Semiramis Pekkan: İkinci eşim Ercüment Karacan, sıra dışı bir adamdı. Üçüncü eşim olan Gulu Lalvani ile tanışmak için baş başa yemeğe çıktı. Sonra da beni arayıp “İyi biri, şeker çocukmuş!” dedi
Eğlence dünyasının duayeni İzzet Çapa; 38 yıldır kimseye röportaj vermeyen Semiramis Pekkan’ı ikna etti ve eski defterleri açtırdı! Mecmua dergisi için Pekkan’la konuşan Çapa; röportajının girişinde konuğunu şöyle tanımladı: “O, Lady Diana’nın birinci olduğu 100 önemli kadın listesinin altıncı ismi. Yıllarca İngiltere’de, kimsesiz çocuklara yaşam anneliği yaptı.
Hastanelerde gönüllü hemşire olarak çalıştı, Mor Çatı gönüllüleri arasına girdi ve yaşamının büyük bir kısmını yardım projelerine ayırdı. O, bir insanın yaşayabileceği en büyük acıyı tattı; oğlunu kaybetti! Onunla, buzdağının görünen kısmını değil suyun altındaki bölümünü konuşmak istedim…”
GENCECİK BİR KIZDIM
Herkesin hayatında bir dönüm noktası olduğuna inanırım. Semiramis Pekkan için bu hangi olaydır? Yani onun yıldızının gerçekten parladığı an?
Yıldızımın parlayıp parlamadığını bilemem ama hayatımın en önemli dönüm noktası Ercüment Karacan ile karşılaşmamdır. Onunla tanıştığımda gencecik bir kızdım. O, son derece kültürlü; tiyatroya, müziğe, sanata müthiş meraklı bir insandı…
O dönemde sen filmlerde oynuyorsun, şarkıcı olarak yenisin… Ercüment Bey ise köklü bir aileden geliyor. Üstelik Milliyet Gazetesi’nin de sahibi. İlk işi “Şarkıcılığı, sahneleri bırak” demek olmuştur herhalde?
Asla! Sahne konusunda hiçbir talebi olmadı; ben kendi kararımla bıraktım. Öyle bir insanla beraberken, gazinoda şarkı söyleyemezdim!
Ama plak yaptın! Yanılıyorsam düzelt, ‘Altın Plak’ bile almıştın…
Evet, evliliğimizin ilk yıllarıydı…
BAŞLI BAŞINA EVRİMDİ
O plak ‘Bu Ne Biçim Hayat’tı değil mi? İnanılmaz satışlar yapmıştı.
İlk kez bir plağın korsanını çıkarmışlar. “Türkiye’de korsan plakçılık Semiramis ile başladı” diyorlar…
Gerçekten mi? Bunu şu an öğreniyorum. Müzik benim için hobiydi. Benim için o dönem; evim, eşim ve Ercüment’in çocukları Ali ile Ömer (Karacan) her şeyden önemliydi.
Bir de söylentiler vardı; Semiramis Pekkan o dönemde ‘Lady’lik okuluna gitti diye…
Yok canım, o adamla yaşamak zaten başlı başına bir evrimdi! Okulda öğreneceğim her şeyi ondan öğrendim.
Ercüment Karacan, benim her şeyimdi. Arkadaşım, öğretmenim, kocam… Onunla yaşadığım her gün, yeni bir şeyler öğrendim. Çok az kadın öyle bir erkek tanımıştır. 18 yıl birlikte olduk ve bugün cebimdeki en büyük zenginlik bu beraberliktir.
YILMAZ’DAN ETKİLENDİM
Onunla büyüyüp, onunla dünyaya açıldın yani…
1970’lerde hayatımızın büyük kısmı yurt dışında geçiyordu. Mesela bir tiyatroya gidiyoruz, Ercüment fısıldayarak bana sahnedeki replikleri tercüme ediyor…
Ercüment Bey’den önce Fikret Hakan ile kısa bir evliliğin olmuş…
Çok gençtim. O kadar derinlere inersek sayfalarca konuşmamız lazım. Ama basına ilk yansımam o olayla oldu. Genç ve şaşkın bir evlilik…
Türk sinemasının efsane isimleriyle oynadın o dönem. Seni en çok etkileyen hangisi oldu?
Tabii ki Yılmaz Güney! Müthiş bir kafa yapısı vardı. Deliliğe varan bir karakterdi ama çok etkileyiciydi.
Benim için çok önemli insandır.
Yılmaz Güney’in birlikte oynadığı kadın oyuncularla, sık sık gönül bağı kurduğunu biliyoruz. Senin de onunla bir aşk maceran oldu mu?
Karşılıklı etkileşim diyelim…
Tamam tamam kızma! Bari birlikte yaşadığınız bir anıyı anlat…
Bir gün Sait Halim Paşa Yalısı’nın olduğu yerde Ajda ile oturuyoruz… Bir garson, heyecanla geldi “Süleyman Bey gelmiş, aşağıda sizi bekliyor efendim” dedi. “Kimmiş Süleyman Bey?” diye sordum. “Süleyman Demirel” demez mi! Elim ayağıma dolaştı. Ne işi olur ki Süleyman Demirel’in benimle? Hemen aşağıya koştum. Bir baktım Yılmaz! Kahkahalarla gülüyor… Deli adam!
EVLADINI KAYBETMEK HİÇBİR ŞEYE BENZEMEZ
Ayrıldıktan sonra da Ercüment Bey’le dost kalmışsınız. Boşanmanız nasıl oldu?
Oğlumuz Emir’in hastalığı bizi allak bullak etti…
Bir annenin evladını kaybetmesi çok büyük acı olmalı…
Hiçbir şeye benzemiyor İzzet… ‘Emir’in hastalığı sırasında onu ihmal mi ettim?’ diye suçluluk duygusuna kapıldım. Ercüment’i gördüğümde onda oğlumu kokluyordum. Ayrılığımızın sebebi biraz da budur.
BEN DE ORAYA GİDECEĞİM
Geçmişe dönüp baktığında…
Hiçbir şeyin tesadüf olmadığına inanıyorum. Aileye bir evlat geldiğinde, bir ruh gelmiş oluyor. Ben anne, o bir çocuk olarak bir şeyleri tecrübe edeceğiz. Ne kadar acı verse de, yaşananlar ders oluyor insana…
“Her şeyin bir nedeni var” diyorsun…
Tabii ki… Emir’in benim hayatıma girmesinin de bir sebebi vardı. Tıpkı çıkmasının olduğu gibi. Biliyorum bunu…
Neydi o sebep?
O bana kalsın… Ama çok araştırdım; Emir ile geçmiş yaşamlarda üç, dört kez daha ortak hayatımız, sevgimiz olmuş bizim. Onunla bitiremediğimiz büyük bir sevgimiz varmış. Bu büyük sevgi, oğlum olarak noktalandı.
Ölümden korkuyor musun?
Ölümden korkan bir insan değilim. Herkes ne zaman, nereye gidiyorsa ben de oraya gideceğim. Gitmek benim için çok önemli değil.
HALDUN DORMEN’LE İKİ YIL SEVGİLİ OLARAK YAŞADIK
Büyük şansları hep çok genç yakalamışsın. Bir de tiyatro maceran var o yıllarda. Ankara Sanat Tiyatrosu’nda başlaman nasıl oldu?
Bendeki bu ışığı, ilk Haldun Dormen gördü. Haldun, hep tiyatro yapmamı isterdi. Ama hiçbir tecrübem yoktu ki! Bir gün AST’a (Ankara Sanat Tiyatrosu), Güner Sümer’e götürdü beni. Elime bir tekst verip “Yarın provaya gel” dediler. Sabaha kadar bütün metni ezberledim!
Neden hepsini ezberledin.
Bilmiyorum ki… O kadar acemiyim! Ömrümde ilk defa bir tiyatronun mutfağına giriyorum…
Ama başarmışsın…
İki sene çok değerli sanatçılarla sahneye çıktım ama maalesef, hiç para kazanılmıyor tiyatroda…
Haldun Dormen’in sendeki bu ışığı keşfetmesi nasıl oldu?
O günlerde Haldun ile çıkıyorduk. İki sene sevgili olarak yaşadık. Çok takdir ettiğim, hayran olduğum bir insandır. O zamanlar, İstanbul’da sosyal hayata ilk adımları atmama Haldun sebep olmuştur.
ERCÜMENT, GULU İLE YEMEĞE ÇIKMAK İSTEDİ
Ercüment Bey ile ayrıldıktan sonra Gulu Lalvani ile evlendin. Ercüment Bey yeniden evleneceğini duyunca ne yaptı?
Ercüment beni o kadar çok severdi ki, Gulu ile evleneceğim zaman onunla tanışmak istedi. Gulu, “Ne yani! Eski kocan benimle tanışmak mı istiyor?” diye hayret etmişti.
Adam haklı, pek alışılmış bir durum değil…
Ercüment de alışılmış bir adam değildi zaten. İkisi bir akşam yemeğe çıktılar. Sonra Ercüment beni aradı, “Semiramis’çiğim, çok şeker ve iyi bir insan ama senin ona öğreteceğin çok şey var ve eminim sen halledersin” dedi.
Gulu hangi duygularla döndü yemekten?
Şaşırmıştı. “Bu adam seni ne kadar çok seviyor” dedi. Ona “Semiramis çok özel bir kadın, sakın onu kırma, kırarsan onu kaybedersin ve ondan sonra bir daha da geri elde edemezsin” demiş. Şimdi sen, ikisinin arasındaki farkı soruyorsun… Gulu, benim çocuğumun babası; her zaman hürmetim var ama o normal bir insan. Ercüment ise benim en büyük şansım ve en büyük şanssızlığımdır.
Gulu ile şimdi aranız nasıl?
Ayrıyız ama her zaman onun arkasındayım…
Şimdi gelip, kolundan tutsa ve “Haydi gel” dese gider misin?
Hayır; o sadece oğlum Zoran’ın babası. Hayatımın büyük bir kısmında etkili oldu ama söyleyebileceğim fazla bir şey yok.
Aşk defterin kapalı mı?
Aşk ve kapalı sözcüğü yan yana gelmemeli. Aşk, insan vücudunun temel yapı taşı. Nefes aldığım sürece hayatımda aşka yer var.