Türkiye AB’yi Öyle Bir Aşağıladı ki..?

Resmi ziyaret için Londra’da bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül beraberindeki gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı

 

Kıbrıs’taki ihtilaf çözülmeden Rumları üyeliğe kabul eden AB’nin itibarını kaybettiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, “Şimdi de bu yarım ülke eksik ülke AB’ye başkanlık yapacak. Böyle ‘miserable'(sefil) bir birliğe, böyle yarım bir başkanlık olacak. Bu ifadeyi aynen AB yöneticilerine de söyledim” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kıbrıs’taki sorun çözülmeden Rumların birliğe kabul edilmesinin AB’nin itibarını düşürdüğüne dikkat çekerek, “Şimdi de bu yarım ülke AB’ye başkanlık yapacak. Böyle ‘miserable'(sefil) bir birliğe, böyle yarım bir başkanlık olacak” diye konuştu. İngiltere Kraliçesi’nin davetlisi olarak Londra’da bulunan Gül, beraberindeki gazetecilerin sorularını cevapladı.

Gül’ün sorulara verdiği cevaplar şu şekilde:

TÜRKİYE’NİN ARTISI ‘SOFT POWER’I

AB’de ekonomik krizden dolayı soğuk rüzgarlar esiyor. Bizde ise AB hedefi konusunda zaten yatay pozisyon var. Fasıllar tıkandı. Bu durum üyelik sürecini daha da uzatacak endişesi var mı?

Burada çok soruluyor, Türkiye’nin gücü nereden geliyor diye. Türkiye’nin kazandığı ‘soft power’ından geliyor. Askeri her zaman vardı. Nüfusumuz aynı büyüklükteydi. Ekonomisini de güçlü hale getiren aslında ‘soft power’ıydı. AB ile ilişkilerden çok büyük katkı aldık bu ‘soft power’ı kazanırken. Bizim için müzakere sürecinin başarıyla bitmesi çok daha önemli. O gün belki Türk halkı Norveç gibi olmayı tercih edebilir. Bu süreç Türkiye’ye güç veriyor. Müzakere sürecinin büyük katkısı var. O bakımdan biz bunu göz ardı etmeden kararlı şekilde devam etmeliyiz. AB içinde ‘Euro zone’ ve dışında olan ülkeler zaten büyük problem. Bizi de ilgilendirmiyor. Euro zone’a girmek gibi bir niyetimiz de yok zaten. Esas egemenlik o zaman gidiyor.

KRİZ BİZE FIRSAT VERİYOR

AB’nin kendi içindeki sıkıntıları. Ekonomik kriz vs. 1990’ların başındaki hayal kayboluyor gibi. AB medyasında yeni bir yapılanmaya gidilebileceği yönünde tartışmalar var. İki, üç dört bölgeden bahsediliyor. Muhtelif modeller dillendiriliyor. Bu tartışmalar bizim AB hedeflerimiz açısından bize imkanlar sunabilir mi?

Biz onlara takılmamalıyız. Biz onlara takılırsak bir kez bugün Fransızların, Almanların söylediği şeyler çıkar. Bizim için bütün bu tartışmaların bir fırsatı var. Bize zaman veriyor. Kendimizi daha çok toparlamamız için. Ekonomimizi demokrasimizi, hukukumuzu. Bu bize fırsat veriyor. Şu anda aramız kapanıyor. Aramız daha da açılıyor olabilirdi. Belki de en mutlu olacağımız şey şu ki Türkiye derli toplu. Bu dönemde Türkiye kendi problemleriyle vakit geçiriyor olsaydı büyük kayıp olurdu. Bizim hedefimiz belli.

BU İFADEYİ AYNEN SÖYLEDİM

Türkiye şu anki mevcut krizi kendi yararına kullanabilir. Ama bu AB de taktik ya da stratejik olarak rahatlığa itmiyor mu, onlarda bu fırsattan istifade müzakere performansını soğutmuş olmuyorlar mı? Türkiye de gevşetmiş gibi…

Kesinlikle haklısınız. Ama biz bütün AB üyesi ülkelerle yaptığımız görüşmelerde ‘bu bizim stratejik tercihimizidir ayrıca sizin de namus borcunuz’ deriz. Muhakkak kullanırız, o baskımızı da hissettiririz. Neredeyse şu anda hiçbir fasıl açılamaz hale geldi. Bunun AB için en büyük itibarsızlık olduğunu söylüyoruz. 2012’nin ilk yarısında en büyük itibarsızlık yaşanabilir. Düşünebiliyor musunuz? Rum kesimi AB’nin tüm ilkelerini çiğneyerek Kıbrıs’ı AB’ye kattı. Noksan bir şekilde. Yarım bir şekilde. Bu ailenin standartlarını çiğneme örneğiydi. Şimdi de bu yarım ülke eksik ülke AB’ye başkanlık yapacak. Böyle bir birlik, ancak böyle yarım bir ülke başkanlık yapacak. Böyle ‘miserable'(sefil) bir birliğe, böyle yarım bir başkanlık olacak. Bu ifadeyi aynen AB yöneticilerine de söyledim.

RUMLAR VARSA BİZ YOKUZ

Kıbrıs başkanlığı aslında Türkiye protesto anlamında bir şey olacak mı?

 Dışişleri bakanı da hükümette gerekli açıklamalarda bulundu. Biz onları yokluğa mahkum edeceğiz. Komisyonda sorun yok. Fakat Rumların başkanlık yapacağı toplantılara katılmayacağız.

Yılda en fazla iki devlet ziyareti

Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’den İngiltere’ye bu seviyede 23 yıllık bir aradan sonra ilk devlet ziyaretini gerçekleştiriyor. 1988’de dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in ziyaretinden sonraki bu ilk resmi ziyaret, Kraliçe 2. Elizabeth’in 2008’deki Türkiye ziyaretinin iadesi niteliğini de taşıyor. Gül, yılda en fazla iki devlet ziyareti kabul eden İngiltere’yi bu yıl ABD Başkanı Barack Obama’dan sonra ziyaret eden ikinci cumhurbaşkanı oldu.

101 pare top atışıyla karşılandı

Türkiye’den İngiltere’ye 23 yıl aradan sonra ilk kez resmi ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünnisa Gül için başkent Londra’da karşılama töreni düzenlendi.

Buckingham Sarayı’nın yakınındaki tören alanına Gül çifti gelmeden önce Kraliyet Süvari Birliği bando eşliğinde giriş yaptı. Tören alanına ilk olarak İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth ve eşi Edinburgh Dükü Philip İngiltere milli marşı eşliğinde geldi. Daha sonra tören alanının White Hall Kapısı’ndan Türk bayraklı araçla Gül ve eşi girdi. Kraliçe ve eşi, Gül çiftini tören alanındaki platformda karşıladı. Bu sırada Green Park’ta 41 pare, Tower of London’da 62 pare top atışı yapıldı.

İstiklal Marşı’nın çalınmasının ardından Gül, Edinburgh Dükü Philip eşliğinde Kraliyet Şeref Kıtası’nı selamladı. Selamlamanın ardından Süvari Birliği eşliğinde Kraliyet atlı arabaları tören alanına geldi. Kraliçe Elizabeth ve Cumhurbaşkanı Gül ilk arabaya binerken, Hayrünnisa Gül ile Edinburgh Dükü Philip ikinci arabada yerlerini aldılar. Atlı arabaların tören alanından ayrılışı sırasında ikinci kez İstiklal Marşı çalındı. Atlı arabalar daha sonra tören alanından ayrılarak Türk ve İngiliz bayraklarıyla donatılan Mall Caddesi’nden geçerek Buckingham Sarayı’na doğru ilerlediler. Marşların ardından arabalarından inen Cumhurbaşkanı Gül, Kraliçe 2. Elizabeth, Hayrünnisa Gül ve Edinburgh Dükü Philip, sarayın giriş kapısının önündeki merdivenlerde basın mensuplarına poz verdiler.

Kraliçe Elizabeth ve eşi Philip, Gül çiftine konaklayacakları Belçika Süiti’ne kadar eşlik ettiler ve süit hakkında bilgi verdiler.

Esad’a artık güvenmiyoruz

Guardian gazetesine röportaj veren Cumhurbaşkanı Gül, Suriye’nin çıkmaz sokağa girdiğini ve değişimin kaçınılmaz olduğunu söyledi. Gül, “Ancak değişimi yaratmanın doğru yolunun dışarıdan müdahaleyle olacağına inanmıyoruz. Halk bu değişimi yapmalı. İç savaş, kimsenin görmek istediği bir şey değil. Bunu önlemek için her şey yapılmalı” diye konuştu. Guardian, Gül’ün, Esad ile birkaç ay öncesine kadar düzenli olarak konuştuğunu ve özgür seçimlerin sağlanması, siyasi suçluların salıverilmesi ve reformlar için bir çizelgenin oluşturulması gerektiğini kendisine söylediğini ifade ettiğini bildirdi. Gazete Gül’ün, “Şimdi bunun için çok geç. Farklı bir yolu seçmiş gibi gözüküyor ve açıkçası artık ona güvenmiyoruz” sözlerine yer verdi. Gül, İran meselesi ile ilgili olarak da müzakerelerde İran’ın şeffaf, Batı’nın da samimi olması gerektiğine dikkat çekti. Gül, BBC’ye verdiği demeçte ise “Esad’ın istifa etmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?” sorusu üzerine Gül, “Bir kişi ve devlet başkanı değil, rejim ve yapı değişikliği gerekli” ifadelerini kullandı.

Cameron’dan PKK’yla mücadelede destek sözü

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İngiltere Başbakanı David Cameron ile bir araya geldi. Görüşme sonrası basının karşısına geçen Gül ve Cameron kısa birer açıklama yaptı. “Türkiye-İngiltere ilişkilerinde altın çağını yaşıyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Gül, görüşmede Kıbrıs ve bölgedeki gelişmeleri ele aldıklarını söyledi. Cameron da görüşmede Suriye, İran ve Türkiye’nin AB sürecini ele aldıklarını ifade etti. Cameron, Türkiye’nin bölge için ‘ilham verici’ bir ülke olduğunu ifade eden Cameron, PKK’nın saldırılarını kınadıklarını vurgulayan ve İngiltere olarak gerek ülke içi gerekse ülke dışında PKK ile mücadele konusunda üzerlerine düşen herşeyi yapacaklarını söyledi.

Post Author: SerGe

Leave a Reply