İfade kriziyle gündeme getirilen Cemaat ile iktidar çekişmesi iddalarına Erdoğan’ın baş danışmanı yanıt verdi. Süreci detaylarıyla el alan Akdoğan’ın tespitleri çok çarpıcı
MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılmasından sonra ortaya çıkan krizle birlikte bir kesim ısrarla Fethullah Gülen Cemaati ile AK Parti arasında çekişme olduğuna dair iddialar ortaya attı. Cemaat kanadı böyle bir şey olmadığını dile getirmişti iktidar kanadının açıklaması da Başbakan Erdoğan’ın danışmanı olan Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan’dan geldi.
Yeni Şafak gazetesinde YasinDoğan müstearıyla yazılar kaleme alan Akdoğan bugünkü yazısında süreci tümdetaylarıyla ele aldı.
Akdoğan “Her türlü oyunun farkındayız…” başlık yazısında sürecin Başbakanlık tarafından nasıl yönetildiğini, Erdoğan bu defa neden suskun kaldığını ve parti içindeki genel görüşü şöyle açıkladı:
SÜRECİ BAŞBAKANLIK KANADI NASIL YÜRÜTTÜ
“9 yıldır içimin daraldığı, kalbimin sıkıştığı onlarca olay yaşadım. 2004 AB zirvesi öncesi Türkiye’ye dayatma yapıldığında, Davos’ta İsrail’in küstahlığı ilişkileri gerdiğinde, 27 Nisan’da yayınlanan bildiride ve öncesindeki uzun gecelerde tarifsiz gerilimler yaşadım. Ama şu son günlerde yaşananlar hepsinden fazla içimi daraltıyor. Bu olayların hepsi Başbakan Erdoğan’ın volkan gibi patlamasıyla, önüne aldığı herşeyi silip süpürmesiyle aşıldı. Bugün de durumu bir dayatma ve saldırı olarak görerek benzer patlama bekleyenlerin sayısı az değil, doğrusu haklı gerekçeleri de yok değil. Ama bazen susmak bağırmaktan fazla etki yapar, patlamaktansa sağduyuyu kuşanmak insafsızları da insafa getirir. Biz inanıyoruz ki, bir insanın gönül dünyasını yıkmaktansa veya tedirgin bakışlarla sükunet bekleyenleri kaygıya gark etmektense sıkışan kalbin patlaması evladır. İnsanın bir uzvu başka bir uzvuna adavet besleyemez, gönül koyamaz, hasmane tutum takınamaz. Bugün bazılarının anlamadığı şudur: Başbakan Erdoğan’ı gönülden seven cemaat mensupları ile Hocaefendi’ye sevgi besleyen AK Partililer arasında bir çatışma ve çekişme olamaz, bunlar birbirinden ayrılamaz, çünkü bunlar aynı insanlardır.
CEMAAT İLE BİR ÇATIŞMA YOK!
Akdoğan AK Parti ile Cemaat arasında süreçte her hangi bir sürtüşme yaşanmadığını ve yaşanmayacağını da şu şekild dile getirdi:
“İngiltere’de katıldığım bir akademik programda şunu öğrenmiştim: Bizler ne söyleyeceksek yazının sonunda söylüyoruz, İngilizler ise başında söylüyorlar. Ben de Türk gibi yazıp, onlar gibi yazının sonunu başa taşıyorum ve şunları söylüyorum:
1. AK Parti ile Gülen cemaati arasında hiçbir zaman bir çatışma ve çekişme yaşanmamıştır, bundan sonra da yaşanmayacaktır. Bu sadece gönül birlikteliği değil, büyük Türkiye idealinde temerküz eden bir amaç ve hedef birlikteliğidir. İki farklı kulvarda hareket eden bu yapılar arasında güç ve iktidar çekişmesi yaşanmasını murad edenler yine hayal kırıklığına uğrayacaktır. Fitne ateşine odun atanlar, sadece parti ve cemaati ‘kaybet-kaybet’ sarmalına sürüklemek istememekte, aynı zamanda Türkiye’yi iddialarından ve demokratikleşme perspektifinden koparmaya çalışmaktadır.
ZOR DURUMA RAĞMEN TAVİZ YOK
Krizle birlikte Türkiye düşmanlarının harekete geçtiğine dikkat çeken Yaçın Akdoğan, AK Part iktidarının maruz kaldığı sıkıntılı duruma rağmen, Ergenekon, PKK/KCK davalarının yürütülmesi ile terörle mücadeleden asla taviz verilmeyeceğini şöyle: belirtti:
2. 15 Şubattan itibaren yeni bir kalkışmaya hazırlanan terör örgütü ve bölgede Türkiye’nin etkisini kırmaya çalışan Türkiye düşmanlarına fırsat verilmemelidir. Asker, polis ve istihbarat örgütlerinin uyumunu ve motivasyonunu güçlendirerek ortak hareket etmek, terörle mücadele açısından hayati derecede önemlidir. Ne Ergenekon davası sulandırılmalıdır, ne KCK/PKK ile mücadele akamete uğratılmalıdır, ne de kirli ilişkilerle ve karanlık odaklarla hesaplaşma kesilmelidir. AK Parti iktidarı maruz kaldığı sıkıntılı duruma rağmen bu kararlılıktadır.
BASINDAKİ RESİM!
Yalçın Akdoğan, Yasin Doğan mahlasıyla kaleme aldığı yazısında, geçen haftadan beri yaşananları ve medya yansımasını da ele aldı:
Gelelim geçen haftadan bu yana oluşan görüntüye ve ortaya atılan iddialara:
– MİT’in PKK ve KCK’yı kurarak ve büyümesini sağladığı iddiası bugüne kadar yaşanan tüm ölümlerin katili olarak devleti göstermekte, BDP’nin ‘düşman devlet, ceberrut devlet’ tezine güç vermektedir.
– Yargı ve güvenlik bürokrasisinin, seçilmiş iktidara politika dayattığı, siyasete yön vermeye çalıştığı şeklinde bir algı oluşturulmaktadır.
– AK Parti ile Gülen cemaati arasında çatışma üretilmek istenmektedir.
– 250. madde değişikliği yaptırılarak Ergenekon sürecinin boşa çıkarılması murat edilmektedir.
– MİT Müsteşarı ve bazı hükümet üyeleri KCK’lı gibi gösterilerek KCK operasyonları sulandırılmaktadır.
– MİT, polis ve asker arasındaki uyum bozularak, moralsizlik oluşturulmakta, PKK ile mücadele zafiyete düşürülmek istenmektedir.
– Devlet içinde çok parçalı, bölünmüş ve çatışma halinde bir yapı oluştuğu izlenimi uyandırılarak otorite zafiyeti görüntüsü verilmektedir.
– Kapalı devre çalışan bir ekibin Başsavcının, valinin ve hükümetin bilgisi dışında işler yaptığı algısı üretilerek güvensizlik pompalanmaktadır.
– Bölgesel gelişmelerde etkili olan ve İsrail’in hedefi haline getirilen MİT Müsteşarının devre dışı bırakılmasıyla Türkiye’nin bölgesel etkinliği kırılmak istenmektedir.
– MİT ve emniyet istihbarat arasında bir çatışma ve inisiyatif mücadelesi ateşlenmeye çalışılmaktadır.
– Başbakan Erdoğan’ın Meclis kürsüsünden kendisinin görevlendirdiğini söylediği Hakan Fidan hedefe konularak, Başbakan’a karşı hamle yapılmaktadır.
Geçen haftadan bu yana basında resmedilen fotoğraf budur. Bunların doğruluğu yanlışlığı bir yana, acaba bu görüntüyü kim üretmek istemektedir? Bir kısım savcı ve polisler mi böyle bir durumu planlamıştır yoksa onların girişiminden sonra birileri bu görüntüyü oluşturmaya mı çalışmaktadır?
Eğer bu girişimi başlatanlar istemeden böyle bir duruma sebep oldularsa bir adım sonrasını göremeyecek bir yetersizlik içindedirler. Eğer bunu bilerek yaptılarsa ortada daha vahim bir durum vardır ve söylediklerinin tam tersi bir tezgahın parçası olmuşlardır.