Yeni Akit’in Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu, sözde Barış Anneleri’nin ipliğini pazara çıkardı
İşte Karahasanoğlu’nun bugünkü yazısı:
“Düş yola ana.. Arkandayız” diyeceğim de..
Adlarını “Barış anneleri” olarak koyan bir grup kadın, Başbakan’ın odasına gelip, oturma eylemi yapmışlar.
Bizim için sorun yok.
Yapsınlar..
Yapsınlar da, ne istediklerini de net olarak açıklasınlar..
İstedikleri; kendi çocukları ölmüş veya yaralanmış olduğu için, başka çocukların aynı duruma düşmemesi mi?
Sadece bunu istiyorlarsa, ve dağa çıkan çocuklar gibi, güvenlik kuvvetleri safındaki çocuklar için de aynı talebi dile getiriyorlarsa, ben de kendilerine “Düş yola ana.. Arkandayız” derim.
Derim de, diyemiyorum…
Niye?
Çünkü “Barış anneleri”nin evveliyatına baktığımda, bu desteği vermemi gerektirecek bir samimiyet göremiyorum.
Kuruluş tarihleri, bas bas bağırıyor: “Biz terör örgütü lehine çalışmak üzere kurulduk!”
Neymiş kuruluş tarihleri?
1 Eylül 1999..
Ne var bu tarihte?
Veya şöyle soralım: “Niye bu tarihte kurulmuşlar?”
Terör örgütü ile çatışmalarda, ilk defa bu tarihte mi ölümler yaşanmış?
Yooo.
Bu tarihte, “Artık ölümler olmasın” denilecek, büyük bir olay mı yaşanmış?
Yooo.
Peki niye bu tarihte kurulmuş?
Çünkü o tarihte, teröristbaşı Apo’nun dosyası, Yargıtay’da karar verilmek üzere, eli kulağında bekliyor.. Yerel mahkeme idam cezasını vermiş.. Karar temyiz incelemesi için Yargıtay’a gelmiş.. Yargıtay kararını açıkladığı an, dosya TBMM’ye gelecek ve ölümüne sebep olunan 35 bin insanın cezası infaz edilecek..
Tam o günlerde, bu annelerin aklına, birdenbire “Barış anneleri” diye bir platform kurmak gelmiş..
Böylece, “Çocuklar ölmesin” diye, eylemler düzenlemeye başlamışlar..
O gündür, bu gündür, eylemlere devam ediyorlar..
Sözlerine bakarsanız, “Çocuklar ölmesin” diyorlar..
Ama biraz ayrıntıya girdiğinizde, “Apo serbest bırakılsın” planını hemen kusuyorlar..
Dün de öyle yapmışlar..
“Barış anneleri” diyerek Başbakan’ın kapısına gelip oturmuşlar..
Sonra açıklama yaparken, bakın ne demişler: “Barışın evlatlarıyız. Önder Apo’dur. Artık onun özgürlüğünü istiyoruz. Çözüm istiyoruz.”
Gördün mü gerçek niyeti..
Gördün mü, “barış”ın arkasında yatan terörist avukatlığını..
Çocuklarını öldüren adamın, özgürlüğünü istiyorlar..
Ve bunu, sözümona “barış” adına yapıyorlar..
Ama ne hikmetse, “barış”ı hep devletten istiyorlar..
Bir defacık bile olsun, terör örgütüne gidip, “Yapmayın, etmeyin. Güvenlik kuvvetlerine silah sıkmayın. Onlar da bu ülkenin insanları. Onlar da bizim çocuklarımız. Ne istiyorsanız, demokratik yollarla isteyin.. Silahla bir şere varılmaz” demiyorlar..
Nasıl ki, 1999’a kadar hiç ortalıkta yoklar. Analar ağlıyor, ağlıyor- ağlıyorlar..
Sıra Apo’ya geliyor.
Birdenbire sahneye çıkıyorlar.
Apo’yu kurtarmak için..
Aynı taktiği, 1999’dan sonraki süreçte de tekrarlıyorlar..
1999’da Apo’yu idamdan kurtardılar.
Şimdi cezaevinden de kurtarmaya soyunmuşlar..
Arada da, PKK’lıların canlarını kurtarmak için, aynı taktiği defalarca uygulamaya geçiriyorlar.
Örgüt, şu karakola saldırıp, askerlerimizi mi şehid etti?
“Barış anneleri” kayıptalar..
Teröristler, mayın döşeyip, çavuşumuzu mu şehid etti?
“Barış anneleri”ni bulana aşk olsun..
Ama, güvenlik kuvvetleri toparlanıp, “Yeter beee” deyip, birkaç teröristin hakkından gelince.. Bunlar hemen meydana çıkıp, “Barış istiyoruz. Artık ölümler olmasın” diyorlar..
“Ölüm olsun” diyen yok ki..
Ama sen, kendi çocuğuna “Bırakın şu silahı artık” diyemiyorsan, koskoca devletin ordusuna, hangi hakla “Operasyonları durdurun” diyebilirsin ki?
Dolayısı ile, “Barış anneleri” eylem yapacaksa.. Başbakan’ın kapısında değil, Kandil Dağı’nda yapsın, “Barış istiyoruz” gösterisini..
Kandil’den bu tarafa, teröristler gelmese, niye yaşansın ki, o ölümler?
Çekilsinler Kandil’e.. O zaman görelim, “barış” olmuyor mu?
Ama arkasından “Apo’ya özgürlük” derseniz.. Apo’ya “önder” derseniz..
“Haydi ordan” derim..
“Haydi ordan, teröristbaşının avukatları!”