Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da ‘Arap Uyanışı’ temasıyla gerçekleşen Dini Liderler Zirvesi’nde konuştu.
Erdoğan’ın konuşmasından konu başlıklar şöyle:
– Afyonkarahisar’da ölen şehitlerimiz için milletimizin başı sağolsun.
– Farklı dinlere ve farklı mezheplere sahip değerli insanların, 2 gün boyunca İstanbul’da yapacağı görüşmeler, tüm dünya tarafından dikkatle izlenecektir.
– Bu zirveden çıkacak kararlar, inanıyorum ki, birlikte yaşama kültürüne katkıda bulunacaktır.
– Bu kadar kanaat önderinin, tek bir şehirde, tek bir salonda böyle bir fotoğraf veriyor olması son derece önemlidir.
– Şu salondaki tablo, bir birlikteliğin, bir diyalog manzasının, tüm insanlığın özlediği ve ekmek ve su kadar ihtiyaç duyduğu bir tablodur.
– Biz burad dünya barışı için, huzur için çağreler ararken, dünyanın bir yerinde sadece ve sadece farklı olduğu için bir insan katlediliyor, işkence görüyor ya da hakları ihlal ediliyor.
– Din savaşları tarih boyunca arkasında milyonlarca mağdur, mazlum ve maktul bıraktı. Çok kanlı enkazlar bıraktı.
– Gerek İslam dini içinde, gerek Hristiyanlık içinde, aynı dinin fakat farklı mezheplerin insanları birbirlerinin canına kastetti ve arkalarında kızıl bir tarih bıraktı.
– Yeryüzündeki tüm semavi ve kitabi dinlerde öldürmek haram, yani yasaktır.
– Sünni için öldürmek nasıl haramsa, biliyorum ki, Şiilik’te de yasaktır.
– Biz müslümanlar, peygamberimizin hayatını okurken son derece ibretlik bir hadiseye tanık oluyoruz. İlk Müslümanlar, Mekke’de yaşarken çok zulme uğradılar. Ailelerini terketmek zorunda kaldı. Bu zor durumdaki ailelerden biri, yaşadıklarını Peygamberimiz’e anlattığında, Peygamberimiz onlara ‘Habeş ülkesinde bir hükümdar vardır. Ona sığının ki, Allah da sıkıntılarınızı gidersin’ demiştir. Evet, ilk Müslümanlar Habeşistan’a gitmiş, Necaşi tarafından himaye altına alınmıştır. Dikkatinizi çekiyorum, Necaşi bir Hristiyan’dır.
– “Bu masum çocuk bizim mezhebimizden, bizim dinimizden değil. O zaman bırakın ölsün.” Allah aşkına, bu nasıl bir anlayıştır. 1300 yıl önce Kerbela‘da yaşanan neyse, bugün de Suriye’de yaşanan odur.
– Mazlum değişik olabilir, zalim değişik olabilir. Ama yaşananlar yeni birer Kerbela’dır.
– Biz inançları, mezhepleri, etnik kökenleri bir referans noktası olarak kullanmaktan Allah’a sığınırız.
– Tarihin tekerrür etmesini önlemek zorundayız. Bugün dinler arasındaki münasebetlere, Haçlı Seferleri, Endülüs meselesi, dünya savaşları gibi acı olaylar değil, medeniyetler yön vermelidir.
– Endülüs’ten kovulan Yahudiler’e Osmanlı Devleti kucak açmış, onları her zaman kollamış, korumuştur.
– Biz her zaman Ermeni meselesinde de, konunun tarihçiler tarafından incelenmesini, arşivlerin açılmasını savunduk.
– İktidarda olduğumuz son 10 yıl içinde Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm vatandaşları için demokratik hakları üst seviyelere çıkardık. Önceki yönetimlerin cesaret edemediği, azınlıkların gayrımenkullerini iade etmemiz bunu kanıtlamaktadır.
– Türkiye olarak birlikte yaşama ve hoşgörü kültürünü daha da ilerletmek için reformlarımızı ilerleteceğiz.
Arap Baharı halkların onur mücadelesidir
– Tunus’ta bir seyyar satıcının kendisini yakmasıyla başlayan halk hareketleri tüm bölgeye yayıldı. Otokratik rejimler son buldu. Halkın iradesi ilk defa yönetime yansımaya başladı. Bazı Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde cereyan eden olaylar, dış müdahalelerin yönlendirmesiyle değil, son derece doğal bir süreçte gerçekleşmiştir.
– Bizde bir laf var: Dere yatağında akar. Halkın kendi yönetimine talip olması son derece doğaldır. Doğal olmayan zulümdür.
– Bütün bu süreçte halkların ne istediği çok açık bir şekilde görülmüştür. Halklar, özgürlük ve hak mücadelesi vermiş, söz ve inançlarından dolayı mahkum olmayacakları, hukukun önünde herkesin eşit olacağı bir sistemi istemiştir.
– Bu ülkelerdeki halklar, yöneticilerini hür iradeleriyle seçmeyi istemiş ve verdikleri mücadelelerle buna kavuşmuştur.
– Bugün tesis edilen yeni yönetimlerin, bir anda, akşamdan sabaha başarıya ulaşmasını beklemek gerçekçi değildir.
Bizler sizin ellerinizde şekillendik
– Bir ülkenin istikbalini şekillendirmede siyasiler birinci derecede sorumludur. Ama dini liderler, sadece istikbalin şekillendirilmesinde değil, insanın, ruhun şekillendirilmesinde sorumludur. Bizler sizin ellerinizde şekillendik aslında.
– Bu salonda oluşan şu güzel manzara, tek tek ülkelerimize sirayet etmelidir.
– Biz aramızdaki husumetleri çözersek, dünyanın geri kalanı da arkamızdan gelecektir. Biz hoşgörü dersek, Norveç’teki, Almanya’daki, Ruanda’daki ırkçı saldırıların önüne geçilecektir.
Kaynak: Haber7