Yassıada’da sallanan don Milli Birlikçi subayındı

Menderes’in avukatı Burhan Apaydın, Yassıada savcısının ‘Menderes’in sevgilisinin’ diyerek mahkemede salladığı donun Milli Birlikçi bir subaya ait olduğunu ispatladığını söyledi. Apaydın, bu donun hâlâ Anayasa Mahkemesi arşivlerinde bulunduğunu açıkladı…

Röportaj: Seda ŞİMŞEK (sedasimsek@bugun.com.tr)

27 Mayıs’ın ardından Başbakanlık kasasından alınan bir sarı zarf meselesi var, ne vardı o sarı zarfta?

27 Mayıs bir talan hareketidir, bir yağmadır. Başbakanlık’ta Başbakanlık kasası açıldığı vakit, kasa içinde olan sarı bir zarf içinde bulunan dövizler ortadan kaldırılmıştır. Rahmetli Alparslan Türkeş’in gözü önünde Milli Birlikçiler’den birisi bu zarfı almıştır. Yassıada duruşmaları sırasında Türkeş bana gazeteci Gökhan Evliyaoğlu ile birkaç defa “Burhan Bey sarı zarfın üzerinde dursun ve kim aldıysa ortaya çıkmasını istesin” diye haber gönderdi.Mahkemede sarı zarf üzerinde birkaç defa durduğum halde Mahkeme Başkanı Salim Başol araştırılması için hiçbir harekette bulunmadı.

Bu sarı zarfı Türkeş’in aldığı iddia edilir?

Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Salih Koru’dan Harbiye’de anahtarları alıp kasayı açtırması dolayısıyla sarı zarfı Türkeş’in aldığı şekilde gerçek dışı dedikodular yayılmıştır.Halbuki sarı zarfın Türkeş tarafından alınmadığı, Türkeş’in Gökhan Evliyagil marifetiyle haber göndererek bu sarı zarfın kim tarafından alındığını Yassıada Mahkemesi’nce araştırılmasını istemiş olması ile de sabittir.

O paranın peşine düşülmedi, ama yıllarca kasadan çıkan kadın donu konuşuldu.

Kasanın açılması sırasında kasanın içine bir don ile çıplak kadın resimleri atılmıştır. Yassıada’da Cumhuriyet Savcılığı görevini yapan Albay Ömer Egesel kürsüden bunları sallayarak, sözde sevgilisinin donunu ve çıplak resimleri seyrediyormuş gibi göstererek Menderes’i küçük düşürmek istemiştir. Ben buna şiddetle karşı koydum v e çıplak kadın resimlerinin barlarda camlara yapıştırılan resimler olduğunu ileri sürdüm. Sonradan da kasaya Milli Birlikçiler’den birisinin koyduğu donun kadın donu olmayıp erkek donu olduğunu kemerine dayanarak kanıtladım.

Nasıl kanıtladınız?

Milli Birlikçiler’den Menderes taraftarı olan bir senatör Orhan Apaydın’a ve bana kasadan çıkan donun Milli Birlikçiler’den birinin ayağından çıkarılıp kasanın içine atıldığını söyledi. Ben TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı’yken, Anayasa Mahkemesi başkanından rica ederek Yassıada’dan gönderilen belgeleri tetkik etmeme müsaade edilmesini istedim, bana bumüsaadeyi verdiler. Donu orada gördüm, şimdi yine oradadır.Don ve kadın resimleri hâlâ duruyor.Menderes’e nasıl iftiralar atıldığı böylece ortaya çıkmaktadır. Bunları ben ‘Savunma’ adlı kitabımda teferruatı ile yazıyorum.

MANEVİ İŞKENCE YAPTILAR

Menderes’e işkence uygulandı mı?

Adnan Menderes’e olan işkence maddi değildir. Ziyaretlerimizde böyle bir işkencenin yapıldığından bahsetmedi. Ben ve Orhan Apaydın da Adnan Menderes’e işkence yapıldığı kanaatinde değildik. Kaldı ki Adnan Menderes, kendisine işkence yapılmasını asla müsaade etmeyecek yapıda bir insandır. Ancak, yalnızlığa terk edilmek suretiyle manevi işkenceye tabi tutulmuştur. Yıllarca herkesin ‘beyefendi’ diye hitap ettiği Menderes’e Ada Kumandanı Tarık Güryay “Adnan” diye hitap edince Menderes bundan rahatsızlık duymuştur, manevi işkence budur.

Menderes hiçbir zaman idamdan korkmamıştır

Menderes idam edileceğini biliyor muydu? Vasiyet bıraktımı?

Ben cezaevinde olduğum için son durumları Adnan Menderes ile görüşmem mümkün olmadı. Görüşebilseydik diyecekleri olurdu. Adnan Menderes hiçbir zaman idam edileceği korkusu içine girmemiştir, hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmamıştır. Hatta ilk görüşmemizde bana örtülü ödenek ve anayasayı ihlal davasından bahsederek, “Ben idamlardan korkmuyorum, yalnız tarihte örtülü ödeneği zimmetine geçirmiş bir başvekil denilmesinden korkuyorum. Beni bundandan kurtarın yeter” demişti.

Kürt İdris beni kendi koğuşuna aldı

Siz idamı sırasında avukatı olarak bulunmadınız mı?

Hayır, ben tutukluydum. Cezaevinde Adnan Menderes’in idamını öğrenince ağlamaya başladım, fakat subaylar böylece cezaevinde bulunan tutukluları da ayağa kaldıracağım ithamıyla benim ağlamama dahi müsaade etmediler. Ben de cezaevinde bulunan tuvalete girerek gizlice orada ağladım. Sonra yüzümü yıkayarak dışarı çıktım. Sıkıyönetim kurallarını çiğnediği iddiasıyla cezaevinde tutuklu olarak bulunan Kürt İdris lakaplı İdris Özbir beni kendi koğuşuna alarak Adnan Menderes’in idamından dolayı duyduğu teessürü gidermeye çalıştı. Onun gösterdiği insanlığı asla unutamam, bu nedenle ömür boyu avukatlığını üstlendim.

İNTİHAR ETMEDİ, ZEHİRLEDİLER

Menderes’in idam edilmeden önce cezaevinde intihara kalkıştığı iddia edilir, neden intihara teşebbüs etti?

Adnan Menderes ilaçlarını saklayarak, kibrit kutusuna koyarak intihara teşebbüs etmiş değildir. Son savunmasını yaptırmamak için zehirleyici iğne yapılmış, bunun sonucunda yatağından ‘küt’ diye yere düşmüştür. Nöbetçiler koşmuşlar ve Ada Kumandanı Yarbay Tarık Güryay, Adnan Menderes’i tam teşekküllü bir hastaneye kaldıracak yerde İstanbul’dan 3 tane profesör getirmiştir. Bu profesörler Adnan Menderes’in midesinin tam teşekküllü bir hastanede yıkanmasını sağlayacak yerde, o gün çekilen fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere Adnan Menderes’in ağzını açtırarak sözüm ona muayene etmişlerdir. Bu bir muayene değil, tıbbi bir hokkabazlıktır.

Son savunmasını yaptırmadılar

Bu neden yapıldı?

Aynı doktorlar bir yandan “Menderes intihara teşebbüs etti” diyerek, rapor gönderip savunmasını yapmasını önlerlerken, öte yandan “İdamında tıbbi engeli yoktur” diye rapor verdi. Böylece son savunmasını yapamadı.

Siz avukatı olarak son savunmasını yapamadınız mı?

Ben o sırada Balmumcu Askeri Cezaevi’nde Yassıada’daki konuşmalarımda Türkmilletini ayaklandırmaya teşvik ekmek gibi bir suç isnadı ile tutukluydum. Menderes’e bu yüzden ulaşamadım ve son savunmasını yapamadım. Menderes bütün dünyada kabul edilmiş son savunma hakkını kullanamadan idamedilmiştir. Konuşmasından korktukları için zehirleme yoluna gittiler. Beni de askeri cezaevinin merdiven altındaki ‘zindan’ denilen yere attılar. Bir süre koca koca sıçanlarla boğuştum, idamdan sonra çıkardılar.

Demirel, Menderes’in mirasçısı değil

Demirel, Menderes çizgisinimi takip etti? Mesela Menderes için ne yaptı?

Ben Adalet Partisi’nin genel başkan adayıyken hemadaylıktan hem de Adalet Partisi’nden çekildim. Bunun üzerine boşluğu doldurmak için parti içinde Demirel’e yakın olan kişiler Demirel’i “ABD’nin yakın dostu” diyerek genel başkanlığa aday gösterdiler ve genel başkanlığa getirdiler. İsmet Bozdağ bir eserinde Süleyman Demirel’in bir beyanatına yer vermiştir.

Demirel, “Burhan Apaydın’ın çekilmesi dolayısıyla Adalet Partisi’nin başına getirildim. Burhan Apaydın’ın hâlâ neden dolayı genel başkanlığı kabul etmemiş olduğunu anlamış değilim” diyor.

Neden genel başkan adaylığından çekildiniz?

Mesleğime döndüm. Çünkü, o tarihlerde politika yerine iftira ve tezvirat kuralları kullanılıyordu. Ben ve kardeşim Orhan Apaydın Yapı Kredi Bankası Genel Müdürü Kazım Taşkent’i ziyaret ederek fikrini sorduk. O da bize “Derhal milletvekilliğini de partiyi de bırakın mesleğinizin başına geçin” dedi.

Cesedini çiğneyerek siyaset yaptılar

Demirel Menderes için ne yaptı?

Menderes ile bir alakâsı yok. Demirel’in Adnan Menderes ile hiçbir ilişkisi yoktur.Mirasçısı da değildir. Adnan Menderes’in başbakanlığı zamanında da ismi istismar edilmişti, ölümünden sonra da ismi yine istismar edilmiştir. Politika alanında bunun sık sık yapıldığını görüyoruz. Adnan Menderes’e yakınlık iddiasıyla siyasi prestij ve kuvvet kazanmak istediler. Adnan Menderes’in ismi altına sığınmaktadırlar. Adnan Menderes’in hukuk ve insanlık kurallarına aykırı olarak hiçbir suçu olmadığı halde idam edilmesinden sonra, bundan dolayı vicdanları hiçbir titreme göstermeyen bazı politikacılar Adnan Menderes’in cesedine basarak kendilerine siyasi alanda bir yol açmaya çalışmışlardır ve maalesef bu yolda yürümeye devam etmektedirler. Oğlu Aydın Menderes, bu konuda çok dikkatli olup Adnan Menderes’in isminin istismarına karşı koymakta çok hassas davranmaktadır.

Post Author: SerGe

Leave a Reply