Araştırmacıların yaptığı fizibilite raporları, Karadeniz’deki mevcut potansiyelin, bölgenin 100 yıllık elektrik ihtiyacını karşılayabileceğini gösteriyor.
AA muhabirine bilgi veren Dr. Mükerrem Şahin, Karadeniz’de hidrojen-sülfür oluşumunun jeolojik oluşumların etkisiyle sürekli olarak arttığının gözlendiğini belirtti.
Son yapılan araştırma sonuçlarının, Karadeniz’de hidrojen-sülfür oluşumunun giderek yükseldiğini gösterdiğini aktaran Şahin, ayrıca bu kaynaklara Karadeniz’in 30-40 metre altında bile rastlandığını belirtti.
Dr. Şahin, yaklaşık 5 yıl süren araştırmaları sonunda, Karadeniz dip sularında yoğun olarak bulunan hidrojen sülfürden hidrojenin ayrıştırılarak bir enerji üretimine yönelik ar-ge çalışmalarını tamamladıklarını bildirdi.
Şahin, araştırmalarına ilişkin şu bilgileri verdi:
”Çalışmamız, enerjiden kaynaklanan cari açığın yüksek değerlerde olduğu ve önemli bir sorun olarak tartışıldığı bu günlerde yerli bir kaynağın kullanılabileceği husunda ümitlerimizi arttırdı. Hidrojen sülfürlü suyu, geliştirdiğimiz bir katalizör sistemi üzerinden geçirerek ekonomik koşullarda hidrojen gazı elde etmeyi başardık.
Projemizde, Karadeniz’in 40 metre altında bulunan kaynağın değerlendirilmesi ve ülke ekonomisine katılması hususunda ilk ciddi sonuçlara ulaşıldı. Şimdiye kadar Karadeniz’deki rezerv tespitleri için yalnızca Rusya, Gürcistan, Ukranya, Romanya gibi ülkelerde çalışmalar yapılmıştı. Ülkemizin de bu konuda eş zamanlı çalışması lazım.”
Şahin, yaptıkları fizibilite çalışmalarında, mevcut potansiyelin Karadeniz bölgesinin 100 yıllık elektrik ihtiyacını karşılayabileceğini gösterdiğini bildirdi.
Konu hakkında bir dizi konferanslar verip üniversite öğrencilerinin ilgisini bu konuya çekmeye çalıştıklarını dile getiren Şahin, ”Bunun bir devlet politika haline gelmesi ve pilot tesislerin kurulup bu potansiyelin değerlendirilmesi için çalışmaların yapılması gerekiyor” dedi.
Hidrojen-sülfürden ayrıştırılan hidrojenin, sudan hidrojen üretiminden çok daha ekonomik olduğuna işaret eden Şahin, ”Elde ettiğimiz hidrojen yanabiliyor, termik santralde kullanılabiliyor. Ayrıca elde edilen yakıt, araçlarda da kullanılabiliyor” dedi.
-20-30 YIL İÇİNDE KULLANILMAZSA BÖLGE ZEHİRLENECEK İDDİASI-
Literatürde kendilerinin yaptığı boyutta hidrojen ve sülfür ayrıştırmasını yapan ve bunu uygulamaya koyan bir araştırmaya rastlamadıklarını belirten Şahin, şöyle konuştu:
”Hidrojen-sülfür, denizin altındaki basınç sebebiyle suda çözünmüş olarak olarak bulunuyor. Oraya herhangi bir boru indirdiğinizde ve suyu yüzeye çektiğinizde, hidrojen-sülfür sudan ayrışmaya başlıyor. Zaten bu kaynak, 20-30 yıl içinde enerji olarak kullanılmazsa, bütün bölgeyi zehirleyeceğine dair araştırma raporları var. Hidrojen-sülfür, denizin dibinde bakteriler üretiyor. Buradaki hidrojenin ayrıştırılmasıyla denizin dibi temizlenecek ve bununla kalınmayıp enerji de üretilecek.”
Karadeniz dip sularından hidrojenin elde edilmesini sağlayacak prototip çalışmalarını da tamamladıklarını bildiren Şahin, ”Türkiye, bu çalışmayı nasıl işlevsel hale getireceği konusunda yoğunlaşmalı. Bölgeye pilot tesislerin kurulması için Karadeniz sahillerindeki en uygun bölgeleri de fizibilite çalışmalarımızda tespit ettik” diye konuştu.
-”KAUÇUK ve KİMYA ENDÜSTRİSİNE DE HAMMADDE VERECEK”-
Şahin, hidrojen-sülfürden hidrojen üretiminin yüksek seviyelere çıkmasıyla, aynı zamanda ekonomik değeri bulunan sülfür de denilen kükürtün açığa çıktığını kaydetti.
Sülfürün kauçuk endüstrisinin temel kimyasalı olduğunu vurgulayan Şahin, ”Hidrojen-sülfürden hidrojeni enerji olarak aldığınızda, oluşan sülfür miktarı da ekonomik olarak bir katkı oluşturuyor. Böylece hidrojen üretimi neredeyse bedavaya geliyor” diye konuştu.
-”KARADENİZ’DEN BESLENEN BİR SANTRAL HAYAL DEĞİL”-
Şahin, çalışmalarının her türlü maliyet ve fizibilite çalışmalarının tamamlanmasıyla, bölgeye Karadeniz’den doğrudan beslenen enerji santrallerinin kurulmasının ”hayal olmaktan çıkacağını” söyledi.
Özellikle Karadeniz’e kıyısı olan ülke araştırmalarının bu kaynağın değerlendirilmesi için yoğun çalışmalar yürüttüğünü belirten Şahin, ”Litaratürü inceleyenler görecekler. Biz de istiyoruz ki Türkiye de bu konuda çalışma başlatılsın. Petrol azaldığında, yerine alternatif enerjiler kullanılmaya başlandığında bizim yanıbaşmızdaki kaynağı değerlendirir potansiyele sahip olalım. Aksi halde 20 sene sonra çok geç kalınmış olunacağından hazır teknolojiler almaya devam edeceğiz” diye konuştu.
Projelerinde hidrojen enerjileri üzerine adını duyuran bilim insanlarıyla da ortak çalışmalar yürüttüklerini dile getiren Şahin, ayrıca İstanbul’daki Milletlerarası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi’nin Kurucu Direktörlüğünü yapan ve ardından ABD’ye dönen Prof. Dr. Nejat Veziroğlu’ndan da çalışmaları konusunda büyük destek aldıklarını söyledi.
-PROF. DR. VEZİROĞLU:”MALİYET ANALİZLERİ GEREKİYOR”
Mükerrem Şahin’in çalışmalarını yakından takip eden ve halen ABD’de yaşayan Dünya Hidrojen Enerjisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Nejat Veziroğlu da konuya ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Veziroğlu, halen ABD’de Miami’de dünyanın çeşitli bölgelerindeki hidrojen araştırmaları konusundaki çalışmaları izliyor ve dünyanın bu enerjiye dikkatini çekmesi için konferanslar düzenliyor.
Hidrojenin çeşitli yöntemlerle üretilebileceğine işaret eden Veziroğlu, bu enerji kaynağının Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarından, rüzgar, güneş, su ve jeotermal gibi enerji kaynaklarından elde edilebileceği gibi Karadeniz’in dip sularındaki hidrojen sülfürden de elde edilebileceğini belirtti.
Hidrojen üretiminde uygun maliyetlerle üretim yapmanın önemini vurgulayan Veziroğlu, ”Türkiye eğer bu alana yatırım yapar ve düşük maliyetle hidrojen üretimini yapabilirse, enerji bağımlılığından kurtulur. Ayrıca ticaret açığımız tamamen kapanır. Bu çok mühim bir konu” dedi.
Dr Mükerrem Şahin’in yaptığı buluşun da bu açıdan çok mühim olduğunu vurgulayan Veziroğlu, ”Tabii bunu ticari hale getirmek için büyük çaplı deneyler yapmak lazım. Bunların da desteklenmesi gerekiyor” değerlendirmesini yaptı.
Karadeniz’deki bu potansiyelin değerlendirilmesi konusunda Karadeniz Teknik Üniversitesi, Rize Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi araştırmacıları ile Karadeniz’e kıyısı bulunan ülke araştırmacılarının çalıştığını dile getiren Veziroğlu, ”Ancak bu çalışmalar hala araştırma aşamasında. Henüz ticari hale gelmedi. Bu araştırmalar arasında hidrojeni en ekonomik şekilde üretecek sistemin bulunması lazım” dedi.
Bu araştırmaların büyük çaplı yapılabilmesi için desteklenmesi gerektiğini ifade eden Veziroğlu, ”Büyük çaptaki deneylerde ticari olarak ne şekilde hidrojenin üretilebileceğinin projesinin hazırlanmış olması gerekiyor. Mükerrem Şahin’in çalışmasında hidrojen, kalalizör yöntemiyle elde ediliyor. Diğer çalışmalarda ise başka yöntemler kullanılıyor. Burada mühim olan hangi yöntemin hidrojeni daha ucuz üretilebileceği. En ucuz yöntem piyasayı tutacaktır. Bu anlamda Şahin’in çalışması çok mühim.
Bu çalışmanın ticari olarak üretilebilmesi için daha büyük çapta üretim yapılması ve maliyet hesaplarının yapılması lazım. Bu yöntemle ilk etapta hidrojen üretilirse, maliyet ne olacaktır? Bunun gösterilmesi lazım. Eğer doğalgazdan daha ucuza üretilebilirse, Türkiye’de doğalgazın, petrolün ve kömürün yerini alır ve dışarıdan doğalgaz, petrol ve kömür ithal etmemize gerek kalmaz.”
Veziroğlu, Şahin’in çalışmasının Dünya Hidrojen Enerjisi Derneği’nin çıkardığı Uluslararası Hidrojen Enerjisi Dergisi’ne gönderildiğini ve burada çeşitli araştırmacılar tarafından tetkik edilip yayınına karar verileceğini söyledi.
-BU ÇAĞIN ADI ”HİDROJEN” ÇAĞI-
Uzun yıllar hidrojen ve bor teknolojileri üzerine çalışmalar yürüten ve çok sayıda uluslararası yayım yapan Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Levent Aksu da konuya ilişkin görüşlerini aktarırken, geçen yüzyılın bilim çevrelerinde ”atom çağı” olarak adlandırıldığını, bu yüzyılın da ”hidrojen çağı” olduğunu belirtti. Aksu, hidrojenin kainatta en çok bulunan element olarak çok büyük bir enerji kaynağı olduğuna dikkati çekti.
Hidrojenin genellikle suyun elektrolizinden elde edilebildiğini anlatan Aksu, iki hidrojen ve bir oksijen elementinden oluşan sudan hidrojenin ayrıştırılması için çok yüksek elektrik enerji gerektiğinden bu çalışmaların çok zahmetli ve zor olduğunu belirtti.
Hidrojen-sülfürlü suda bu zahmetlerin çoğunun bulunmadığını söyleyen Aksu, Mükerrem Şahin’in yürüttüğü projenin özellikle bu açıdan çok önemli olduğunu vurguladı. Çalışmada, hidrojeni sülfürden ayırmak için özel katalizörler kullanıldığını anlatan Aksu, şu bilgileri verdi:
”Hidrojen günümüzde çok önemli bir yakıt. Bildiğimiz tüm roket yakıtları hidrojenden yapılıyor. Çağımıza adını veren de hidrojen. Hidrojen, bilinen en etkili yakıt. Petrolün veya benzinin veriminin 10 bin katı kadar yüksek bir verim sağlıyor. Fakat, sıvılaştırılması sorunu belli katalizörlerle, depolanması sorunu da büyük ölçüde halledildi.”
Hidrojenle çalışan arabaların yapılmaya başladığını, ABD’de de çok sayıda hidrojen dolum merkezinin bulunduğunu dile getiren Aksu, ”Hidrojen sülfürden hidrojeni elde etmek mevcut tüm yöntemlerden daha kolay” dedi.
Karadeniz dip sularına yönelik projenin son derece önemli bir proje olduğunu ifade eden Aksu, şu görüşlerini bildirdi:
”Hidrojen sülfür Karadeniz’in dip sularında çok fazla bulunan bir bileşik. Bunun içinden hidrojenin alınması konusunda yapılan fizibilite çalışması da son derece uygun. Daha yapılması gereken çok çalışma var. Bu çalışma, hidrojen araştırmalarında bir mihenk taşı diyebilirim. Türkiye’de uygun bir şekilde petrolden daha ucuza mal edilebileceğini düşünüyorum. Bunun için fiyat ve fizibilite araştırmasının yapılması lazım. Sanıyorum ki petrolden daha ucuza mal olacaktır.”