Astım hastası Şahika’nın rekor hikayesi!

Şahika Ercümen, Türkiye ve dünya rekorlarının sahibi bir serbest dalış sporcusu. İmkansızlıklar içinden çıkardığı büyük başarıları, bu konuda ünlü Afrikalı atletleri kıskandıracak düzeyde. Astım hastalığından rekorlara uzanmasını suya duyduğu aşka bağlıyor.

Hemen her atletizm turnuvasında duyduğumuz hikayelerdendir; Afrika’nın yoksul ülkelerinde, hiçbir teknik destek alamadan çorak topraklarda antrenman yapan atletlerin, bu turnuvalardaki büyük üstünlüğü fazlasıyla ilgi çekici bulunur. Zira imkansızlıklardan doğan büyük başarı daha fazla hayranlık uyandırır. Hayranlık uyandıran hikayeler elbette Afrikalılarla ve atletlerle sınırlı değil. Su sporlarıyla ilgilenen Şahika Ercümen bizden bir isim… 100’den fazla madalyanın ve serbest dalış alanında dünya rekorlarının sahibi…

DENİZE GİRMESİ YASAKTI Hikayesi 1985’te doğduğu Çanakkale’de başlıyor. Küçüklüğünden itibaren nefes almakta çektiği zorlukların, sık sık ateşinin yükselmesinin nedeni tanıdık; astım. Banka çalışanı anneyle makine mühendisi baba, doktorların sözünü dinleyip tek çocuklarını tehlikelerden sakınmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Spordan ve denizden uzak durmasını sağlamak buna dahil… Fakat anne-babanın bu konuda pek başarılı olduğu söylenemez. ‘Suya aşıktım, içimden gelen bir şey, denize baktığımda içim gidiyordu’ diyor Ercümen; ‘Sudan uzak durmam gerektiği için böyle bir tepki geliştirmiş olabilirim. Küçükken yapmaktan en fazla hoşlandığım şey denize taş atıp onu bulana kadar suya dalmaktı.’ İlaçlar, astım aşısı (beş yıl boyunca her hafta; haftada 3 – 4 gün…) derken ortaokula giderken hastalığı geriler. Bu sıralarda düzenli biçimde dalmaya başlaması bağışıklığını güçlendirir. 1998’de spora başlamasıyla yakaladığı başarılar arasında geçen süre, pek az kişiye nasip olacak kadar kısadır. İmkansızlıklar içinde attığı o ilk adımı şöyle anlatıyor; ‘Düzenli dalmaya başladığım günlerde serbest dalış branşı olduğunu öğrenmiştim. Milli Takım’a katılmak için turnuvalar düzenleniyordu. Bu aslında bir havuz sporu. Çanakkale’de havuz yoktu o zamanlarda ama ben çok istemiştim, Su Altı Kulübü’ne üyeydim ve antrenmanları denizde yapıyorduk.’ Havuzu olmayan yerden Milli Takım’a seçilen ilk kadın sporcu olur Ercümen. Yalnızca kısa bir süre sonra; o ilk turnuvanın ardından… Benzer biçimde madalyalar da hiç gecikmeden gelir.

KAFASINI ÇARPTI AMA… Unutamadığı, en heyecan verici bulduğu anısının ilk rekorlarından biriyle ilgili olmasında anlaşılmayacak bir şey yok. Ne de olsa zamanla ‘sıradan’ bir olaya dönüşecektir bu rekorlar. Yıl 2007, Türkiye Şampiyonası… Önceki yıl İspanya’daki Dünya Şampiyonası’nda ilk kez Türkiye rekorunu kırmıştır ve artık gözü daha yukarılardadır. Dalarken henüz ilk metrelerde heyecandan kafasını havuzun duvarına çarptığında herkes bu dalışın bittiğini düşünür. ‘Kararlı biriyim’ diyor Ercümen. Duraklamadan devam eder ve dalışını tamamlar. Önceki yıl kırdığı rekoru 30 metre geliştirmiş, dünya rekoruna sadece 7 metre kalmıştır. Bu başarısı sayesinde su sporları camiasında bir anda dikkatleri çeker. Dünya rekoru 2011’de 110 metreyle gelecektir.

AKILLI İŞİ Mİ? Kendisini önceki hafta Başbakan Tayyip Erdoğan’ın özel daveti sırasında televizyonlardan izlemiş, gazetelerden okumuştuk. Başbakan espriyle karışık ‘Bu yaptığın akıllı işi mi?’ biçiminde sormuştu… Ercümen, güvenlik önlemleri alarak daldığı için en ufak bir riskle karşılaşmadığını söylüyor. Dalarken en önemli şey konsantrasyonu sağlamak ve nabzı kontrol etmekmiş. Bunun için yoga ve nefes düzenleme egzersizleri yapıyor. Rekor denemelerinin en zorlayıcı yanıysa psikolojik olarak hazır hale gelmek… ‘Bazen antrenmanlarda rekorlardan daha derinlere dalıyorum’ diyor. ‘Hep rekor peşinde misiniz?’ sorusuna cevabı ‘Rekor asıl niyetim değil. İnsanın, limitlerini zorlamanın zevkini yaşaması, kendisini keşfetmesi çok daha çekici. Her alanda böyle değil midir? Ama rekor kırmak güzel bir şey tabii.’

ANATOMİ ÖNEMLİ DEĞİL İnsan, Ercümen’in kısa zamanda kazandığı başarılara bakınca bu işin uygun bir biyolojik yapı gerektirdiğini düşünüyor. Fakat büyük oranda böyle değilmiş; ‘Biyolojik yapının etkisi vardır mutlaka ama öyle sandığınız kadar önemli bir faktör değil. İste-menin, inan-manın ve çalış-manın önemi daha fazla. 13 yaşımda dalarken hep en derine inmeye çalışıyordum ve herkesten derine inebileceğimi biliyordum. Okula gittiğim za-manlarda sabahın 05.00’inde kalkıp deniz-de antrenman yaptığımı hatırlıyorum. Kışın kar yağdığında bile… Yoksa ben bir astım hastası olarak biyolojik yapısı en uygunsuz kişilerden biriydim.’

YAZ İÇİN HERKESE GÜZEL BİR ÖNERİ; SERBEST DALIŞ ‘Serbest dalış, eğitimi alındığında riski olmayan bir spor ve çok zevkli… Başka bir dünyayı keşfetmenin iki yolu var; ya uzaya çıkacaksınız ya da suyun altına ineceksiniz. Başka bir dünyaya bu kadar ucuza ve keyifli biçimde yolculuk yapma şansınız yok. Bizde bu fırsatlar varken herkese tavsiye derim. Kaş’ta ve Marmaris yakınlarındaki Bozburun serbest dalış için harika iki yer. Ben de antrenmanlarımı bazen oralarda yaparım. Tüplü dalışı değil, herhangi bir ekipmanın kullanılmadığı serbest dalışı öneriyorum. Özgürlüğü fazlasıyla yaşayıp, kendinizi denizin bir parçası gibi hissedeceksiniz. Bir yunus gibi… Kısa bir eğitim aldıktan sora bu işin zor olmadığını göreceksiniz. İnsan biyolojisi denizdeki memelilerin bazı özelliklerini de taşır; suya hızlı adapte olmak gibi. Başlangıçta belki 2 metreye dalabilirsiniz ama çok kısa sürede bu mesafeyi 10-50 metreye, zorlanmadan çıkarabilirsiniz. Kulağa zor gibi geliyor olabilir ama deneyince kolay olduğunu göreceksiniz.’

(akşam)

Post Author: ABGA

Leave a Reply