özal suikastını cezaevinde tasarladığını anlatıyor savcıya. Estetik ameliyatla yüzünün değiştirileceği, askerlik işlerinin düzenlenmesi, parasal yardım yapılarak ömür boyu ailesinin korunacağı gibi sözler veriliyor, itirafçı Muhsin’in anlatımlarına göre. Muhsin’de sonra, cezaevinde kalan Cemal Kozan da savcıya ifade vemiş: “Almanya’dan gelen Ali adlı biriyle Denizli’den gelen bir öğretmen Kartal Demirağ’la görüştü.” Daha sonra da, Kartal Demirağ’ın, cezaevinden kaçmadan önce, cezaevi müdürüne nasıl baskı yapıldığını anlatmış. Anlatmış da ne olmuş? Hiç birşey. Üstelik çenesini kapaması yolunda Muhsin’e baskı yapılmış.
www.kontrgerilla.com – TARAF
Turgut Özal’ın ölümü ile ilgili soruşturmayı yürüten Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin, merhum cumhurbaşkanına 1988 yılında yapılan suikastla ilgili önemli bilgilere ulaştı. Kartal Demirağ’ın gerçekleştirdiği suikastta, Özal baş parmağından yaralanmıştı. Suikastı soruşturan eski savcı Uğur Tonik de savcı Çetin’e verdiği ifadede kızının kaçırıldığını ve eski MGK Genel Sekreteri Sabri Yirmibeşoğlu tarafından tehdit edildiğini söylediği belirtildi. Yüksekova Çetesi’ni ortaya çıkaran eski Jandarma İstihbaratçı Hüseyin Oğuz da Özal suikastı soruşturmasında Tonik’e dikkat çekmişti. Fikri Sağlar ise “Soruşturmayı rütbeliler engelledi” demişti.
Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal bir gazeteye verdiği demeçte suikastla ilgili ilk kez bir isim zikretmiş ve Yirmibeşoğlu’nu adres göstermişti. Ahmet Özal’ın iddiasına göre Yirmibeşoğlu suikast soruşturmasını inceleyen savcıyı “Bu işin üzerine fazla gitme” diye uyardı. Savcı Tonik, suikast davası bittikten sonra bilgiyi Ahmet Özal’la paylaştı.
TONİK KONUŞURSA SUİKAST ÇÖZÜLÜR
Hüseyin Oğuz da Özal suikastı soruşturmasında Uğur Tonik’e dikkat çekmişti. Susurluk Komisyonu’na verdiği ifadede Tonik’i işaret eden Oğuz, Tonik’in konuşması halinde Özal suikastı ile ilgili birçok karanlık noktanın da aydınlanacağını söylemişti. (Yenişafak)
YİRMİBEŞOĞLU ADINI AHMET ÖZAL DİLE GETİRDİ
Bir dönemin kara kutusu olarak da bilinen Sabri Yirmibeşoğlu’nun adı Özal’a yönelik suikast olayında adı geçti. Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal, babasına 22 yıl önce yapılan suikast girişiminin ardında dönemin MGK Genel Sekreteri Sabri Yirmibeşoğlu’nun olduğunu iddia etmişti. Ahmet Özal ‘Babam ülke karışmasın diye suikastin ardındaki isimleri açıklamadı. Bu isimlerin hepsi Emniyet ve MİT’in arşivlerinde var. Arşivler açılsın’ çağrısı yapmıştı.
YİRMİBEŞOĞLU KİMDİR?
Suikast sırasında MGK genel sekreterliği görevini yürüten Yirmibeşoğlu, halk arasındaki adıyla Kontrgerilla olan Özel Harp Dairesi’nin (ÖHD) eski komutanlarından biriydi. ‘6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı’ açıklamasını yapan kişiydi. Özal suikastini soruşturan ve suikastçi Kartal Demirağ’ın Afyon Dazkırı bölgesindeki kontrgerilla örgütlenmesine dahil olduğunu tespit eden savcıyı, olayın üzerine daha fazla gidilmemesi için uyaran kişi de MGK sekreteri Yirmibeşoğlu’ydu. Yine Yirmibeşoğlu, 1978’de Başbakan Ecevit’in, ‘Farz-ı muhal, buradaki MHP il başkanı, aynı zamanda Özel Harp Dairesi’nin sivil uzantısındaki gizli elemanlardan biri olamaz mı?’ kuşkusunu ‘Evet, öyledir ama kendisi çok güvenilir, vatansever bir arkadaşımızdır.’ diyerek doğrulayan kişiydi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, suikast olayının detayları kendisine ulaşınca MGK sekreteri Yirmibeşoğlu’nu re’sen emekliye sevketti. Suikastin ardında olmakla suçlanan diğer kişi ise yine Özel Harp’te komutanlık yapan Org. Kemal Yamak’tı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın genel sekreterliği görevini yürüten Yamak, Özal’ın 1993’te şüpheli ölümü üzerine o gün görevinden istifa etmişti.
TURGUT ÖZAL’A KONGREDE SUİKAST GİRİŞİMİ
18 Haziran 1988 günü Ankara’da Atatürk Kapalı Spor Salonu’nda yapılan ANAP kongresinde, kürsüde konuşan Başbakan Turgut Özal’a iki el ateş edildi. Birinci kurşun Özal’ın sağ eline, ikinci kurşun mikrofonun ayağına isabet etti. Silahı tutukluk yapınca korumalar tarafından vurularak yakalanan kişi Kartal Demirağ’dı. 4 yıl hapis yatan Demirağ 1992’de serbest bırakıldı.
6-7 Eylül olaylarını da itiraf etmişti
Bir dönemin ‘karakutusu’ olarak da tanımlanan eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri ve eski Özel Harp Dairesi Başkanı emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’nun Haziran 1988’de Turgut Özal’a yönelik suikast girişimiyle ilgili soruşturmaya engel olduğu iddia edilmişti. 1988’de Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri olduktan bir yıl sonra Cumhurbaşkanı Özal tarafından emekliye sevk edilen Yirmibeşoğlu, suikastla ilişkilendirilmesine, “Özal beni tutan biriydi. Ona karşı olmam söz konusu değildi. Bu iddialar deli saçması” diyerek tepki göstermişti. Yirmibeşoğlu’nun, 6-7 Eylül 1955’te yaşanan ve Rumların ev ve işyerlerinin yağmalandığı, 16 kişinin ölümüyle sonuçlanan olaylarda da adı geçti. Gazeteci Fatih Güllapoğlu, “Tanksız Topsuz Harekât” adlı kitabında, ‘Özel Harpçi’ Sabri Yirmibeşoğlu’nun görüşlerine yer verdi. Kitapta, röportajın bir yerinde Yirmibeşoğlu’nun, “6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı. Sorarım size? Bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi?” sözleri büyük yankı uyandırdı. Ancak Yirmibeşoğlu, kitapta kendisine ait olduğu öne sürülen sözleri inkâr etti.
Dazkırılı kontrgerillacı Kartal Demirağ
Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a suikast girişiminde bulunan kişi Afyon Dazkırı’da Ülkü Ocakları 2. başkanlığı yapmış olan Kartal Demirağ, gençliğinde Alparslan Türkeş tarafından kurulan ve içerisinde MHP’li gençlere silahlı eğitim dahil birçok alanda eğitim verilen komando kamplarına katıldı. Suikast olayını soruşturan savcı Uğur Tönik, Afyon Dazkırı’da bir kontrgerilla kampının varlığını keşfetti. Orada eğitim aldığı ortaya çıkan Demirağ sağcı militandı. İlk suçu da Dazkırı Kaymakamı’nı falçatayla yaralamaktı. İfadesinde kaymakamı dokuma kooperatif faaliyetlerinden ötürü komünist olduğu için yaraladığını söylemişti. Ama asıl nedenin uyuşturucu imalatı yaptığı gerekçesiyle Dazkırı’daki bir eczanenin kaymakamlıkça kapatılması olduğu raporlara yansıdı. Yani işin içinde uyuşturucu trafiği de var. Daha sonra hapse giren Demirağ, kısa sürede hapisten kaçırıldı. Özal suikastinde adı geçen diğer bir kişi Türkiye’nin ilk banka hortumcusu olan Kemal Horzum. Emlak Bankası’nı 90 milyon dolar dolandırarak yurtdışına kaçan Horzum’un Demirağ’a para yolladığı öğreniliyor. Horzum da Dazkırılı. Savcı Uğur Tönük bu bilgilere ulaşınca iki general tarafından çağrılıyor ve ‘Devam etmeyin başınız ağrır’ diyerek uyarılıyor. Bu generallerden birisi Sabri Yirmibeşoğlu. Özal’a da aktarıldı bu olanlar. Özal, ‘Gereğini yapın’ dedi ama mesele kapandı. Özal suikastinin savcısı Uğur Tönük, işte Demirağ’ın kontrgerilla bağlantılarını bu şekilde tespit ettiği andan itibaren soruşturmaya devam edememiştir. Turgut Özal, suikastle ilgili detayları öğrendiğinde MGK sekreterliği görevini yürüten Yirmibeşoğlu’nu re’sen emekliye sevketti, suikastçi Demirağ’ı affetti.
Birinci suikastten kurtulsa da ikincisinden kurtulamadı
Suikast dosyası bu şekilde kapandı. Ancak 5 yıl sonra iddialara ve bu iddialarla örtüşen bulgulara göre zehirlenerek öldürüldü. Bu konuda Meclis Susurluk Komisyonu üyesi Fikri Sağlar’ın aktardıkları çarpıcı: ‘Özal’a suikasttan sonra İnönü ile Özal’ı ziyaret ettik.. Özal: ‘Bu organize bir iş, kimin yaptığı biliniyor’ dedi.’
Özal suikastinde adı geçen iki generalden birinin Org. Sabri Yirmibeşoğlu diğerinin de Özel Harp Dairesi komutanlarından Org. Kemal Yamak olduğu iddiaları var…
Fikri Sağlar: Bu konuda kesin bir bilgim yok. Ancak ailesi, Özal’ın eceliyle ölmediğinden emin. Düşünün her gittiği yerde 15 arabayla dolaşan yanında tam teşekküllü bir hastane donanımıyla dolaşan biri Özal. Böylesine kontrol altında biri, cumartesi günü joking sonrası fenalık geçiriyor. Köşk’te doktor, ambulans yok. Kendisini taşıyan araç hastaneye giderken yolda adres değiştiriyor falan. Hacettepe Hastanesi’ne gittiğinde de kalbin durmuş olduğunu söylüyorlar. Bunlar doğal olarak kafalarda soru işaretleri doğuruyor.
Özal Ailesi, bir bilgi ulaştırdı mı size?
F.S.: Ahmet Özal milletvekili olduğunda muayene için babasının öldüğü Hacettepe Hastanesi’ne gidiyor. Burada kan ve saç örneğini alıyorlar. Daha sonra bir telefon geliyor hastaneden. “Babanızın kan örneği bizde mevcut. İsterseniz örneği inceleyelim. Herhangi bir toksik madde var mı araştıralım” diyorlar. Kabul ediyor Ahmet. Resmen de başvuru yapıyorlar. Ancak daha sonra hastaneden gelen bir telefon, bir hemşirenin örnek tüplerini elinden düşürerek kırdığını söylüyor. Dediğim gibi, aile Özal’ın eceliyle ölmediğinden kesinlikle emin. Ben o dönem tüm bu bilgileri toplayarak bir araştırma önergesi verdim.
ÇOK SAYIDA KRİTİK SUİKAST İÇEREN KANLI VE KARA YIL: 1993
Özal 1992’de Kaya Toperi ve Başyaveri Albay Arslan Güney’e bir Kürt raporu hazırlattığı ve bu raporun MGK gündemine getirildiği biliniyor. Özal’ın ölümünün bu raporla ilgisi olabilir mi?
F.S.: Olabilir elbette. 1993 yılı bu ülkenin tarihindeki en önemli yıllarından biridir. 24 ocakta Uğur Mumcu öldürüldü. 17 şubatta Eşref Bitlis’in uçağı düşüyor. 18 nisanda Özal ölüyor. Cumhurbaşkanı seçimleri derken 2 temmuzda Sivas katliamı oluyor. Çekiç Güç tartışmaları netlik kazanıyor. Hiram Abbas öldürülüyor. Bunlar rastlantı olamaz.
- Paylaş:
- digg
- yahoo
- mixx
- stumbleupon
- delicious
- myspace
- friendfeed
- google buzz
Özal suikastında çarpıcı itiraf
- yeni haber
- Giriş Saati : 20.11.2011 12:57
Güncelleme : 20.11.2011 14:15
Özal’ın ölümüyle ilgili soruşturmayı yürütenözelyetkili savcıya talimatla ifade veren 1988’de Turgut Özal’a yapılan suikasti soruşturan Savcı Uğur Tonik’tentehdit itirafı geldi.
1988 yılında Turgut Özal’a yapılan suikastle ilgili önemli bilgilere ulaşıldı. Soruşturmayı yürüten savcı, çemberi iyice daralttı. Suikastı o dönem soruşturan eski savcı Uğur Tonik de savcı Çetin’e verdiği ifadede kızının kaçırıldığı ve eski MGK Genel Sekreteri Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu tarafından tehdit edildiği iddialarını doğruladı.
Turgut Özal’ın ölümü ile ilgili soruşturmayı yürüten Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin, merhum cumhurbaşkanına 1988 yılında yapılan suikastla ilgili önemli bilgilere ulaştı. Kartal Demirağ’ın gerçekleştirdiği suikastta, Özal baş parmağından yaralanmıştı. Suikastı soruşturan eski savcı Uğur Tonik de savcı Çetin’e verdiği ifadede kızının kaçırıldığını ve eski MGK Genel Sekreteri Sabri Yirmibeşoğlu tarafından tehdit edildiğini söylediği belirtildi. Yüksekova Çetesi’ni ortaya çıkaran eski Jandarma İstihbaratçı Hüseyin Oğuz da Özal suikastı soruşturmasında Tonik’e dikkat çekmişti. Fikri Sağlar ise “Soruşturmayı rütbeliler engelledi” demişti.
Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal bir gazeteye verdiği demeçte suikastla ilgili ilk kez bir isim zikretmiş ve Yirmibeşoğlu’nu adres göstermişti. Ahmet Özal’ın iddiasına göre Yirmibeşoğlu suikast soruşturmasını inceleyen savcıyı “Bu işin üzerine fazla gitme” diye uyardı. Savcı Tonik, suikast davası bittikten sonra bilgiyi Ahmet Özal’la paylaştı.
TONİK KONUŞURSA SUİKAST ÇÖZÜLÜR
Hüseyin Oğuz da Özal suikastı soruşturmasında Uğur Tonik’e dikkat çekmişti. Susurluk Komisyonu’na verdiği ifadede Tonik’i işaret eden Oğuz, Tonik’in konuşması halinde Özal suikastı ile ilgili birçok karanlık noktanın da aydınlanacağını söylemişti. (Yenişafak)
#Sayfa#
YİRMİBEŞOĞLU ADINI AHMET ÖZAL DİLE GETİRDİ
Bir dönemin kara kutusu olarak da bilinen Sabri Yirmibeşoğlu’nun adı Özal’a yönelik suikast olayında adı geçti. Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal, babasına 22 yıl önce yapılan suikast girişiminin ardında dönemin MGK Genel Sekreteri Sabri Yirmibeşoğlu’nun olduğunu iddia etmişti. Ahmet Özal ‘Babam ülke karışmasın diye suikastin ardındaki isimleri açıklamadı. Bu isimlerin hepsi Emniyet ve MİT’in arşivlerinde var. Arşivler açılsın’ çağrısı yapmıştı.
YİRMİBEŞOĞLU KİMDİR?
Suikast sırasında MGK genel sekreterliği görevini yürüten Yirmibeşoğlu, halk arasındaki adıyla Kontrgerilla olan Özel Harp Dairesi’nin (ÖHD) eski komutanlarından biriydi. ‘6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı’ açıklamasını yapan kişiydi. Özal suikastini soruşturan ve suikastçi Kartal Demirağ’ın Afyon Dazkırı bölgesindeki kontrgerilla örgütlenmesine dahil olduğunu tespit eden savcıyı, olayın üzerine daha fazla gidilmemesi için uyaran kişi de MGK sekreteri Yirmibeşoğlu’ydu. Yine Yirmibeşoğlu, 1978’de Başbakan Ecevit’in, ‘Farz-ı muhal, buradaki MHP il başkanı, aynı zamanda Özel Harp Dairesi’nin sivil uzantısındaki gizli elemanlardan biri olamaz mı?’ kuşkusunu ‘Evet, öyledir ama kendisi çok güvenilir, vatansever bir arkadaşımızdır.’ diyerek doğrulayan kişiydi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, suikast olayının detayları kendisine ulaşınca MGK sekreteri Yirmibeşoğlu’nu re’sen emekliye sevketti. Suikastin ardında olmakla suçlanan diğer kişi ise yine Özel Harp’te komutanlık yapan Org. Kemal Yamak’tı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın genel sekreterliği görevini yürüten Yamak, Özal’ın 1993’te şüpheli ölümü üzerine o gün görevinden istifa etmişti.
TURGUT ÖZAL’A KONGREDE SUİKAST GİRİŞİMİ
18 Haziran 1988 günü Ankara’da Atatürk Kapalı Spor Salonu’nda yapılan ANAP kongresinde, kürsüde konuşan Başbakan Turgut Özal’a iki el ateş edildi. Birinci kurşun Özal’ın sağ eline, ikinci kurşun mikrofonun ayağına isabet etti. Silahı tutukluk yapınca korumalar tarafından vurularak yakalanan kişi Kartal Demirağ’dı. 4 yıl hapis yatan Demirağ 1992’de serbest bırakıldı.
6-7 Eylül olaylarını da itiraf etmişti
Bir dönemin ‘karakutusu’ olarak da tanımlanan eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri ve eski Özel Harp Dairesi Başkanı emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’nun Haziran 1988’de Turgut Özal’a yönelik suikast girişimiyle ilgili soruşturmaya engel olduğu iddia edilmişti. 1988’de Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri olduktan bir yıl sonra Cumhurbaşkanı Özal tarafından emekliye sevk edilen Yirmibeşoğlu, suikastla ilişkilendirilmesine, “Özal beni tutan biriydi. Ona karşı olmam söz konusu değildi. Bu iddialar deli saçması” diyerek tepki göstermişti. Yirmibeşoğlu’nun, 6-7 Eylül 1955’te yaşanan ve Rumların ev ve işyerlerinin yağmalandığı, 16 kişinin ölümüyle sonuçlanan olaylarda da adı geçti. Gazeteci Fatih Güllapoğlu, “Tanksız Topsuz Harekât” adlı kitabında, ‘Özel Harpçi’ Sabri Yirmibeşoğlu’nun görüşlerine yer verdi. Kitapta, röportajın bir yerinde Yirmibeşoğlu’nun, “6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı. Sorarım size? Bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi?” sözleri büyük yankı uyandırdı. Ancak Yirmibeşoğlu, kitapta kendisine ait olduğu öne sürülen sözleri inkâr etti.
#Sayfa#
Dazkırılı kontrgerillacı Kartal Demirağ
Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a suikast girişiminde bulunan kişi Afyon Dazkırı’da Ülkü Ocakları 2. başkanlığı yapmış olan Kartal Demirağ, gençliğinde Alparslan Türkeş tarafından kurulan ve içerisinde MHP’li gençlere silahlı eğitim dahil birçok alanda eğitim verilen komando kamplarına katıldı. Suikast olayını soruşturan savcı Uğur Tönik, Afyon Dazkırı’da bir kontrgerilla kampının varlığını keşfetti. Orada eğitim aldığı ortaya çıkan Demirağ sağcı militandı. İlk suçu da Dazkırı Kaymakamı’nı falçatayla yaralamaktı. İfadesinde kaymakamı dokuma kooperatif faaliyetlerinden ötürü komünist olduğu için yaraladığını söylemişti. Ama asıl nedenin uyuşturucu imalatı yaptığı gerekçesiyle Dazkırı’daki bir eczanenin kaymakamlıkça kapatılması olduğu raporlara yansıdı. Yani işin içinde uyuşturucu trafiği de var. Daha sonra hapse giren Demirağ, kısa sürede hapisten kaçırıldı. Özal suikastinde adı geçen diğer bir kişi Türkiye’nin ilk banka hortumcusu olan Kemal Horzum. Emlak Bankası’nı 90 milyon dolar dolandırarak yurtdışına kaçan Horzum’un Demirağ’a para yolladığı öğreniliyor. Horzum da Dazkırılı. Savcı Uğur Tönük bu bilgilere ulaşınca iki general tarafından çağrılıyor ve ‘Devam etmeyin başınız ağrır’ diyerek uyarılıyor. Bu generallerden birisi Sabri Yirmibeşoğlu. Özal’a da aktarıldı bu olanlar. Özal, ‘Gereğini yapın’ dedi ama mesele kapandı. Özal suikastinin savcısı Uğur Tönük, işte Demirağ’ın kontrgerilla bağlantılarını bu şekilde tespit ettiği andan itibaren soruşturmaya devam edememiştir. Turgut Özal, suikastle ilgili detayları öğrendiğinde MGK sekreterliği görevini yürüten Yirmibeşoğlu’nu re’sen emekliye sevketti, suikastçi Demirağ’ı affetti.
Birinci suikastten kurtulsa da ikincisinden kurtulamadı
Suikast dosyası bu şekilde kapandı. Ancak 5 yıl sonra iddialara ve bu iddialarla örtüşen bulgulara göre zehirlenerek öldürüldü. Bu konuda Meclis Susurluk Komisyonu üyesi Fikri Sağlar’ın aktardıkları çarpıcı: ‘Özal’a suikasttan sonra İnönü ile Özal’ı ziyaret ettik.. Özal: ‘Bu organize bir iş, kimin yaptığı biliniyor’ dedi.’
Özal suikastinde adı geçen iki generalden birinin Org. Sabri Yirmibeşoğlu diğerinin de Özel Harp Dairesi komutanlarından Org. Kemal Yamak olduğu iddiaları var…
Fikri Sağlar: Bu konuda kesin bir bilgim yok. Ancak ailesi, Özal’ın eceliyle ölmediğinden emin. Düşünün her gittiği yerde 15 arabayla dolaşan yanında tam teşekküllü bir hastane donanımıyla dolaşan biri Özal. Böylesine kontrol altında biri, cumartesi günü joking sonrası fenalık geçiriyor. Köşk’te doktor, ambulans yok. Kendisini taşıyan araç hastaneye giderken yolda adres değiştiriyor falan. Hacettepe Hastanesi’ne gittiğinde de kalbin durmuş olduğunu söylüyorlar. Bunlar doğal olarak kafalarda soru işaretleri doğuruyor.
Özal Ailesi, bir bilgi ulaştırdı mı size?
F.S.: Ahmet Özal milletvekili olduğunda muayene için babasının öldüğü Hacettepe Hastanesi’ne gidiyor. Burada kan ve saç örneğini alıyorlar. Daha sonra bir telefon geliyor hastaneden. “Babanızın kan örneği bizde mevcut. İsterseniz örneği inceleyelim. Herhangi bir toksik madde var mı araştıralım” diyorlar. Kabul ediyor Ahmet. Resmen de başvuru yapıyorlar. Ancak daha sonra hastaneden gelen bir telefon, bir hemşirenin örnek tüplerini elinden düşürerek kırdığını söylüyor. Dediğim gibi, aile Özal’ın eceliyle ölmediğinden kesinlikle emin. Ben o dönem tüm bu bilgileri toplayarak bir araştırma önergesi verdim.
ÇOK SAYIDA KRİTİK SUİKAST İÇEREN KANLI VE KARA YIL: 1993
Özal 1992’de Kaya Toperi ve Başyaveri Albay Arslan Güney’e bir Kürt raporu hazırlattığı ve bu raporun MGK gündemine getirildiği biliniyor. Özal’ın ölümünün bu raporla ilgisi olabilir mi?
F.S.: Olabilir elbette. 1993 yılı bu ülkenin tarihindeki en önemli yıllarından biridir. 24 ocakta Uğur Mumcu öldürüldü. 17 şubatta Eşref Bitlis’in uçağı düşüyor. 18 nisanda Özal ölüyor. Cumhurbaşkanı seçimleri derken 2 temmuzda Sivas katliamı oluyor. Çekiç Güç tartışmaları netlik kazanıyor. Hiram Abbas öldürülüyor. Bunlar rastlantı olamaz.
#Sayfa#
Bu olaylar arasındaki bağlantı nedir?
F.S.: Hükümet değişti. Cumhurbaşkanı değişti. Ben 93 yılındaki bu suikastların ve provokasyonların da, bir tasfiye sürecinin adımları olduğunu düşünüyorum.
Kim tasfiye edildi? Onların yerine kimler geldi?
F.S.: 1993 yılı, 90’ların başında alınan illegal mücadele konseptinin terörle mücadeleye hakim kılındığı, PKK ile mücadelenin en üst seviyeye geldiği bir dönemdi. O dönemde Eşref Bitlis, Bahtiyar Aydın, Cem Ersever gibi subayların yanında yanılmıyorsam iki de ABD’li general öldürüldü. Söz konusu tasfiye planıyla, Çiller gibi istenildiği gibi kullanılacak birinin başa gelmesi sağlanmıştır bir şekilde. Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’i hatırlayın. Atatürk ve Çiller resimli rozetle dolaşırdı. “O tak diye emreder, ben şak diye yaparım” der, bir dediğini iki etmezdi Çiller’in.
YİRMİBEŞOĞLU İDDİALARI YALANLADI
Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal’ın “Özel suikastının ardında o vardı” dediği MGK eski Genel Sekreteri Sabri Yirmibeşoğlu iddiaları reddetmişti. Cnntürk’te soruları yanıtlayan Yirmibeşoğlu, “Ortada yanlış bir anlaşılma var veya yanlış yazılmış. Ben suikastten sonra MGK Genel Sektereri oldum. Böyle bir şey mümkün değil. Hem iş hem de arkadaşlık anlamında aramız çok iyiydi. Suikastin arkasında olsam merhum Özal, benim MGK Genel Sekreteri olmam için kararnameye imza atmazdı. Aklım mantığım almıyor” dedi. Ahmet Özal’ın “Suikastın arkasındakilere ulaşmayı Sabri Yirmibeşoğlu engelledi” şeklindeki sözlerini değerlendiren Yirmibeşoğlu iddialarla ilgili şunları söyledi: “Kendisine suikast tertiplediğim söylenen Sayın Özal’ın beni neden MGK Genel Sekreterliği’ne getirdiğini anlayabilmiş değilim. ‘Özal’ı olsa olsa 2 kişi öldürmek isteyebilir. Biri cumhurbaşkanı olmak isteyen Kaya Erdem diğeri Sabri Yirmibeşoğlu’ dediler.Bunları okuyunca hayretler içinde kaldım. Bunlara eskiden insanlar deli zırvası derlerdi. Ahmet Bey’in böyle bir beyanat verdiğini sanmıyorum. Ortada bir yanlış anlaşılma var. 6-7 Eylül olayları ile ilgili sözlerim akademik düzeydeydi. Bu dava bir defa mahkemede yargılandı. Ben o zaman 1955’te garip bir üsteğmendim. Olaylarla ilgili isimler varken Sabri Paşa diye ortaya atmanın saçmalığını anlayamıyorum. “Muhteşem bir örgütlenme” demişim. Ben deli miyim bunları söyleyeyim. Bunları MİT’in yaptığı sonradan ortaya çıktı sanırım. Öyle gibi görüşüldü. O zamanlar Özel Harp Dairesi yok.”
#Sayfa#
CAN DÜNDAR: SAVCI TÖNİK BANA O AÇIKLAMAYI YAPTI
Tartışmaya Gazeteci Can Dündar da katıldı. Dündar, Özal suikast soruşturmasını soruşturan Savcı Uğur Tönük ile o dönem bizzat görüştüğünü ve savcının soruşturmadan el çekmesi için nasıl uyarıldığını kendisine anlattığını belirtti: “Yargıtay 7. Ceza Dairesi üyeliğinden emekli bir savcı olan Tönük’le daha sonra tanıştım ve suikast soruşturmasının nasıl kesildiğini onun ağzından dinledim.”
Dündar’ın Kontrgerilla ve Ergenekon konularında kitap ve yazıları bulunuyor. İşte bizzat onun satırlarıyla Özal suikasti soruşturmasındaki gariplikler:
Suikast soruşturması: Özal televizyonun sesini açtı ve komutanın adını sordu
Şimdi size eski bir öyküyü hatırlatacağım: 1988 Özal Suikastı… Nasıl Ecevit, kendisine karşı düzenlenen Çiğli suikastının ardında kontrgerillayı aramışsa Özal da kendi suikastçısının ardındaki “örgüt”ü aramıştı. Afyonlu işadamı Kemal Horzum’dan kuşkulanıyordu. Horzum, Emlakbank’ı dolandırmakla suçlanıyordu. Banka bünyesinde Horzum’u soruşturan komisyona, suikast işiyle de ilgilenmelerini söyledi. Komisyon üyeleri hem suikastçı Kartal Demirağ’ın hem Horzum’un memleketi olan Afyon’a gitti. Orada ne bulduklarını komisyon üyesi Uğur Tönük, daha sonra TBMM’de kurulan Horzum Araştırma Komisyonu’na şöyle anlattı:
Kartal kontrgerillacı
“Afyon Dazkırı’da 1974-77 seneleri arasında Ege’de meydana gelen sol hareketleri önlemek için bir kontrgerilla teşkilatı kurulduğunu, Kartal Demirağ’ın da bu teşkilatın yetişmiş bir elemanı olduğunu tespit ettik.” Demirağ özel kamplarda emekli askerlerce eğitilmişti. “Her şeyi vatanımız için yaptık” diyor, MİT’le ilişkisi olduğunu söylüyordu. Komisyon soruşturmayı derinleştirince Özal’ı vuran silahın Demirağ’a Kongre salonunda polisler tarafından verildiği yönünde duyumlar aldı. Afyon’daki teşkilatın üzerine gitmeye karar verdiler. İşte tam o aşamada Tönük, Ortaköy’de bir villaya davet edildi. MİT görevlisi olduklarını sandığı üç görevli kendisine “Bu tahkikatı kesin” dedi. Bir generalin adını verdiler ve “Paşa kararınızı bekliyor” dediler. Tönük soruşturmadan çekildi.
#Sayfa#
Özal’a söylüyor
Yargıtay 7. Ceza Dairesi üyeliğinden emekli bir savcı olan Tönük’le daha sonra tanıştım ve suikast soruşturmasının nasıl kesildiğini onun ağzından dinledim. O günlerde başına gelenleri bir tek Turgut Özal’a açıklamıştı. O sahneyi bütün ayrıntılarıyla anlattı: Özal’ın Harbiye Orduevi’ndeki odasında buluşmuşlar, diz dize oturmuşlar. Tönük, kendisini tehdit edenlerin adını verdiği generali açıklayacağı anda Özal odadaki büyük ekran televizyonun uzaktan kumandasına uzanmış ve sesi sonuna kadar açmış. Sonra da Tönük, Paşa’nın ismini Özal’ın kulağına fısıldamış: “Sabri Yirmibeşoğlu!”
“Olacak iş mi?”
Yirmibeşoğlu o dönem MGK Genel Sekreteri idi. Görev süresi 1 yıl uzatılsa Kara Kuvvetleri Komutanı olabilecek, oradan Genelkurmay Başkanlığı’na tırmanabilecekti. Olmadı. Özal’a adı fısıldandıktan 1 yıl sonra emekliye sevk edildi. Yıllar sonra suikast konusunu soran Aksiyon’a “Hiç ciddiye almadım. Olacak iş değil” dedi.
Düşman kim?
Acaba kimler engellemişti suikast soruşturmasını? Yılma Durak ya da Kartal Demirağ da Özel Harp’in istihdam edip silahla eğittiği “vatansever gönüllüler” miydi? “Bazı olaylar yaratılır, düşman yaratmış gibi gösterilir” taktiğinin uygulayıcıları mıydı? “Düşman” kimdi? “Düşman”ı ve ona karşı kurulan resmi örgütü ABD bilirken neden Türkiye’nin Meclis’i ve başbakanı bilmiyordu? Bunları sormaya devam edeceğiz.
SAVCI TÖNİK’E BİR DOĞRULAMA DA CÜNEYT ARCAYÜREK’TEN
Sabri Yirmibeşoğlu’nu suçlayan, Savcı Uğur Tönük’tü. Onun iddialarına, Cüneyt Arcayürek, “Demokrasinin Sonbaharı” kitabında yer vermişti. Uğur Tönük, Horzum Araştırma Komisyonu’na çok çarpıcı şeyler söylemişti. Neydi anlattıkları? Arcayürek’in kitabından okuyalım: “Afyon Dazkırı’da, 1974-77 seneleri arasında, Ege’de meydana gelen sol hareketleri önlemek için bir kontrgerilla teşkilâtı kurulduğunu, Kartal Demirağ’ın da bu teşkilâtın yetişmiş bir elemanı olduğunu tespit ettik. Komisyon, Afyon’daki teşkilâtın üzerine gitmeye karar verdi. Tam o aşamada, Ortaköy’de bir villaya davet edildim. MİT görevlisi olduğunu sandığım 3 kişi bana ‘Tahkikatı kesin’ dedi. Bir generalin adını verdiler ve ‘Paşa kararınızı bekliyor’ dediler. Soruşturmadan çekildim.” Arcayürek, daha sonra Tönük ile görüşmüştü. Tönük, Arcayürek’e, Özal’la buluştuğunu söylemiş ve o görüşme sahnesini şöyle anlatmıştı: “Özal’ın Harbiye orduevindeki odasında diz dize oturduk. Beni tehdit edenlerin adını verdiği generali kendisine açıklayacağım sırada, Özal odadaki büyük ekran televizyonun uzaktan kumandasına uzandı ve sesi sonuna kadar açtı. Ben, paşanın ismini Özal’ın kulağına fısıldadım: Sabri Yirmibeşoğlu.” İşte Sabri Yirmibeşoğlu’nun ismi bu şekilde suikast iddiasına karışıyor.
ERGENEKON KLASÖRLERİNDE ÖZAL SUİKASTİ
Ergenekon davasının ek klasörlerinden birinde, suikastın cezaevinde tasarlandığı ve “birilerinin” Kartal Demirağ’a “sen hiç korkma, seni yurt dışına çıkartacağız!” dediği anlatılıyor. Mehmet Adnan Akfırat klasöründe 17 sayfalık çok ilginç bir görüşme zaptı var. Bu zabıtta, adı Muhsin olarak geçen bir itirafçı, Kartal Demirağ’ın Özal suikastını cezaevinde tasarladığını anlatıyor savcıya. Estetik ameliyatla yüzünün değiştirileceği, askerlik işlerinin düzenlenmesi, parasal yardım yapılarak ömür boyu ailesinin korunacağı gibi sözler veriliyor, itirafçı Muhsin’in anlatımlarına göre. Muhsin’de sonra, cezaevinde kalan Cemal Kozan da savcıya ifade vemiş: “Almanya’dan gelen Ali adlı biriyle Denizli’den gelen bir öğretmen Kartal Demirağ’la görüştü.” Daha sonra da, Kartal Demirağ’ın, cezaevinden kaçmadan önce, cezaevi müdürüne nasıl baskı yapıldığını anlatmış. Anlatmış da ne olmuş? Hiç birşey. Üstelik çenesini kapaması yolunda Muhsin’e baskı yapılmış.
www.kontrgerilla.com – TARAF
Bu olaylar arasındaki bağlantı nedir?
F.S.: Hükümet değişti. Cumhurbaşkanı değişti. Ben 93 yılındaki bu suikastların ve provokasyonların da, bir tasfiye sürecinin adımları olduğunu düşünüyorum.
Kim tasfiye edildi? Onların yerine kimler geldi?
F.S.: 1993 yılı, 90’ların başında alınan illegal mücadele konseptinin terörle mücadeleye hakim kılındığı, PKK ile mücadelenin en üst seviyeye geldiği bir dönemdi. O dönemde Eşref Bitlis, Bahtiyar Aydın, Cem Ersever gibi subayların yanında yanılmıyorsam iki de ABD’li general öldürüldü. Söz konusu tasfiye planıyla, Çiller gibi istenildiği gibi kullanılacak birinin başa gelmesi sağlanmıştır bir şekilde. Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’i hatırlayın. Atatürk ve Çiller resimli rozetle dolaşırdı. “O tak diye emreder, ben şak diye yaparım” der, bir dediğini iki etmezdi Çiller’in.
YİRMİBEŞOĞLU İDDİALARI YALANLADI
Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal’ın “Özel suikastının ardında o vardı” dediği MGK eski Genel Sekreteri Sabri Yirmibeşoğlu iddiaları reddetmişti. Cnntürk’te soruları yanıtlayan Yirmibeşoğlu, “Ortada yanlış bir anlaşılma var veya yanlış yazılmış. Ben suikastten sonra MGK Genel Sektereri oldum. Böyle bir şey mümkün değil. Hem iş hem de arkadaşlık anlamında aramız çok iyiydi. Suikastin arkasında olsam merhum Özal, benim MGK Genel Sekreteri olmam için kararnameye imza atmazdı. Aklım mantığım almıyor” dedi. Ahmet Özal’ın “Suikastın arkasındakilere ulaşmayı Sabri Yirmibeşoğlu engelledi” şeklindeki sözlerini değerlendiren Yirmibeşoğlu iddialarla ilgili şunları söyledi: “Kendisine suikast tertiplediğim söylenen Sayın Özal’ın beni neden MGK Genel Sekreterliği’ne getirdiğini anlayabilmiş değilim. ‘Özal’ı olsa olsa 2 kişi öldürmek isteyebilir. Biri cumhurbaşkanı olmak isteyen Kaya Erdem diğeri Sabri Yirmibeşoğlu’ dediler.Bunları okuyunca hayretler içinde kaldım. Bunlara eskiden insanlar deli zırvası derlerdi. Ahmet Bey’in böyle bir beyanat verdiğini sanmıyorum. Ortada bir yanlış anlaşılma var. 6-7 Eylül olayları ile ilgili sözlerim akademik düzeydeydi. Bu dava bir defa mahkemede yargılandı. Ben o zaman 1955’te garip bir üsteğmendim. Olaylarla ilgili isimler varken Sabri Paşa diye ortaya atmanın saçmalığını anlayamıyorum. “Muhteşem bir örgütlenme” demişim. Ben deli miyim bunları söyleyeyim. Bunları MİT’in yaptığı sonradan ortaya çıktı sanırım. Öyle gibi görüşüldü. O zamanlar Özel Harp Dairesi yok.”
CAN DÜNDAR: SAVCI TÖNİK BANA O AÇIKLAMAYI YAPTI
Tartışmaya Gazeteci Can Dündar da katıldı. Dündar, Özal suikast soruşturmasını soruşturan Savcı Uğur Tönük ile o dönem bizzat görüştüğünü ve savcının soruşturmadan el çekmesi için nasıl uyarıldığını kendisine anlattığını belirtti: “Yargıtay 7. Ceza Dairesi üyeliğinden emekli bir savcı olan Tönük’le daha sonra tanıştım ve suikast soruşturmasının nasıl kesildiğini onun ağzından dinledim.”
Dündar’ın Kontrgerilla ve Ergenekon konularında kitap ve yazıları bulunuyor. İşte bizzat onun satırlarıyla Özal suikasti soruşturmasındaki gariplikler:
Suikast soruşturması: Özal televizyonun sesini açtı ve komutanın adını sordu
Şimdi size eski bir öyküyü hatırlatacağım: 1988 Özal Suikastı… Nasıl Ecevit, kendisine karşı düzenlenen Çiğli suikastının ardında kontrgerillayı aramışsa Özal da kendi suikastçısının ardındaki “örgüt”ü aramıştı. Afyonlu işadamı Kemal Horzum’dan kuşkulanıyordu. Horzum, Emlakbank’ı dolandırmakla suçlanıyordu. Banka bünyesinde Horzum’u soruşturan komisyona, suikast işiyle de ilgilenmelerini söyledi. Komisyon üyeleri hem suikastçı Kartal Demirağ’ın hem Horzum’un memleketi olan Afyon’a gitti. Orada ne bulduklarını komisyon üyesi Uğur Tönük, daha sonra TBMM’de kurulan Horzum Araştırma Komisyonu’na şöyle anlattı:
Kartal kontrgerillacı
“Afyon Dazkırı’da 1974-77 seneleri arasında Ege’de meydana gelen sol hareketleri önlemek için bir kontrgerilla teşkilatı kurulduğunu, Kartal Demirağ’ın da bu teşkilatın yetişmiş bir elemanı olduğunu tespit ettik.” Demirağ özel kamplarda emekli askerlerce eğitilmişti. “Her şeyi vatanımız için yaptık” diyor, MİT’le ilişkisi olduğunu söylüyordu. Komisyon soruşturmayı derinleştirince Özal’ı vuran silahın Demirağ’a Kongre salonunda polisler tarafından verildiği yönünde duyumlar aldı. Afyon’daki teşkilatın üzerine gitmeye karar verdiler. İşte tam o aşamada Tönük, Ortaköy’de bir villaya davet edildi. MİT görevlisi olduklarını sandığı üç görevli kendisine “Bu tahkikatı kesin” dedi. Bir generalin adını verdiler ve “Paşa kararınızı bekliyor” dediler. Tönük soruşturmadan çekildi
Özal’a söylüyor
Yargıtay 7. Ceza Dairesi üyeliğinden emekli bir savcı olan Tönük’le daha sonra tanıştım ve suikast soruşturmasının nasıl kesildiğini onun ağzından dinledim. O günlerde başına gelenleri bir tek Turgut Özal’a açıklamıştı. O sahneyi bütün ayrıntılarıyla anlattı: Özal’ın Harbiye Orduevi’ndeki odasında buluşmuşlar, diz dize oturmuşlar. Tönük, kendisini tehdit edenlerin adını verdiği generali açıklayacağı anda Özal odadaki büyük ekran televizyonun uzaktan kumandasına uzanmış ve sesi sonuna kadar açmış. Sonra da Tönük, Paşa’nın ismini Özal’ın kulağına fısıldamış: “Sabri Yirmibeşoğlu!”
“Olacak iş mi?”
Yirmibeşoğlu o dönem MGK Genel Sekreteri idi. Görev süresi 1 yıl uzatılsa Kara Kuvvetleri Komutanı olabilecek, oradan Genelkurmay Başkanlığı’na tırmanabilecekti. Olmadı. Özal’a adı fısıldandıktan 1 yıl sonra emekliye sevk edildi. Yıllar sonra suikast konusunu soran Aksiyon’a “Hiç ciddiye almadım. Olacak iş değil” dedi.
Düşman kim?
Acaba kimler engellemişti suikast soruşturmasını? Yılma Durak ya da Kartal Demirağ da Özel Harp’in istihdam edip silahla eğittiği “vatansever gönüllüler” miydi? “Bazı olaylar yaratılır, düşman yaratmış gibi gösterilir” taktiğinin uygulayıcıları mıydı? “Düşman” kimdi? “Düşman”ı ve ona karşı kurulan resmi örgütü ABD bilirken neden Türkiye’nin Meclis’i ve başbakanı bilmiyordu? Bunları sormaya devam edeceğiz.
SAVCI TÖNİK’E BİR DOĞRULAMA DA CÜNEYT ARCAYÜREK’TEN
Sabri Yirmibeşoğlu’nu suçlayan, Savcı Uğur Tönük’tü. Onun iddialarına, Cüneyt Arcayürek, “Demokrasinin Sonbaharı” kitabında yer vermişti. Uğur Tönük, Horzum Araştırma Komisyonu’na çok çarpıcı şeyler söylemişti. Neydi anlattıkları? Arcayürek’in kitabından okuyalım: “Afyon Dazkırı’da, 1974-77 seneleri arasında, Ege’de meydana gelen sol hareketleri önlemek için bir kontrgerilla teşkilâtı kurulduğunu, Kartal Demirağ’ın da bu teşkilâtın yetişmiş bir elemanı olduğunu tespit ettik. Komisyon, Afyon’daki teşkilâtın üzerine gitmeye karar verdi. Tam o aşamada, Ortaköy’de bir villaya davet edildim. MİT görevlisi olduğunu sandığım 3 kişi bana ‘Tahkikatı kesin’ dedi. Bir generalin adını verdiler ve ‘Paşa kararınızı bekliyor’ dediler. Soruşturmadan çekildim.” Arcayürek, daha sonra Tönük ile görüşmüştü. Tönük, Arcayürek’e, Özal’la buluştuğunu söylemiş ve o görüşme sahnesini şöyle anlatmıştı: “Özal’ın Harbiye orduevindeki odasında diz dize oturduk. Beni tehdit edenlerin adını verdiği generali kendisine açıklayacağım sırada, Özal odadaki büyük ekran televizyonun uzaktan kumandasına uzandı ve sesi sonuna kadar açtı. Ben, paşanın ismini Özal’ın kulağına fısıldadım: Sabri Yirmibeşoğlu.” İşte Sabri Yirmibeşoğlu’nun ismi bu şekilde suikast iddiasına karışıyor.
ERGENEKON KLASÖRLERİNDE ÖZAL SUİKASTİ
Ergenekon davasının ek klasörlerinden birinde, suikastın cezaevinde tasarlandığı ve “birilerinin” Kartal Demirağ’a “sen hiç korkma, seni yurt dışına çıkartacağız!” dediği anlatılıyor. Mehmet Adnan Akfırat klasöründe 17 sayfalık çok ilginç bir görüşme zaptı var. Bu zabıtta, adı Muhsin olarak geçen bir itirafçı, Kartal Demirağ’ın Özal suikastını cezaevinde tasarladığını anlatıyor savcıya. Estetik ameliyatla yüzünün değiştirileceği, askerlik işlerinin düzenlenmesi, parasal yardım yapılarak ömür boyu ailesinin korunacağı gibi sözler veriliyor, itirafçı Muhsin’in anlatımlarına göre. Muhsin’de sonra, cezaevinde kalan Cemal Kozan da savcıya ifade vemiş: “Almanya’dan gelen Ali adlı biriyle Denizli’den gelen bir öğretmen Kartal Demirağ’la görüştü.” Daha sonra da, Kartal Demirağ’ın, cezaevinden kaçmadan önce, cezaevi müdürüne nasıl baskı yapıldığını anlatmış. Anlatmış da ne olmuş? Hiç birşey. Üstelik çenesini kapaması yolunda Muhsin’e baskı yapılmış.
www.kontrgerilla.com – TARAF