Mevsimlere zamansız yakalanmak
Ömür biçilmiş kaftan. Hangi renk olursa olsun bir gün herkes giydiği ömür kaftanını soyunup ak kefeni giyecek. Hayat 4 mevsim. İlkbahar yaz sonbahar kış.Çocukluk- gençlik- orta yaş-ihtiyarlık/ölüm çağları. Zamanı bizim için kısım kısım ayıran Mevla, her ayı ömürden bir zaman dilimine benzetmiş. Bahar çocukluğa, yaz gençliğe, sonbahar ise şu an benim de içinde bulunduğum zaman dilimine yani orta yaşa tekabül ediyor sanırım.40’lı yaşlara yaklaşıyoruz.50 lere kadar sonbaharı yaşayacağız.50’den sonrası kış. Saça düşen aklarla, bükülmeye başlayan bel ve bacaklarla kış mevsimi çökecek başımıza.Ve ölümün beyaz örtüsü.
Ekim Kasım ve Aralık aylarını iklim olarak sert yaşamasak da iliklerime kadar hissettiğim olgunluk çağlarıma benzetiyorum şu an. Mevsim, sokaklara çöken hüzünle, dökülen yapraklarla, biten tatil sonrası açılan okullarla giden öğrencilerin düzen ve titizliğiyle, sabahtan açık havanın akşama kadar getireceği sürprizlerle her an her şeye hazırlıklı ol diyor,.
Evlatlar ergenliğe yaklaşıyor, hesaplar yapılırken burası kadar öteler de düşünülmeye başlanıyor, alacak verecek borç harç kalmasın diye özen gösteriliyor artık. Sonbahar, bir defter kontrol mevsimi. Şu ana kadar yapılanların yeniden elden ve gözden geçirilme mevsimi. Şakaklarda görülen aklarla ömür treni duraklardan daha bir hızla geçiyorum mesajını veriyor.Yüce Huzura çıkacağımız, bir ömür boyunca yapılan edilen her şeyin hesabının bir bir verileceği o mahkeme gününe adım adım yaklaştığımızın işareti sokaklarda savrulan hazan yapraklarında gizli. Güz gülleri açmış bahçelerde, ancak renkleri ölümün sarı rengi.
Hayatına sonbahar rengi dokunmuş çiçekler solacaklarını bilerek açıyor, 2 günlük 3 günlük hayata merhaba derken bir yandan da elveda diyorlar. Çocukken top peşinde koşarken ayağımız topa takıldığında şöyle bir silkelenir kalkardık ancak şimdi ayağımıza hayatın çelmeleri takılırken silkelenip kendimize gelmeye zorlanıyoruz, sırtımızda düşünce kamburları, aklımızda fikir yükleri, dağarcığımızda ızdırap azıkları, vazolarımızda güz gülleri.
Çocukluğum ve gençliğim boyunca mevsim geçişlerinde kendimi bir sonraki mevsime ruhen de hazır hissedip etmediğime baktım hep. Gencim güçlü kuvvetliyim dediğim zaman diliminde aynı şekilde bir gün o belimin de büküleceğini hesap ettim. Dirayetim yerinde koşmalıyım dediğimde bir gün baba ve dede olacağımı da gördüm ergen bedenimde. Şimdi de şu sonbahar güllerinde ölümü, çevremdeki vakitsiz ölümleri görebiliyor, hesabımı ona göre yapıyorum. Hesabını bir gün öleceği üzerinden yapanlar mevsimlere zamansız yakalanmazlar. Rüzgâr ne yandan eserse essin yıkılmayan çınar ağaçları gibi her daim güçlü ve kuvvetli dimdik ayakta kalabilmenin yolu ömür mevsimlerinde ak sayfalar açabilmekten geçer.
Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes
Ey kahpe rüzgâr, artık ne yandan esersen es! (N.F.K.)