Başbakan Erdoğan, partisinin haftalık grup toplantısında milletvekillerine konuştu.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Hükümeti’nin, Türkiye’deki 74 milyon vatandaşın, her kesimin, herkesin hükümeti olduğunu ifade ederek, ”Biz aldığımız oyla değil, kazandığımız gönüllerle mutlu olan bir hareketiz. Ve gönüller kazanmaya da devam edeceğiz” dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, 26 Kasımda geçirdiği operasyonun, ikinci ve son aşamasının 10 Şubatta tamamlandığını, kısa bir istirahatin ardından, geçen hafta itibariyle normal mesaiye başladığını anlattı. Erdoğan, ”Allah’ın izniyle artan ivmeyle çalışmalarımıza devam edeceğiz” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, geçmiş olsun temennilerini gelerek, telefonla, mesajla ileten başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, siyasi partilerin genel başkan ve yöneticilerine, bakanlara, milletvekillerine, teşkilatlarının tüm üyelerine, sivil toplum örgütlerinin yöneticilerine şükranlarını iletti.
Sağlık temennilerini, iyi dileklerini, hayır dualarını esirgemeyen aziz milletine teşekkür eden Erdoğan, ”Önceki akşam geç bir saat olmasına ve soğuğa rağmen Esenboğa Hava Limanında binlerce kardeşimizin coşku, heyecan, duygu dolu karşılamalarına şahit olduk. Hava alanından şehir merkezine kadar kilometrelerce mesafede kuyruk oluşturan, yol boyunca dualarını ileten taksici esnafımıza, minübüsçü, otobüsçü kardeşlerimize, gençlerimize, çocuklarımıza tüm vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum. Hepsine kalpten muhabbetlerimi iletiyorum” ifadesini kullandı.
Erdoğan, önceki akşam duygulu karşılama merasiminde gençlerin hep bir ağızdan, ”Dik durma, eğilme bu gençlik seninle” dediklerini söylemesinin ardından salonda bulunanlar yine aynı sloganı attılar. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Hiç kimsenin şüphesi, tereddütü olmasın; bu kalp Allah ömür, sıhhat verdikçe önce Rabbim, sonra aziz milletim için çarpmaya devam edecektir. Bugüne kadar hep dik durduk, dikleşmedik. Bugüne kadar rüku ve secde dışında asla ve asla eğilmedik. Bundan sonra da dik duracak, eğilmeyecek, milletin bu muhabbetini, vefasını, teveccühünü, itimadını asla ve asla boşa çıkarmayacağız. Milletin muhabbetinden daha büyük rütbe yoktur, milletin gönlünden daha büyük makam yoktur. Allah’ın izni ve inayetiyle 9 yıl boyunca yaptığımız hizmetler neticesinde milletin muhabbetine mazhar olduk, milletin gönlünde en büyük makamı edindik. İnşallah bu can, bu bedende olduğu sürece millete hizmet etmeye, milletin sevdasına layık olmaya, milletin gönlündeki o mübarek makamı daha da perçinlemeye hep birlikte devam edeceğiz.
Biliniz ki biz birlik ve bütünlük içinde olduğumuz, kardeşlik hukukumuzu koruduğumuz, her türlü fitne ve fesadı elimizin tersiyle ittiğimiz sürece, bu kutlu yürüyüşü kimse durduramaz. İhlas ve muhabbet her türlü oyunu bozar. Azim ve kararlılık, her türlü tezgahı boşa çıkarır. AK Parti Hükümeti, Türkiye’deki 74 milyon vatandaşın, her kesimin, herkesin hükümetidir. Biz aldığımız oyla değil, kazandığımız gönüllerle mutlu olan bir hareketiz. Ve gönüller kazanmaya da devam edeceğiz.”
#Sayfa#
”Nefreti ve öfkeyi çoğaltan değil” Başbakan Erdoğan, geçen pazar günü son derece anlamlı, kederli bir yıldönümünü yaşadıklarını ifade ederek, 26 Şubat 1992’de Hocalı’da 83 çocuk, 106 kadın, 70’den fazla yaşlı olmak üzere 613 masum insanın Ermeni saldırganlar tarafından hunharca katledildiğini söyledi.
Hocalı’da katledilen kardeşlerini bir kez daha rahmetle yad ettiklerini dile getiren Erdoğan, tüm Azeri kardeşlerine, Azerbaycan’a bir kez daha Türkiye’nin dayanışma mesajlarını ilettiklerini bildirdi. İstanbul başka olmak üzere bir çok şehirde, pazar günü bu katliamın anıldığını, menfur cinayetin tüm boyutlarıyla bir kez daha lanetlendiğini dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
”İstanbul’daki mitingde marjinal ve münferit bir kaç pankartın olması, sloganların atılması Hocalı katliamına dair acımızı, dayanışmamızı gölgelemeye yetmez. Türkiye her platformda güçlü şekilde savunduğu, hukuk ve adaletin bir gereği olarak, her vatandaşına eşit mesafededir. Her vatandaşın hakkını ve hukukunu güvence altına almış bir ülkedir. Etnik kökeni, diline, inancına, derisinin rengine bakılmaksızın bu ülkenin her bir vatandaşı, birinci sınıf vatandaştır. Hukuk önünde eşittir. Şunu herkes bilsin ki biz Hocalı katliamını unutmayacağız, unutturmayacağız, orada katledilen kardeşlerimizin, masumların yasını tutmaya devam edeceğiz. Ancak biz her zaman yaptığımız gibi nefreti ve öfkeyi çoğaltan değil, barışı, adaleti, hakkı, hukuku savunan taraf olmaya devam edeceğiz. Taksim’deki anma törenini, marjinal, münferit pankartlardan yola çıkarak bir kışkırtmaya dönüştürmek isteyenlere karşı da uyanık olmaya devam edeceğiz.” ”Hocamızın mekanı cennet olsun” Başbakan Erdoğan, geçen cuma günü Adana Kozan’da bir baraj inşaatındaki kaza nedeniyle burada çalışan 10 işçinin sele kapıldığını, ikisinin cesetlerine ulaşıldığını, 8 işçiyle ilgili arama çalışmalarının devam ettiğini anımsattı.
Kazanın, adli ve idari olarak çok yönlü, çok boyutlu olarak soruşturduğunu bildiren Erdoğan, en kısa zamanda olayın aydınlığa kavuşacağını, sorumluların yargı önüne çıkarılacağını söyledi. Erdoğan, hayatını kaybeden işçilere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diledi. Erdoğan, ”27 Şubatta geçen yıl hakka uğurladığımız, değerli hocamız, Sayın Başbakanımız merhum Necmettin Erbakan’ı da vefatının seneyi devriyesinde rahmetle anıyor, mekanı cennet olsun diyoruz” diye konuştu.
”Bir kez de İstanbul’dan dünyaya duyuracağız” İstanbul’da hafta içinde önemli misafirler ağırladıklarına işaret eden Erdoğan, Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi, Makedonya Cumhurbaşkanı, Çin Devlet Başkan Yardımcısı, BM 66. Genel Kurul Başkanı ile görüşmeler yaptıklarını anlattı. Erdoğan, cumartesi günü Libya Geçiş Hükümeti Başbakanı ve heyetiyle, İstanbul’da heyetlerarası çalışma yemeğinde bir araya geldiklerini belirterek, Libya’daki son gelişmeleri, iki ülke ilişkilerini ayrıntılı şekilde ele aldıklarını söyledi.
Erdoğan, hafta içinde Londra ve Tunus’ta iki önemli zirve gerçekleştirildiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
”Türkiye’nin yoğun çalışması sonucu Somali, dünya gündemindeki yerini koruyor. Hafta içinde yine Türkiye’nin yoğun çabasıyla Londra’da 50’den fazla ülke, uluslararası kuruluş temsilcisi katılımıyla Somali Konferansı düzenlendi. Son 60 yılın en büyük kuraklık ve açlığını yaşayan Somali’ye Türkiye’nin ilgi ve desteği artarak devam edecek. İnşallah bu yıl Haziran ayında BM ile işbirliği içinde Somali Konferansı’nın ikincisini de İstanbul’da düzenleyeceğiz. Hafta içinde 60’dan fazla ülkenin, BM, Arap Ligi gibi uluslararası kuruluşların katılımıyla Suriye Halkının Dostları Grubu toplandı. Bunun gerçekleşmesi için Türkiye olarak her aşamada devrede olduk, aktif rol üstlendik. Toplantı sonunda yayımlanan bildiride Suriye muhalefetinin, özellikle Suriye halkının meşru temsilcisi olarak kabul edilmesi çağrısı özellikle önemli oldu. Mart ayı içinde İstanbul’da toplantı düzenleyecek, Suriye’de ulusal ittifak konusunu bir kez de İstanbul’dan dünyaya duyuracağız.”
#Sayfa#
”27 Mayıs müdahalesine çanak ve alkış tutan CHP olmuştur” AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP’nin 27 Mayıs, 12 Eylül müdahalelerine zemin hazırladığını, çanak tuttuğunu belirterek, ”28 Şubat’ta sessiz, tepkisiz kalan kenarda ellerini ovuşturan yine CHP olmuştur. Bunlar demokrasiyi sadece kurultaylarda işlerine geldiği için hatırlıyorlar” dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, 28 Şubat müdahalesinin, 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül askeri müdahalelerinin devamı niteliğinde, aynı zihniyetin, görüşün ve ideolojinin eseri olduğunu belirtti.
28 Şubat’ta da millet iradesinin, milletin kendisinin hedef alındığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
”Seçimle gelmiş, anayasa ve yasalar çerçevesinde görev üslenmiş bir hükümet kışkırtmalar, kirli senaryolar, bazı medya ve sivil toplum örgütlerinin de içinde yer aldığı tertipler marifetiyle görevden uzaklaştırılmış, siyaset dizayn edilmek, vesayet altına alınmak istenmişti. 28 Şubat’ın arkasında çok büyük bir enkaz bıraktığını özellikle hatırlatmak isterim. En başta demokrasi ve Türkiye ekonomisi bu müdahaleden ağır bir yara almıştır. Tıpkı 27 Mayıs ve 12 Eylül’de olduğu gibi Türkiye fakirleşmiş, dışlanmış, yokluğu, yoksulluğa ve umutsuzluğa mahkum olmuştur. Yüzlerce insan inançlarından, görüşlerinden, görünüşlerinden dolayı bu süreçte mağdur edilmiştir. Bürokraside cadı avı başlatılmış, hukuksuz işten atmalar, uzaklaştırmalar, sürgünler yaşanmış, fişlemeler, fişlenmeler gerçekleşmiş. Televizyon ekranlarından ve gazete sayfalarından inançlı kesimlerin hissiyatları ağrı bir saldırıya maruz kalmıştır. Hükümet ağır bir kuşatma altına alınırken, yerel yönetimler de farklı baskılar altına alınmış, belediyelerin hizmet üretmesinin, çözüm üretmesinin önüne geçilmiştir. 28 Şubat’ta sadece siyaseti değil, toplumu da dizayn etmek gibi gerçekten fecaat arz eden bir niyet sergilenmiş, ilkokullardan üniversitelere, Kur’an kurslarından camilere kadar her alanda milletin hissiyatıyla uyuşmayan düzenlemeler yapılmıştır. Üniversite kapılarında milletin evlatları rencide edilmiştir, nice kız öğrenci inançlarından dolayı, kılık kıyafetinden dolayı eğitimden soğutulmuş, kılıf kıyafetlerinden dolayı eğitim hakkından mahrum bırakılmıştır.”
”Kız çocuklarının ahı, vahı yerde kalır mı?” AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, 28 Şubat döneminde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde, Bezm-i Alem Hastanesi’nde yatarken, bir gün iki kız çocuğu ile hastanede karşılaştığını ve ”Hayırdır nedir rahatsızlığınız” diye sorduğunu belirtti. Kızların kendisine ”Ne olacak başkanım, kafayı üşüttük” dediklerini, neden diye sorduğunda da ”eğitim öğretim hakkımız elimizden alındı da onun için” yanıtını aldığını ifade eden Erdoğan, ”Oraya psikolojik tedavi almak üzere gelmişler. O sadece iki taneydi, sayılar aslında yüzlerce, binlerce kızımız için geçerli. Bu ülkede bunlar yaşandı, bunların ahı, vahı yerde kalır mı?” diye konuştu.
Bu anlattığı olayın sadece kendi yaşadıkları, gördükleri olaylar olduğuna işaret eden Erdoğan, bu örnekleri yüzleri, binleri bulabileceğini vurguladı.
”Bin yıl süreceği söylenen 28 Şubat’ın mimarları tarihten silinmiştir” ”Bu iş elhamdülillah şu anda yoluna girdi, rayına oturdu” diyen Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
”27 Mayıs, 12 Eylül bu millete çok ağır bedeller, çok ağır faturalar yükledi. Aynı şekilde 28 Şubat’ta bu ülkede ağır bedeller ödetmiş, ağır faturalar yükleşmiş, Türkiye’nin kalkınma ivmesini yavaşlatmış, iyice düşürmüş, Türkiye’nin ilerleme hamlesine ağır bir darbe vurmuştur. Biz, 28 Şubat’ın mağduru olarak bugün gururla ayaktayız, buradayız. Sizler, 28 Şubat mağdurları olarak bugün büyük bir gururla ayaktasınız, buradasınız. TBMM, 28 Şubat’ın bir mağduru olarak bugün burada ve millet iradesini gururla, onurla temsil ediyor. 28 Şubat’ta hakkı yenen, mağdur edilen, rencide edilen nice kardeşimiz artık haklarına kavuştu, haklarına kavuşuyor, üniversite kapısından döndürülen, ikna odalarında işkenceye maruz bırakılan, eğitim hakları ellerinden alınan kız kardeşlerimize bugün geçte olsa artık itibarları iade ediliyor, ama inanın 28 Şubat’ın mimarları bugün toplum önüne çıkmaktan, toplumun huzuruna çıkmaktan çekiniyor, tarih ve toplum karşısında telafi edilemez bir mahcubiyet yaşıyorlar.
Şahsi hırsları, çıkarları için millet iradesini çiğneyenleri ne toplum, ne de tarihi asla affetmeyecektir. Şundan emin olun, tarih 28 Şubat’ın mimarlarını olduğu kadar taşeronlarını, taşeron sivil toplum kuruluşu yöneticilerini, taşeron medya kuruluşlarını ve yazarlarını da üzerinden bin yıl bile geçse affetmeyecek, alınlarındaki o kara lekeyi silemeyecektir. 27 Mayıs’ın mimarları bu millet tarafından mahkum edilmiştir, 12 Eylül’ün mimarları bu millet tarafından yokluğa mahkum edilmiştir. Bin yıl süreceği söylenen 28 Şubat’ın mimarları da 15 yıl içerisinde unutulmuş, tarihten silinmiştir, millet onları da elinin tersiyle bir kenara itmiştir.”
#Sayfa#
”28 Şubat’ın ödettiği bedelin hesabı soruluyor” AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin 12 Eylül ile yüzleştiğini, yüzleşmeye devam ettiğini, yine bir 12 Eylül günü, 12 Eylül 2010’da yapılan bir halk oylamasıyla 12 Eylül’den de hesap sormaya başladığını, 12 Eylül’cülerin yargılanması için hukuk yolunun açıldığını anlatarak, ”Hiç kimsenin endişesi olmasın. Bu millet 28 Şubat ile de yüzleşiyor ve yüzleşmeye devam edecek. 28 Şubat’ın bu ülkeye, millete, demokrasi ve ekonomiye ödettiği bedelin hesabı soruluyor ve sorulmaya devam ediyor” dedi.
Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz haftalarda telekonferans yoluyla katıldığı AK Parti İstanbul Gençlik Kolları Kongresindeki konuşmasında kullandığı, Necip Fazıl Kısakürek’e ait ifadelerin günlerdir konuşulduğunu, ”fırtınalar kopartılmak” istendiğini belirterek, Kısakürek’in ”Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, emeğinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlik…” ifadelerini kullandığını anımsattı. ”Biz, kime karşı kimin diliyle konuşacağımızı çok iyi biliriz” Bu sözlerin sahibinin kim olduğunu bilmeyen cahillerin hemen yorum yapmaya başladığını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
”Çünkü o da zindanlarda çok çekti, oralardan haykırıyor. Bazı Cumhuriyet Halk Partililer nasıl olduysa Yunus Emre’yi hatırlamış, bize Yunus ile cevap veriyor. Biz, kime karşı Yunus’un, kime karşı da Köroğlu’nun, Dadaloğlu’nun diliyle konuşacağımızı çok iyi biliriz. Mazlumun, mağdurun, masumun, yolda kalmışın, ihtiyaç sahibinin, insanın karşısında bizim dilimiz Yunus’un dilidir, Mevlana’nın dilidir, ama zalime karşı, diktatörlere karşı, dikta heveslilerine, millet iradesinin düşmanlarına, onların taşeronlarına karşı da dilimiz Köroğlu’nun dilidir, Dadaloğlu’nun, Necip Fazıl Üstad’ın dilidir. Merhum Mehmet Akif’in çok bilinen dizelerini bir kez daha hatırlatıyorum. Diyor ki Akif; ‘Geçmişten adam hisse kaparmış, ne masal bir şey. Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi eder. Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar, hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi.’ 27 Mayıs’tan ibret alınmadığı için 12 Mart yaşanmıştır, 12 Mart’tan ibret alınmadığı için 12 Eylül yaşanmıştır. Tüm bunlardan gerekli ders çıkarılmadığı için 28 Şubat yaşanmıştır. İşte AK Parti, bu kısır döngüyü kırmıştır, AK Parti, yaşananlardan ders çıkararak 9 yıl boyunca demokratikleşme alanında tarihi reformlar yapmış, tarihi adımlar atmıştır. Millet iradesi bu dönemde anlam kazanmıştır, içerik kazanmıştır. Millet iradesi, AK Parti döneminde güç kazanmıştır. Her türlü vesayetçi sistemin üzerine kararlılıkla gidilmiş, millet iradesine kasteden çetelere karşı cesaretle mücadele verilmiştir. Dün olduğu gibi bugün de yarın da hiçbir şekilde vesayeti kabul edemiyor, millet iradesine dönük hiçbir girişime müsamaha göstermiyor, göz yummuyoruz.” ”Demokrasilerde karar da, yetki de milletindir” Başbakan Erdoğan, vesayetçi sistemin, vesayetçi siyaset anlayışının millet iradesine musallat olmasına hiçbir zaman müsaade etmeyeceklerini, izin vermeyeceklerini vurgulayarak, ”Demokrasilerde karar da yetki de milletindir. Demokrasi dışı kurumların yasama, yürütme ve yargıya hükmetmesini de demokratik erklerin sınırlarını aşmasını da aynı şekilde kabul etmeyiz. Milleti gayri mümeyyiz görüp, milletin vesayetini, velayete muhtaç görüp kendi şahsi hırs ve çıkarlarını öne çıkaranlar, bugün artık karşılarında milleti buluyor, milletin partisi AK Parti’yi buluyorlar” diye konuştu.
Erdoğan, şöyle devam etti:
”Bizim babalarımız, 27 Mayıs’ın gölgesinde yaşadılar, bizler 12 Eylül’ün gölgesinde yaşadık, ama bugün 28 Şubat’ın da müdahaleci zihniyetin de gölge etmesine izin vermiyoruz. Genç nesillerin istikbalinin gölgelenmesine seyirci kalmayız. Bugün burada tekrar ifade ediyorum, çarpık bir zihniyetin, kendisini milletin üzerinde gören bu şekilci, kibirli ve ukala zihniyet, çıkarının zedelendiği her dönemde, millet iradesini çiğnemekten çekinmemiştir. Ne yazık ki başta CHP olmak üzere kimi siyasi partiler de bu zihniyetin taşıyıcılığını ve hamiliğini yapmıştır.
27 Mayıs’a zemin hazırlayan, 27 Mayıs müdahalesine çanak ve alkış tutan CHP olmuştur. 12 Eylül müdahalesine zemin hazırlayan aynı şekilde CHP olmuştur, 28 Şubat’ta sessiz, tepkisiz kalan kenarda ellerini ovuşturan yine CHP olmuştur. Bunlar demokrasiyi sadece kurultaylarda işlerine geldiği için hatırlıyorlar.”
#Sayfa#
”Demokrasiye bu kadar aşıktınız da 28 Şubat’ta neredeydiniz?” AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP’ye seslenirken, ”Demokrasiye bu kadar aşıktınız da 28 Şubat’ta neredeydiniz? Demokrasiye bu kadar tutkundunuz da 27 Mayıs’ta neden sesiniz, soluğunuz çıkmadı?” dedi.
Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, CHP’nin demokrasiyi sadece kurultay kürsülerinde hatırladığını söyledi.
Erdoğan, ”Bunlar demokrasiyi, sadece kurultaylarda işlerine geldiği için hatırlarlar. 28 Şubat’ta, 27 Nisan’da, Ergenekonla mücadelede hatırlamadıkları demokrasiyi bunlar sadece kurultay kürsülerinde hatırlar. Kurultay da demiyorum, kurultaylarında demokrasi olmadığını zaten gördük. Sadece kurultay kürsüsünde demokrasiyi telaffuz eder bunlar. Demokrasiye bu kadar aşıktınız da 28 Şubat’ta neredeydiniz? Demokrasiye bu kadar tutkundunuz da 27 Mayıs’ta neden sesiniz, soluğunuz çıkmadı. Hatta o kadar ileri gittiniz ki ‘Ankara’da da savcılar varmış’ dediniz. Bunların demokrasi aşkı platoniktir. Bunlar demokrasiyi ancak uzaktan severler. Yapacak bir şey yok. CHP’nin jetonu çok ama çok geç düşüyor” diye konuştu.
CHP Genel Başkanı’nın geçen hafta itiraf ettiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
”40 milletvekili Meclisteki oylamaya katılmayınca, ‘bu kadar sık meyhaneye gitmeyin, gidecekseniz de bari hepiniz aynı meyhaneye gitmeyin.’ Yazar merhum Oğuz Atay’ın güzel bir sözü var, çok enteresan. Medya bunu herhalde yazar. ‘Türk solu geç kalkar çünkü bir gece önce sabaha kadar içmiştir.’ Bak ben söylemiyorum. Bunlar onun için geç uyanır. 28 Şubat konusunda, 27 Nisan bildirisi konusunda geç uyandılar, iş işten geçtikten sonra ayıldılar. İnşallah mahmurlukları geçtikten sonra Ergenekon konusunda da uyanacaklar, bize de o gün tıpkı bugünkü gibi sadece ‘günaydın’ demek düşecek. Şimdi yeni kurultaylarında kadın ve gençlik kollarını MYK’ya almış olmakla övünüyorlar. Türkiye’nin ilk partisi diyorlar. Kendilerine orada da ‘günaydın’ diyorum. AK Parti’yi izlemelerini temenni ediyorum. Lütfedip bunlar tüzüklerimizi, çalışma esaslarımızı incelemiş olsalardı, bu kadar büyük gaf yapmazlardı. Kendi partisi içinde demokrasi tesis edemeyen, kendi partisi içinde muhalif seslere baskı uygulayan bir genel başkandan, biz açıkçası demokratik bir duruş beklemiyoruz. Bizde kadın ve gençlik kolları başkanımız MYK’nın da ve MKYK’nın da tabii üyesidirler ve toplantılara katılarlar. Ama bunların bundan haberi yok. ‘Türkiye’de ifade özgürlüğü yok’ diyerek kendi ülkesini dünyaya şikayet eden, kendi ülkesinin imajını zedelemek için gayret eden, sonra da kendi partisi içinde Dersim konusunda doğruları söyleyen kadroları görevden alan bir genel başkandan biz samimiyet de beklemiyoruz.
Kaset operasyonundan sonra işbaşına gelen… Onunla geldi, demokratik yollarla değil. Bu vesayetten kurtulamayan bir genel başkanın vesayete karşı onurlu, dik bir duruş sergilemesini hiç ama hiç beklemedik.”
#Sayfa#
”Millet dizi seyretmeyi bıraktı, sabah akşam sizi seyrediyor” CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultay konuşmasında CHP’nin tek parti geçmişine sahip çıktığını, geçmişleriyle gurur duyduklarını söylediğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
”Sayın Kılıçdaroğlu, Dersim katliamından dolayı da geçmişinizden gurur duyuyor musunuz? İstiklal mahkemelerinden dolayı da gurur duyuyor musunuz? Yasaklarınızdan, baskılarınızdan, zulmünüzden bu millete fitil fitil ödettiğiniz ağır bedellerden dolayı da gurur duyuyor musunuz? Sayın Kılıçdaroğlu, CHP’den bir enkaz devralan, 10 yılda ülke hazinesini dolduran, Türkiye’nin her alanda çehresini değiştiren Demokrat Parti’ye yaptığınız 27 Mayıs darbesinden dolayı da gurur duyuyor musunuz? Siz İstiklal Mahkemesi yargıcı Kel Ali ile Dersim katliamının mimarlarından Kılıç Ali, Necip Ali ile gurur duymaya, onların adını CHP’li belediyelerde parklara vermeye devam edin. Hiç merak etmeyin, biz bu ülkenin şehitleri, gazileri, alimleri, büyük siyaset adamlarıyla gurur duyacak, onların isimlerini yaşatmaya devam edeceğiz.”
İskilipli Atıf Hoca Erdoğan, İskilip’te bir hastaneye merhum İskilipli Atıf Hoca’nın ismini vererek bir hakkı teslim ettiklerini bildirerek, ”Enteresan bir şey daha söylüyor; ‘Başbakan 46 dakika konuştu, 45 dakikasını CHP’ye ayırdı. Başbakan CHP’den çekiniyor’ diyor. Aynaya bak aynaya. Millet dizi seyretmeyi bıraktı, sabah akşam keyifle seni seyrediyor” diye konuştu. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Bakalım, tüzük kurultayında ne gibi değişiklikler olacak, bir de baktım Erdoğan kurultayıymış. Böyle bir kongre olur mu? Hatta bazı medya yorumcuları da ‘Grup konuşmalarından farklı bir şey görmedik’ dediler. Entrika, ayak oyunu, yalan, iftira, komedi, kumpas, komplo, aksiyon… Ne ararsanız var. CHP’den çekinmek için hiçbir şeye gerek yok. Biz Sayın Kılıçdaroğlu’ndan ziyadesiyle memnunuz, CHP’nin bu halinden fazlasıyla memnunuz. Günde 10 vakit çark eden, ayak üstü 10 yalan söyleyen, iftira atan, yalan söyleyen, hakareti politika zanneden CHP, millet nezdinde tüm itibarını tüketen genel başkandan biz ziyadesiyle memnunuz. CHP’nin başında böyle bir genel başkan olduğu müddetçe evvel Allah AK Parti gücüne güç katmaya devam edecek. Fakat biz Türkiye’de Anamuhalefetin bu halde olmasından rahatsızız. Anamuhalefet genel başkanın böyle bir ruh hali içinde olmasından rahatsızız. Biz CHP seçmeninin böyle bir genel başkana mahkum edilmesinden rahatsızız.”
”Kendi milletvekili tartaklanıyor” ”Kurultayda konuştuğu kürsünün önünde kendi milletvekili tartaklanıyor, neredeyse orada işini bitirecekler” diyen Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu söyle seslendi:
”Sayın Kılıçdaroğlu, oradaki rezalete engel olacağına şirazeden çıkmışcasına bize hakaret ediyor. Fakat bir taraftan da enteresan, oradaki emniyet mensuplarına diyor ki ‘Beni CHP’lilerden korumayın.’ Ya dayağı yiyen CHP’li milletvekili, bir dosya verecek veremiyor, senin milletvekilini dövüyorlar orada, sen hala diyorsun ki ‘beni CHP’lilerden korumayın.’ Bu kadar mantığın iflas ettiği an. İstediğiniz kadar hakaret edin, istediğiniz kadar seviyeyi üslubu ayaklar altına alın, onların hepsi bizim kar hanemize yazıyor. Sonuçta aynaya baktığınızda mahçup olan biz değil, siz olacaksınız.”
#Sayfa#
”Kusura bakma TÜSİAD, senin arzun olmayacak” AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 4 4 4 sistemine karşı başta CHP ve TÜSİAD’ın verdiği tepkinin tamamen bayat, çağdışı ve Türkiye gerçeklerinden uzak olduğunu belirterek, ”8 yıllık kesintisiz eğitimin mimarlarından, akıl hocalarından biri olan TÜSİAD’ın bugün bir kez daha eğitimde statükoculuğu savunması ibret verici bir durumdur. Kusura bakma TÜSİAD, senin arzun olmayacak, milletin arzusu olacak” dedi.
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, zorunlu eğitimi kademeli olarak 12 yıla çıkan yasa teklifine değindi. 28 Şubat’ın Türkiye üzerinde bıraktığı en büyük hasarın eğitimde olduğunu belirten Erdoğan, imam hatip liselerinin önünü kapatmak, dindar nesiller yetişmesini önlemek isteyen 28 Şubat aktörlerinin kesintisiz 8 yıl uygulamasıyla Türkiye’ye büyük zararlar verdiğini anlattı.
28 Şubat sürecinde hedefin sadece imam hatipler, imam hatipliler olmadığını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
”28 Şubat süreci imam hatiplerle birlikte aslında Anadolu çocuklarını, yoksul ailelerin zeki çocuklarını hedef almıştır. 28 Şubat Anadolu’nun yoksul evlatlarının elinden fırsat eşitliğini almış, bu şekilde meslek liselerinin de içini boşaltmıştır. Merhum Adnan Menderes, merhum Turgut Özal ile Anadolu’nun zeki çocukları, iyi üniversitelerde, iyi bölümlerde okuma fırsatına kavuşurken, işte bu ittihatçı zihniyet, CHP’li zihniyet, 28 Şubatçı elitist zihniyet bu çocukların önünü kapatmış, istikbalini karartmıştır. Geçmişte bürokratik makamlar, zenginlik babadan oğula geçiyor, dar ve seçkinci bir çevre içinde pay ediliyordu. İşte Anadolu bu çarkı bozdu. Yoksul ailelerin, köylülerin, çiftçilerin, kapıcıların, marangozların, terzilerin çocukları okudu. Vali, kaymakam, avukat, savcı, bürokrat olmaya başladı. 28 Şubat, hiç kimse kusura bakmasın, işte Anadolu’nun bu şahlanışına karşı da yapılmış bir uygulamadır.”
AK Parti iktidarlarının kendi dönemlerinin bu seçkinci yapıyı bozmak için mücadele verdiğini, başta eğitim olmak üzere her alanda fırsat eşitliğini desteklediklerini, eğitimi ülkenin en ücra köşelerine ulaştırdıklarını, okumanın ve okulun önündeki tüm engelleri tek tek kaldırdıklarını, kaldırmaya devam ettiklerini anlatan Erdoğan, eğitimin önünde hiçbir mazeret bırakmadıklarını vurguladı. ”İbret verici durum” Erdoğan, AK Parti Grubu’nun zorunlu eğitimi kademeli olarak 12 yıla çıkarılması için yasa teklifini TBMM Başkanlığına sunduğunu hatırlatarak, dünyada özellikle de gelişmiş ülkelerde zorunlu eğitimin 9-13 yıl arasında uyguladığını, bir çok gelişmiş ülkenin öğrencilerin yaş grubu ve fiziksel özeliklerine göre kademeli bir eğitim sistemi uyguladığına işaret etti.
İl ve ortaöğretimin kademeli ve 12 yıla çıkarılmasını AK Parti olarak en başından beri savunduklarını, Hükümet programında da yer verdiklerini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
”Bu 3 kademeli bir eğitim. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu sağlıklı ve en modern sistem. Bu sistemle 8 yıllık kesintisiz eğitimin Türkiye’ye verdiği ağır hasarı telafi edeceğiz. Meslek liselerinin önü yeniden açılacak. Türkiye’nin, ekonominin ihtiyacı olan yetişmiş ara elemanı ihtiyacı bu sistemle karşılanacaktır. Bugün Batı toplumunda bile meslek liselerine giden öğrenci oranı yüzde 65-70, genel liseler yüzde 30’larda. Bizim nerede olduğumuzu görmek bakımından bu oran çok önemli. 4 4 4 sistemine karşı başta CHP ve TÜSİAD’ın verdiği tepki, tamamen bayat, tamamen çağdışı ve Türkiye gerçeklerinden uzak tepkilerdir.
CHP’nin taraf olduğunu biliyoruz. Demek ki TÜSİAD da taraf olabiliyormuş. Bu TÜSİAD daha önce, yine imam hatipler ile ilgili; yanılmıyorsam 1982 veya 1992. O zaman ismini vermeyeceğim bir zata imam hatip raporu hazırlattı. O raporla imam hatiplerin orta kısımları kapatıldı. Bunların cemazi evvelini biliyoruz. Bunların kinin neye olduğunu biliriz. Bunu bildiğimiz için de bu yanlışı düzeltmek bizim görevimiz. Şu anda yapılan da budur. Açıkçası her ne konuda olursa olsun yapılan bir reform karşısında CHP’nin statükoyu savunmasına, çağ dışılığı arzulamasına biz de milletimiz de alışmış durumdayız. Ancak 8 yıllık kesintisiz eğitimin mimarlarından, akıl hocalarından biri olan TÜSİAD’ın bugün bir kez daha eğitimde statükoculuğu savunması ibret verici bir durumdur. Kusura bakma TÜSİAD, senin arzun olmayacak, milletin arzusu olacak.”
#Sayfa#
”Siz işinize bakın, biz de işimize bakalım” Erdoğan, TÜSİAD’ı kastederek, ”daha önce de kendilerine söyledim; siz işinize bakın, biz de işimize bakalım. Siz sanayici ve işadamları derneğisiniz. Siz sanayide, ticarette ne söyleyeceksiniz onları söyleyin. Ama bu ülkenin eğitim sisteminde, bu ülkede millettin evlatlarını, Anadolu’nun çocuklarını okumaya yönelik gelip de bariyer oluşturmayın. Sıkılmadan şunu söylüyorlar; neymiş kızların okumasının önü kesilecekmiş, el insaf… Şöyle bir 9 senelik raporlara bakar insan. Şecaat arz ederken sirkat söylüyorsunuz. 9 yıl içinde eğitim öğretim nereden nereye geldi” diye konuştu. 8 yıllık kesintisiz eğitimin mağdurlarının hiç kuşkusuz sanayiciler olduğunu belirten Erdoğan, şunları söyledi:
”Tamamen ideolojik kaygılarla 12 yıllık kademeyi eğitime karşı çıkmak, zihinleri bulandırmak hiç kusura bakmasınlar TÜSİAD’ın geçmişten devraldığı bugüne yakışmayan eski roldür. TÜSİAD önce 28 Şubat’taki rolünü sorgulasın. TÜSİAD önce 8 yıllık kesintisiz eğitimle, eğitim sistemine ve ekonomiye vurduğu darbenin özeleştirisini yapsın. Türkiye çok değişti. Ben TÜSİAD’a acilen değişmesini, kör ideolojiden ve kalıplarından kurtulmasını tavsiye ediyorum. Yeni sistemle kız çocukların okul dışında kalacakların iddia etmenin de hiçbir geçerli gerekçesi yoktur. Niye kalsın? 4 okuyacak, 4 daha okuyacak ve burada herhangi bir ayırım söz konusu değil ama ikinci 4’te tercih yetkisi var. Meslek lisesiyse hangi meslek lisesine, düz liseyse hangi düz liseye gidecek? Üçüncü 4’e başlarken isterse açık liseyi tercih edebilir. Bir ve ikide devam, üçüncü 4’te bunun adımı atılacak. Bunu yaparken bir rahatlama getiriyor. Yeni, ABD’de evden eğitim sistemi kurulmuş, bunu bir araya geldiğimizde bize anlatıyorlar, konuşuyoruz. Türkiye buna niçin bu kadar Fransız kalsın. Türkiye’de de bu yapılabilir ama dert başka, ideolojik… 12 yıl kademeli eğitimin ilk iki 4 yıllık döneminde devam mecburiyeti getiriyoruz. Bu yüzden kız çocukların okuldan koparılacağı endişesi tamamen yalandır, yersizdir.”
”ey TÜSİAD…”
Erdoğan, okullaşma oranının, özellikle kız çocuklarının okullaşma oranının AK Parti hükümetleri düzeyinde rekor artış kaydettiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
”Bakın okul öncesi eğitimde, 2002 yılında okullaşma oranı neydi biliyor musun ey TÜSİAD, yüzde 11, bugün yüzde 43… Bu mu geriye gidiş? İlkokulda okullaşma oranı neydi biliyor musun ey TÜSİAD, 2002’de yüzde 91, bugün yüzde 98. Ortaöğretimde okullaşma oranı 2002 yüzde 51, bugün yüzde 69. Türkiye’de kız çocuklarının okullaşma hızı, erkek çocuklardan çok daha fazla. Bizim dönemimizde bırakınız kıç çocuklarını, unutulmuş, ihmal edilmiş çocuklar bile okulla buluştu. 2007 yılından itibaren sağlık sorunları nedeniyle okula gidemeyen 4 bin 239 öğrencimize evinden okul hizmeti verdik. Başlattığımız kampanyalarla 350 bin kız çocuğunu okulla buluşturduk. 2010-2011 döneminden itibaren 76 ilde 28 bin kız çocuğumuzu ücretsiz okullara taşıdık. Bu yıl 9. sınıfların yanında 10. sınıfları da buna dahil ettik. Şartlı nakilde de kıç çocuklarına pozitif ayrımcılık uyguladık. Nasıl olur da sen hala kalkıp ‘kızların eğitimde öğretimde önü kesilir’ dersin. Bunu yapan AK Parti iktidarı, bugüne kadar kimse bunları yapmadı. Bizim bu konudaki hassasiyetimiz açıktır, yaptıklarımız da ortadadır. Eğitim bizim en fazla önem atfettiğimiz alan. En fazla kadroyu eğitime tahsis ettik, en fazla yatırımı eğitime yaptık. Kalkıp da bize bu şekilde saldırmak inanın adeta bakar kör olmaktır. Eğitimin birilerinin deneme tahtası olmaktan çıkardık. İnşallah da tüm aksaklıkları gidererek Türkiye’de farklı bir neslin yetişmesinin önünü açacağız