Başbakan’a, eşine, ailesine, partisine yalanlarla dolu ağır hakaretler içeren siteler açtıran ve işlettiren, Kapatma Davası’nın birkaç gün öncesinde Osman Paksüt’le kameraları karartıp gizlice görüşen, sitelerden kapatma davası dosyasına delil ürettiren İlker Başbuğ’u savunma işini bizim dünyamızdan bir gazeteye üç gün üst üste manşet yaptırtmak büyük bir güç ve kabiliyet gerektirir
Yeni Akit Ankara Temsilcisi Yener Dönmez’den müthiş bir Ergenekon analizi:
Ergenekon’un nüfuz gücü
İlker Başbuğ’un Ergenekon’un hedefi olduğunu hatta 21Ağustos 2008’de Genelkurmay Başkanlığı makamına oturmadan 1 hafta önce Ergenekon tarafından suikast girişimine maruz kaldığını bir gazetemiz 3 gündür manşetten veriyor.
İlker Başbuğ’un bir PR ekibi vardı.
Bunun bilinen ismi Nuran Yıldız’dı.
Bir de bilinmeyen isimleri vardı ve bunlar gizli görüşmeler yapıyorlardı.
Gizli PR ekibi sağ kökenli gazetecilere “Aslında Başbuğ, Ergenekon davasını destekliyor ve yürümesini sağlıyor ama altındakilerin gazını almak için taktiksel davranarak sert açıklamalar yapıyor” diyorlardı.
Bu ekip, Başbuğ tutuklanınca tekrar devreye girdi ve üstelik de üç gün üst üste manşet yaptırarak, Başbuğ’un Ergenekon’un hedefi olduğuna inanmamızı sağlamaya çalışıyor.
Olayın nasıl düzmece olduğunu ortaya koyalım:
21 Ağustos 2008’de İzmir’de Eşrefpaşa ilçesi Yağcılar mevkiinde bir patlama meydana geldi. Saldırıda 1 asker şehit oldu, 2 asker, 8 polis ve 6 vatandaş olmak üzere toplam 16 kişi yaralandı.
Haberde; Başbuğ’un o tarihte eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ü ziyaret etmek amacıyla İzmir’de bulunduğu ve patlamanın Ergenekon’un Başbuğ’a suikastı olduğu iddia ediliyor.
Bir: Başbuğ o tarihte İzmir’de değil, İstanbul’daydı.
Hilmi Özkök yaptığı açıklamada nezaketen “tarihleri hatırlamıyorum” dese de, Google’dan bile Başbuğ’un o günkü İstanbul programını bulabilirsiniz.
İki: Saldırıyı Ergenekon değil, PKK yaptı. Üstelik de bütün failleri yakalandı.
Sahte İstanbul plakalı aracın 18 Ağustos 2008’de PKK’nın sözde Diyarbakır Özel Kuvvetler sorumlusu SORO Kod adlı Salih Kaplan isimli PKK’lı terörist ile bağlantılı PKK’lı Zeki Bulut tarafından İzmir’e getirildiği belirlendi.
Patlamadan sadece 2 gün sonra 23 Ağustos 2008’de 9 PKK’lı yakalandı. (Yakalananlar: Zeki Bulut, Gökhan Dönmez, Recep Sürme, Ercan Dağ, Hacı Kod isimli Takyeddin Sürme, Ahmet Sürme, Cüneyt Sürme, Leyla Sürme, Abdürrezzak Öztep ve Mustafa Kızıl).
Parmak izi araştırmasında Ahmet Sürme kimliğini kullanan kişinin aranan PKK’lı Bünyamin Sürme olduğu tespiti yapıldı.
Takyeddin Sürme’nin evinde ise; 1 kg plastik patlayıcı, 2 adet fünye, 3 kg. naftalin, 3 kg. amonyum nitrat ele geçirildi. Malzemelerin patlamada kullanılan malzemelerle aynı olduğu kriminal raporda belirlendi.
Üç: Teröristler suçlarını itiraf ettiler ve hedeflerini açıkladılar. Bünyamin Sürme ifadesinde eylemi PKK adına gerçekleştirdiklerini itiraf etti, üstelik hedefini de şöyle açıkladı:
“Daha önceden keşfini yapmış olduğum bölgeden İzmir Emniyet Müdürlüğüne ait servis aracı geçerken saat: 07.45 sıralarında, patlama noktasını gören Bozyaka sırtlarındaki açık kayalık alanından telsizle bomba düzeneğini ateşleyerek patlamayı gerçekleştirdik.”
İtiraflar, deliller, parmak izleri, patlayıcılar sonrası hepsi tutuklandı ve şuan cezaevindeler.
Olay bu kadar açık ve net ama bitmedi.
Dört: Başbuğ’u kurtarma haberinde “saldırının adi bir olaymış gibi geçiştirildiği ve üstünün kapatıldığı” iddiası var ki çok güldüm.
Aksine hem ulusal hem yerel basında, TV’lerde patlama ve yakalananlar geniş çapta yer aldı, video görüntüleriyle beraber.
Beş: Pes dedirten olay ise “şehit albay” hikayesi.
Haberde patlamada Albay Ahmet Kılınç’ın şehit olduğu yazıyordu.
Albay Kılınç’ın olayla ilgisi olmadığı gibi şuan İzmir Merkez Komutanlığı’nda muvazzaf görevine sapasağlam devam ediyor.
Bunları niye uzun uzun anlattım:
Şimdi birileri Başbuğ’u Kurtarma Planı çerçevesinde 367 fecaati gibi Yüce Divan uydurması yapıyor ya; ekibin ne kadar sağlam çalıştığını, bizim dünyamızdan gazetelere bile nasıl nüfuz edebildiklerini görün istedim.
Başbakan’a, eşine, ailesine, partisine yalanlarla dolu ağır hakaretler içeren siteler açtıran ve işlettiren, Kapatma Davası’nın birkaç gün öncesinde Osman Paksüt’le kameraları karartıp gizlice görüşen, sitelerden kapatma davası dosyasına delil ürettiren İlker Başbuğ’u savunma işini bizim dünyamızdan bir gazeteye üç gün üst üste manşet yaptırtmak büyük bir güç ve kabiliyet gerektirir.
İşte bu güce Ergenekon diyoruz…
Hafife almaya gelmez…