İşim gereği il dışında olduğum bir akşama denk gelince Samanyolu TV de canlı yayınlanan Türkçe Olimpiyatları şarkı finalini izleyememiştim. Sabah iş yerime gelir gelmez ilk işim internetten izlemek oldu.
Öncelikle organizasyonu yapanları bu yıl jüri seçiminde gösterdikleri çok renklilik için kutlamak lazım. Ben açıkçası, Işın Karaca ile MelihatGülses’i, Ahmet Özhan’la M.Ali Birand’ı, Kayahan’la Hamdi Alkan’ı ve TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’le Polat Alemdar Nam-ı diğer (mahsus böyle yazıyorum) Necati Şaşmaz’ı hangi münasebetle bir araya getirebiliriz deseler asla bir tahminde bulunamazdım.Bu arada küçük bir eleştirim olacak, çıktı da ben mi görmedim acaba bilemiyorum ama M.Ali Birand gibi bir duayeni oraya jüri olarak çağırıp da neden sahneye davet edip konuşturmadılar, bir türlü anlayamadım. O meşhur gaflarından-potlarından kıracak diye mi korktular bilemiyorum ki J
Diğer bir husus bu yılki şarkı seçimlerinde yine Batısından Doğusuna ülkemizi karış karış taramış ve “Bizim sesimiz bizim soluğumuz işte bu” diyeceğimiz eserleri iklimler üstü bir performansla sahneye taşımışlar dünyanın dört bir yanında Türk Okullarında görev yapan öğretmenler.
Şarkılar türküler bizim evrensel değerler içinde yerel kalan yanımızdır. Biz ninnilerle büyürüz, türkülerle ağlar, oyun havalarında oynar, ağıtlarda zılgıt çeker, yasımızda bile dilimizden bir inilti çıkacaksa nağmeli çıkar. Türkçe konuşulan bir ülkede gittikçe yabancı şarkıların egemenliği hâkim olmaya başladı. Pop şarkılarda sözler basit, anlamsız ve ben özellikle pop şarkı dinlemeyi bir zulüm gibi görüyorum kendi adıma.
Dünyanın dört bir yanında okuyan öğrenciler, öğrencisi oldukları Türk Okullarında benim memleketimde unutturulan Sarı saçlı Mihribanlar, Sarı çizmeli Mehmet Ağa’lar, Karlı Kayın Ormanlarını keşfediyor, seviyor, nakış nakış kültürüne işliyor; bir de kalkıp gelip bana beni, benim köylerimde dağlarımda söylenen türküleri, oynanan halk oyunlarını sergiliyor ya, bravo doğrusu!
İnanın izlerken kendi kültürüme bir Moldovalının, bir Kazakistanlının, Bir Bangladeşlinin benden daha iyi sahip çıktığını düşündüm. Biz içinde yaşadığımız nimetleri ancak dışarıda birileri sahip çıkınca anlıyor, fark ediyoruz.Türkçe Olimpiyatları’nda şiirler okuyan, şarkılar türküler söyleyen çocuklar, gelecekte o ülkelerde önemli görevler üstlenecekler. Şimdi bize gelip bizim unuttuğumuztürkümüzü bizim paslı kulağımıza çağıranlar o gün geldiğinde bizi dost ve kardeş ülke görecek ve öyle muamele edecekler. Şu an Afrika ülkelerinde en hızlı yayılan dilin Türkçe olduğuna dair bir haber okuduğumda göğsüm kabardı ve kullandığım dile sahip çıkmam gerektiğini hissettim.
10. Türkçe Olimpiyatları Şarkı Finali’nin son dakikalarında sahneye benim yazı yazmaya başlamamda kendisine duyduğum hayranlığın büyük payı olan Ekrem Dumanlı çıktı. Sayın Dumanlı, 2. gelen öğrenciye ödülünü vermek için çıktığı sahnede hiç unutmayacağım şu sözleri söyledi: “Rüyalarını yazmak isteyenler, uyanık kalmak zorundadır ve geleceği tahmin etmenin en kestirme yolu onu bizzat inşa etmekten geçer.” Şüphesiz ki her zaman olduğu gibi yine doğruyu söyledin Üstad!
Atalarımız nasıl ki dünyanın her yerine ilmi, irfanı, ahlakı, edebi ve dinimizi götürmüşlerse kuruldukları yüzlerce ülkede Türklük bilincini, inancımızın inceliklerini orada yetişen nesillere aktaran ve böylece tıpkı şarkılarında söyledikleri gibi “Yeni bir dünya kuran” Türk okulları öğretmenlerine ben de kendi adıma şükranlarımı sunuyorum.