Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Parlamento Birliği katkılarıylaİstanbul’da düzenlenen ‘Müslüman Toplumlarda Değişim ve Kadının Rolü’ konulukonferanstakonuştu.
Fransa’nın aldığı karara tepki gösteren Erdoğan, Osmanlı’nın Fransa’ya yaptığı yardımın belgelerini gösterdi. Başbakan, Sarkozy’e Kanuni Sultan Süleyman’ın Fransa kralına gönderdiği mektubu hatırlattı. İşte Başbakan’ın konuşmasından satırbaşları;
İslam coğrafyasındaki Afrika başta olmak üzere 5 kıtadaki tüm kadınları selamlıyorum.
Kadınlar tarihin her döneminde her toplumda değşimin en önemli unsuru hatta sahibi oldular. Kadınlar değişime ne kadar sahip çıktıysa toplumlar da değişime o kadar sahip çıktı. Kadın haklarının ileriye gittiği her toplumda ülkeler ilerledi.
Kadınların itelendiği ötelendiği arka plana atıldığı her toplumda her alanda geriye gittiler. Kadınlarına eşlerine annelerine kız çocuklarına değer vermeyen hiç bir toplumun refaha ve huzura ulaşmak için hiç bir ihtimali yoktur.
Kadın zerafetini istismar eden hiç bir toplumun medenileşme imkan ve ihtimali yoktur.
ERMENİ TASARISI
Dün Fransa’da bir yasa kabul edildi. Bunu söylemeyi görev telaki ediyorum. Fransa’ya yönelik tedbirlerimizi açıkladık.
Fransa’da 5 milyon Müslüman var. Fransa’da müslüman karşıtlığının ne boyutlara ulaştığını bu hareket ortaya koymuştur.
Sarkozy böyle oyunlarla seçim kazanma endişesine düşmüştür.
Cezayir’de 1945’ten itibaren nüfusun %15’i acımasızca şehit edildi. Cezayirliler fırınlarda toplu olarak yakıldı, katledildi. Fransa Cumhurbaşkanı bu soykırımı bilmiyorsa gitsin babasına sorsun. Eminim ki oğluna söyleyecek çok sözü vardır.
Sarkozy’nin Avrupa’daki soykırımdan kaçan dedesi Osmanlı’ya sığındı. 1492 yılından itibaren 15. yy’ın sonlarında binlerce musevi aile enhibisyondan kaçarken Osmanlı Devleti onlara kucak açtı. Bizim dedelerimiz. Bunu söylediğimizde rahatsız oluyorlar. Tarih bilmiyorsunuz onun için. Binlerce musevi Osmanlı’nın hoşgörüsüne sığındı. Yüzlerce yıl burada hayat sürdü. İspanya’dan kaçıp Osmanlı’ya sığınan museviler Selanik’e yerleştirildiler. Selanik Osmanlı idaresinden ayrıldıktan sonra göç etmek zorunda kalmışlardır.
Sarkozy Türkiye tarihinde soykırım bulamaz. Tarihimize bakarsa kendi ailesinin Türkyie’nin Türkler’in yardımından şefkatinden başka hiçbirşey göremez.
Kutsal Roma-Cermen İmparatoru Şarlken ile 24 Şubat 1525’te Kuzey İtalya’da yaptığı savaşta yenik düşen Fransa Kralı Fransuva’nın yardım istemesi üzerine Kanunî Sultan Süleymanın gönderdiği meşhur Fermanın metni:
“Ben ki sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allahın yeryüzündeki gölgesi Akdeniz’in ve Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Azerbaycanın ve Şamın ve Halep’in ve Mısırın ve Mekke ve Medine’nin ve Kudüsün ve bütün Arap diyarının ve Yemen’in ve nice memleketlerin sultanı ve padişahı Sultan Bayezid Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Hân’ım.
Sen ki Fransa vilayetinin Kralı Fransuva’sın.
Hükümdarların sığındığı kapıma elcinizle mektup gönderip, ülkenizi düşman istila edip, şu anda hapiste olduğunuzu bildirip, kurtuluşunuz konusunda bizden yardım talep ediyorsunuz.
Söylediğiniz her şey dünyayı idare eden tahtımızın ayaklarına arz olunmuştur. Her şeyden haberdar oldum. Yenilmek ve hapsolunmak hayret edilecek bir şey değildir. Gönlünüzü hoş tutup üzülmeyesiniz.
Böyle bir durumda atalarımız düşmanları mağlup etmek ve ülkeler fethetmek için seferden geri kalmamışlardır. Biz de atalarımızın yolundayız ve daima memleketler ve alınmaz kaleler fetheylemekteyiz. Gece gündüz daima atimiz eyerlenmiş ve kılıcımız belimizde kuşatılmıştır. Yüce Allah hayırlara bağışlasın. Allahın istediği ne ise olur. Bundan başka haberleri gönderdiğiniz adamınızdan öğrenesiniz. Böyle biliniz…
Selim’in oğlu Süleyman!”
İŞTE O GÖRÜNTÜLER
Kendi tarihine de baksa bizim tarihimize de baksa Türkiye’nin yardımlarından başka hiç birşey göremeyecektir. Oy hırsıyla baktığı için görmesi gerkenleri görmekten aciz kalıyor.
Bu tutuma karşı bu ayrımcı islam karşıtı tutuma yönelik ilk tedbirlerimizi aldık. Bu tutum devam ettikçe biz de tedbirlerimizi kararlılıkla uygulayacağız.
Patlamento’nun içinde %10’un bile katılmadığı bir Meclis’te 10 kişinin oyuyla kabul edilmiş bir oylamayla böyle bir sonuç ortaya koyuyor. Yüreğiniz varsa tüm parlamentoyla girin oylayın. Bunu AB’de de bize aynı şekilde yaptı. Ne olursa olsun TÜrkyie AB ile ne kadar birlik olmak istiuyorsa AB’de Türkiye ile bir güç olmak istedikçe ortak bir güç oalcaktır. Aksi takdirde başarı söz konusu olmaz.
Biz dünya barışına katkı için bu adımı attık. Bunlarda ne yazıkki bu anlayış yok. Herşey daha güzel olacak. Türkiye bu güne kadar onlarla buraya gelmedi. Kadınıyla erkeğiyle buraya geldi. Aynı şekilde gücünü katlayarak bundan sonra da devam edecek.
Birlikte olalım islamafobia’ya karşı elele olalım. Biz yaradılanı yaradandan ötürü sevdik yaradandan ötürü sevmeye devam edeceğiz.
CENNET ANNELERİN AYAKLARININ ALTINDADIR
Bizim medeniyetimiz insanı yaradılmışların en şereflisi oalrak eşrefi mahlukat olarak görmüştür. Erkekleri değil kadınları değil ayrım olmaksızın insan yaradılmışların en şereflisidir.
Peygamber Efendimiz cahiliye dönemine dair yasakladığı ilk şey kız çocuklarının gömülmesi olmuştur.
Dinimiz kadının değerini Cennet annelerin ayaklarının altındadır diyerek belli etmiştir. Ben bu nimetten mahrumum. Orda o koku var.
HZ.HATİCE PEYGAMBERİMİZİN HEP YANINDA OLDU
Bir iş kadını olarak Hz.Hatice validemizin yanından alemin nefahiri örnek numune rehber insan Hz.Peygamber çıkmıştır. O başından itibaren sevgililer sevgilisinin yanında olan en önemli insandır. O ağır yük kendisine yüklendiği andan itibaren beni örtünüz dediği anda kendisini örten ilk insan Hz.Hatice validemizdir.
TARİHİMİZDE ASRI SAADET VAR
Bizim ortak tarihimizde asr-ı saadet var. Selçuklu Osmanlı var. Ortak bir medeniyeti paylaşmakla ortak değerleri referans alıyoruz. Kadınlarla annelerle ilgili değerleri paylaşıyoruz.
İnsan öldürmenin insana şiddet uygulamanın haklarından mahrum etmenin ırkçılığın kesin bir şekilde reddedildiğini çok iyi biliyoruz.
Bildiklerimizle gördüklerimiz arasında çok büyük bir uçurum olduğunu da büyük bir teessürle görüyoruz.
“TÜRKİYE NİÇİN İÇİŞLERİMİZE KARIŞIYOR”
Bosna’da kadınlar işkenceye maruz kaldığında sesimizi çıkarttık. Filistin’e karşı kalplerimiz yandı. Afganistan’da Somali’de kalplerimiz yandı ama Irak’da Suriye’de Mısır’da acı çeken kadınlara karşı daha fazla içimiz kanadı. Kadınlar yerlerde sürüklenirken kendimizi sorgulamak zorundayız. Bu sesleri çıkardığımız için “Türkiye niçin içişlerimize karışıyor” seslerini duymak ayrı bir zillettir.
Siirtte Bitlis’te Ankara’da İstanbul’da katledilen kızlar karnında çocuğuyla öldürülen kadınlar için sesimizi tepkimizi yükseltmek zorundayız.
İslam coğrafyasını yoksulluğa mecbur edenleri eleştireceğiz. İslamafobia’yı şiddetle eleştireceğiz. Afrika’nın ortadoğu’nun kaynaklarını talan etme hırsını eleştireceğiz ama kendi özeleştirimizi de yapabilirsek çözümler üretebileceğimize inanıyorum.
Biz dünyaya insanlığa örnek teşkil edecek bir değerler manzumesine değere sahibiz. Bizim dinimiz islam kelime anlamıyla barıştır. Bu barış dininin mensupları olarak biz dünyaya barışı yaymak zorundayız. İnsan haklarında da en üst standarları yakalamak zorundayız.
Kadınların ön sıralarda olduğu değişim hareketi inşallah zerafetin şefkatin egemen olduğu yeni bir dünyanın kapılarını hepimiz için açacaktır.