Menderes’le konuşan askerleri bile zindana attılar

İbrahim Çınar, 27 Mayıs darbesinden sonra askerliğini Yassıada’da yapanlar arasındaydı. Adnan Menderes ve arkadaşlarının yargılandığı salonda Menderes’in hemen arkasında aylarca nöbet tuttu.
Menderes’le aynı karede yer aldığı fotoğrafa 51 yıldır gözü gibi bakıyor. Dönemin başvekiliyle geçirdiği 11 ayı Zaman’a anlatan Çınar’ın söyledikleri, 27 Mayıs döneminde yaşanan dramı bir kez daha gözler önüne seriyor. 5 asker arkadaşının Menderes ve tutuklu vekillerle konuştuğu için zindana atıldığını belirten Çınar, subayların Başvekil’e yaptığı çirkin davranışları aktarırken gözyaşlarını tutamıyor: “Menderes’e hakaret ediyorlardı. Soğukta palto giymesine bile izin vermediler.”Askerliğini Yassıada’da yapan İbrahim Çınar, Adnan Menderes’le geçirdiği 11 ayı Zaman’a anlattı. Çınar, mahkeme başlamadan önce Yassıada’da aylarca ne yapacakları konusunda sıkı bir eğitim aldıklarını söylüyor. Menderes ve arkadaşları adaya getirilmeden önce her şeyin hazırlandığını ifade ediyor: “Özel olarak seçilen 120 kişilik muhafız askerlerin içinde yer aldım. Mahkeme başlamadan önce bize sanki Menderes ve arkadaşları varmış gibi günlerce eğitim yaptırdılar. Subaylar bize sesli değil de işaret diliyle komut veriyordu.”

Menderes ve arkadaşlarının Yassıada’ya getirildiğinde adanın havadan, karadan ve denizden olağanüstü güvenlik önlemiyle donatıldığını belirtiyor. Çınar, “Hücumbotlarla günlerce adaya insan getirildi. Bunları sahilden alır, komutanlık binasına götürürdük. Menderes ve arkadaşlarını da gemiden oraya götürdük. Kesinlikle tutuklularla konuşma, bir şey alıp verme gibi en küçük eylemler yasaktı. Çok sert dille uyarılıyorduk.” diyor.

ONUN KADAR BEYEFENDİsİNİ GÖRMEDİM

İbrahim Çınar, her sabah koğuşundan aldıkları Menderes’i ellerinde Thomson tabancayla mahkeme salonuna götürdüklerini söylüyor. Menderes’i, “Hayatımda onun kadar beyefendi bir insan görmedim.” diyerek anlatıyor. Menderes’e subayların hakaret ve aşağılayıcı tavırlarını unutamıyor: “Hava çok soğuktu. Rahmetli bir palto giymek istedi. Subay izin verdi. Kolunun birini paltoya geçirdi subay ikinci kolunu geçirmesine izin vermedi. ‘Yürü’ diye sert bir şekilde çıkıştı. Kendilerince dalga geçiyorlardı. Elimizden bir şey gelmiyordu. Bırakın bir kelime konuşmayı ses çıkarmamız dahi yasaktı. 5 arkadaşımız Menderes ve diğer yargılananlarla konuşmuş. Adada Rumlardan kalma korkunç zindanlara atılmışlardı. Hayvanın yaşayamayacağı pislik içindeki zindanlarda kaldılar. Daha sonra onlardan haber alamadık.”

İbrahim Çınar, duvardaki fotoğraftan mahkeme salonundaki izleyicileri işaret ediyor. İzleyici sıralarında oturanların göğüslerine iliştirilmiş ziyaretçi kartlarını göstererek, konuşmasına devam ediyor: “Bu insanlar duruşmaları izlerler sonra da fotoğrafçının çektiği ve kendilerinin olduğu fotoğrafları satın alırlardı. Ben ilk muhafız grubunda olduğum için tüm fotoğraflarda olurdum. Bir gün çekilen fotoğraflara bakıyordum. Komutanın birisi ‘Neden bakıyorsun?’ dedi. ‘Efendim bunları bize satmıyorlar.’ dedim. Görevli subaya, ‘Bu ere bir tane verin. Ancak kimseye gösterip söylemeyeceksin.’ diye sıkı sıkı tembih etti.”

Duruşmalar bittikten sonra idam kararı çıkanların İmralı’ya götürüldüğünü söyleyen Çınar, Menderes’e subayların eşlik ettiğini, diğer idam mahkumlarını ise askerlerin götürdüğünü hatırlıyor. İnfazdan sonra adadaki atmosferi şu sözlerle aktarıyor: “Uzun süre gözyaşı döktük. Adadaki muhafızların üzerine bir yas çökmüştü. Menderes’in eşyalarını benim nöbet tuttuğum emanet yerine getirdiler. Rahmetlinin eşyaları çantanın içindeydi. Bir tane altın kalemi vardı. Onu oğullarından birine vasiyet etmişti. Ancak kaleme sonra ne oldu bilmiyorum.”

Yassıada’da olanlardan milletin haberi yoktu

İbrahim Çınar, askerlik görevi bitince köyüne geldiğinde insanların hâlâ olayların iç yüzünü bilmediklerini gördüğünü anlatıyor. Acısını hafifletmek için büyük oğluna Menderes ismini veriyor. Çınar, bir torununun askerlik görevini Silivri’deki mahkemede muhafız olarak yaptığı bilgisini vererek, şöyle konuşuyor: “İhtilal yapıp, ülkedeki güzel gidişatı engelleyip Menderes’i asan güçlerin uzantılarının bugün Ergenekon davasında yargılanması Türkiye adına çok büyük bir gelişme. Ben içim kan ağlayarak Yassıada’da muhafızlık yaptım. 25 torunum var. Onlardan biri de Silivri’de darbe yanlılarının yargılandığı mahkemede muhafızlık yaparak askerliğini bitirdi. Allah, dünyadan ayrılmadan önce bunu bana yaşattı ya şükürler olsun.”

ZAMAN

Adnan Menderes’in avukatı Burhan Apaydın 27 Mayıs darbesinin 51’inci yılında BUGÜN’e konuştu. Gizli kalmış gerçekleri deşifre etti.
Burhan Apaydın BUGÜN'e konuştu

27 Mayıs‘ın bugün 51. yıldönümü. Türk demokrasisi o tarihten sonra bir daha belini doğrultamadı. Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Maliye Bakanı’nı asan bir ülke olduk. Türkiye’de demokrasiye, milletin iradesine yönelik bütün suikastların kaynağı, anasıdır 27 Mayıs. Yargı, medya, asker, üniversite, bürokrasi ve ‘seçkin siyasetçi’ kompozisyonu ile Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin oligarşiye dönüştürülmesi projesidir 27 Mayıs. Yassıada’da kurulan düzmece mahkemede Başvekil Adnan Menderes‘i, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu‘yu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan‘ı darağacına gönderenler, o darağacında demokrasiyi astılar, hukuku katlettiler. Menderes’in darağacındaki fotoğrafı ile Türkiye’de siyaset yapmaya kalkışacak her siyasetçi adeta esir alındı. Bir de ‘Menderes’in devamıyız’ diyen onun üzerinden oy devşirip milleti yıllarca kandıran siyasetçilerle, ‘Menderes’in avukatı’ kisvesine bürünen çakma avukatlar var. Burhan Apaydın, Menderes’in gerçek avukatı. 33 yaşında Menderes’in Yassıada savunmalarını yapmayı üstlenmiş. Talat Asal ile birlikte Menderes’in avukatlığını yaptı. Menderes’in avukatı oldukları için Burhan Apaydın ve Talat Asal tutuklandığında ise Burhan Apaydın‘ın kardeşi Orhan Apaydın ile Ertuğrul Akça Menderes’i savunmuş. Menderes’in başka avukatı yok. Burhan Apaydın ile 27 Mayıs‘ı konuştuk. Yılladır hiç anlatılmayan, gizli kalmış sırları anlattı bize. Ama, çok daha fazlasını tarihe not düşmek için bir kitap yazıyor. Apaydın’ın ‘Savunma’ isimli  kitabı idamların 50. yılında yayınlanacak.

RÖPORTAJ: Seda ŞİMŞEK (sedasimsek@bugun.com.tr)

* 27 Mayıs olduğu gün neredeydiniz?

İstanbul’da Nişantaşı’ndaki evimizdeydim. Sabahleyin kardeşim Avukat Orhan Apaydın bana telefon ederek “Darbe-i hükümet felaket” dedi.  Böylece öğrendim. Avukat Cahit Tungar başkanlığındaki İstanbul Barosu Yönetim Kurulu, “İstanbul Barosu’ndan hiçbir avukat düşüklerin savunmasını almayacak” diye karar aldılar. Bu kararı İstanbul Askeri Valisi’ne götürüp bildirmişlerdir.

* Nasıl  Menderes’in avukatı oldunuz?

Menderes’in eşi Berin Hanım beni arayarak, “Adnan’ın avukatlığını üstlenir misiniz” dedi,  “Ben de şeref duyarım” diye cevap verdim. İhsan Doruk ile Şükran Doruk’un evinde yemekteydik, Celal Bayar’ın eşi Reşide Hanım aradı ve Bayar’ın avukatlığını almamı istedi. “Biraz evvel Adnan Menderes‘in avukatlığını üstlendim. Bilahare düşünürüz” dedim. 

MENDERES’İN YASSIADA’YA GİDİŞİ

*Menderes darbeden sonra Yassıada’ya nasıl getirildi?

Adnan Menderes Kütahya’dan sonra Ankara’ya nakledilmiş ve askeri bir uçakla İstanbul’a gönderilmiştir. Askeri uçakta Adnan Menderes‘in yanında darbe hareketine iştirak etmeyen ancak Milli Birlik Komitesi üyesi olan Kurmay Albay Şefik Soyuyüce görevlendirilmiştir. Şefik Soyuyüce bana uçakta olanları şöyle anlattı:

MİLLET UNUTMAZ

“İstanbul’a yaklaşırken Adnan Bey ‘Bir sigaranız var mı’ diye sordu. Ben ‘Hangisini içiyorsunuz’ deyince ‘Yenice sigarası’ dedi. Ben de Yenice sigarası içiyordum, cebimden paketi çıkardım, bir sigara içti, ancak uçakta sigara içmek yasak olduğundan ikincisini içemedi, bunun üzerine ‘size paketi vereyim’ diyerek paketi verdim. O sırada, Vatan Caddesi üzerinden geçiyorduk, pencereden aşağıya baktı, açmış olduğu yolu görünce gözlerinden iki damla yaş aktı. Ben kendisine Adnan Bey, ‘Siz bu ülkeye ve bu millete o kadar büyük hizmetler ettiniz ki bu millet sizi asla unutmayacaktır. Kimse sizin isminizi milletin kalbinden silemez’ dedim. Bundan sonra Adnan Menderes, ‘Bizi şimdi ne yapacaksınız’ diye sordu, ben de ‘Sizin suçunuz yok ki, sizi olsa olsa yurtdışına sürerler’ diye cevap verdim.”

27 MAYIS EŞKIYA HAREKETİDİR

* 27 Mayıs sizce nedir?

27 Mayıs bir eşkıya hareketidir. Ordumuzun hareketi değildir. 38 tane subay TSK’yı temsil ediyormuş gibi hareket etmişler ve böylece yalana dayalı olarak eşkiya hareketi yapmışlardır. 27 Mayıs‘a ‘ihtilal’ diyorlar, ‘ihtilal’ değildir.

ORDUYA DARBE İNDİRDİLER

*Kimin hareketidir?
Milli Birlik Komitesi kararıyla 135 general, üst düzeyde eğitim görmüş 5000’i aşkın subay ve astsubay emekliye sevkedilmiştir. Böylece orduya büyük bir darbe indirmişlerdir. 27 Mayıs darbecilerinin iktidarı gaspetmekten başka hiçbir hedefleri olmamıştır. Resmi Gazete’de yayınlanan programlarında “Kümes hayvanlarını ıslah edeceğiz” diye yazıyor. Bu madde 27 Mayıs darbecilerinin kimler olduğunu ve kişiliklerini ortaya koymaya yeterlidir. 

KEELLEM YEKUNDUR

*Neden ihtilâl değildir?

Örneğin Atatürk’ün Anadolu ihtilâl, Fransa’nın 1876’da kraliyeti yıkan hareketi, Rusya’da Çarlık’ı yıkan Sovyet hareketi bir ihtilaldir. 27 Mayısçılar sadece iktidarı gaspeden kişilerdir. Kendilerini TBMM’nin yerine koymuşlardır. 38 subay TBMM’yi asla temsil edemez. Bu nedenle çıkarttıkları bütün kanunlar keellem yekûndur, yok adledilmesi gerekir.

*Nasıl?

Milli Birlik Komitesi Türk Milleti’ni temsil eden ve yasama yetkisine sahip bir kuruluş değildir. Bir cuntadan ibarettir. Bu bakımdan Yassıada kararlarının tümden yok edilmesi gerekir. Hem suçluyorlar hem de suçladıkları insanları başta Adnan Menderes olmak üzere kendi seçtikleri toplama hakimlere muhakeme ettiriyorlar. 1924 Anayasası’nda, cumhurbaşkanı, başbakan ve milletvekillerinin yargılanacağı yer Adalet Divanı olarak gösterilmiştir. Milli Birlikçilerin ‘Yüksek Adalet Divanı’ dedikleri mahkeme 1924 Anayasası karşısında keellem yekûn adledilmesi gereken bir heyettir.

* Yassıada kararlarını keellem yekûn ilan edecek merci neresi?

Yassıada kararlarının TBMM tarafından yok adledilmesine karar verilmesi gerekir. Yeni oluşacak olan TBMM’nin ilk yapması gereken iş Yassıada kararlarının iptaline karar vermektir. Adnan Menderes‘in anayası ihlal suçundan idamına dair verilen kararın kökünden yok edilmesi gerekir.  Celal Bayar, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan hakkındaki kararlar tamamen iptal edilmelidir. Bu Türkiye’nin  namus borcudur. Meclis’in tarih karşısında geçmişe karşı demokrasi ve hukuk borcudur, kendi geleceğinin de garantisidir.  Öte yandan 27 Mayıs gaspçıları TBMM’yi lağvetmiş olmakla büyük bir suç işlemişlerdir. Bunu yapanların da TCK’ya göre muhakeme edilmeleri ve cezalandırılmaları gerekir. 27 Mayıs‘ta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ihlal etmişler ve milletin reyi ile oluşmuş olan TBMM’yi lağvetme suçunu işlemişlerdir. Ölenlerin gıyabında, hâlâ yaşayanların yüzlerine karşı dava açılmalıdır. Bu yapılmadıkça eşkiyaların hareketleri cezasız kalmış olur.

MİLLİ BİRLİKÇİLER 2.CUMHURİYET’İ KURDUKLARINI İLAN ETTİ

* 27 Mayıs Atatürkçülük adına mı yapıldı?

 Ben Ankara Milletvekiliyken Anayasa Komisyonu Başkanı olarak Hukuk Fakültesi ve Siyasal Bilgiler Fakültesi mensuplarından oluşan bir kongreye davet edildim. Kongreyi tertip eden Uğur Mumcu’ydu, Kongre Başkanı da Prof. Uğur Alacakaptan’dı. Milli Birlikçiler Atatürk’ün Cumhuriyeti’ni yok adlederek, kendileri 2. Cumhuriyet’i kurduklarını ilan etmişlerdi. İktidarı eşkiya yoluyla ele geçirenler ve kendilerine ‘Atatürkçü’ diyenler Atatürk’ün cumhuriyetini kaldırıp, kendileri yeni bir cumhuriyet kurduklarını ilan ettiler. Ben, “2. Cumhuriyet yok, tek cumhuriyet vardır, Atatürk’ün kurduğu cumhuriyettir” diye konuşmaya başladım, salon karıştı. Ertesi gün İsmet Paşa Başvekil olarak bir beyanname yayınladı. Resmi yazışmalarda ‘2. Cumhuriyet’in kullanılmamasını resmen bildirdi.

BEDİİ FAİK’İ MENDERES SERBEST BIRAKTIRDI

* Adnan Menderes‘in basına yönelik baskılarda bulunduğu ve bunun da darbe sürecini tetiklediği iddia edilir.

Ben Adnan Menderes ile başbakanlığı zamanında tanıştım. Gazeteciler Cemiyeti adına Türk Ceza Kanunu’nun 141,142 ve 143. maddelerde basın aleyhine yapılmak istenen değişikliklerle ilgili Adnan Menderes ve Celal Bayar ile görüşmek için Ankara’ya gitmiştik. Adnan Menderes ile Ulus’taki Başbakanlık’ta buluştuk. Yapılmak istenilen değişikliklerin basın hürriyetini aşırı ölçüde sınırladığını söyleyerek, gereğini yapacağını bildirdi. Adnan Menderes hiçbir zaman basının karşısında olmamıştır, mesela bugün İstanbul’da Gazeteciler Cemiyeti’nin faaliyette bulunduğu binayı Adnan Menderes sağlamıştır.

* Bazı gazeteleri ve gazetecilere baskı uygulanmadı mı?

Adnan Menderes’in basına karşı bir hareketi yoktur. Mükerrem Sarol ile Dünya Gazetesi sahiplerinden Bedii Faik arasında cereyan eden dava sonucunda Bedii Faik tutuklanarak Sultanahmet’teki cezaevine konulmuştu. Adnan Menderes benim konuşmalarımı dinledikten sonra Mükerrem Sarol’a “Bedii Faik aleyhine açtığın davayı derhal geri alacaksın, Bedii Faik hastadır ve cezaevinde kalamaz” dedi. Mükerrem Sarol davayı geri aldı.  Bedii Faik hakkındaki tutuklama kaldırıldı ve Bedii Faik de serbest kaldı. İşte bu olay Adnan Menderes‘in gazeteciye ve basına verdiği önemi gösterir. Hatta Adnan Menderes bir konuşmasında “gazeteci yatak odamıza dahi girebilir” demiştir.

MECLİS’İN NAMUS BORCU

“İdam kararlarının kökünden yok edilmesi gerekir. Yeni TBMM’nin ilk yapması gereken iş budur. Bu Türkiye’nin namus borcudur. Meclis’in tarih karşısında geçmişe karşı demokrasi ve hukuk borcudur, kendi geleceğinin garantisidir. “

İŞTE UTANÇ KARARI

Yassıada’da 228 sanığın idamı istendi. Menderes ve iki bakanı, darağacına gönderen kararlar tam bir hukuk ayıbı.

BÜYÜK SUÇ İŞLEDİLER

“Milli Birlikçiler’in ‘Yüksek Adalet Divanı’ dedikleri mahkeme 1924 Anayasası’na göre keellem yekûn adledilmesi gereken bir heyettir. 27 Mayıs gaspçıları TBMM’yi lağvetmiş olmakla da büyük suç işledi.”

BUGÜN 

Post Author: SerGe

Leave a Reply