Duru Tiyatro tarafından sahneye konan ‘Tatlı Çarşamba’ isimli oyunda rol alan Sibel Turnagöl, oyunun kendisi için terapi görevi gördüğünü söylüyor: Annemi kaybettikten sonra çok zor günler geçirdim. Bu oyun bana iyi geldi
Geçtiğimiz Haziran ayında annesini akciğer kanserinden kaybettikten sonra zor günler yaşayan Sibel Turnagöl; Duru Tiyatro’nun yeni oyunu ‘Tatlı Çarşamba’daki rolüyle kendine geldiğini söylüyor. Oyunda, ‘Dorothy’ adında aldatılmış bir kadını oynayan Turnagöl; ‘Tatlı Çarşamba’yı, rolünü ve özel hayatında aldığı yeni kararları anlattı…
‘Tatlı Çarşamba’, aldatma üzerine kurulmuş bir oyun, değil mi?
Evet; evliliklerdeki, ilişkilerdeki, iş hayatındaki aldatmaları anlattığımız bir oyun bu. Ben oyunda; kocası tarafından aldatılan ‘Dorothy’ karakterini oynuyorum. ‘Dorothy’, kendine bir dünya kurmuş. Kurduğu o dünyada kendisi yok. Sadece kocasının istekleri doğrultusunda yaşadığı bir hayatı var. Kocası ise çarşamba günleri sevgilisiyle buluşuyor. Kadın bunun farkında ama kendisine bile itiraf edemiyor. Ama sonunda bütün yanlışların içinde herkes kendi doğrusunu buluyor.
TANIDIK GELEN ŞEYLER VAR
Seyirci ‘Dorothy’e, eşine bağlı bir hayat yaşıyor diye kızacak mı?
Yok, kızmayacak. Hatta sevecekler. Kadın çok küçük yaşlarda evlenmiş adamla ve hayatı onunla yaşamaya başlamış. Üniversitede okuyan çocukları var. Sineye çekiyor bazı şeyleri. “Evlilik nedir ki; karşılıklı anlayış fedakarlık ve uzlaşmadır” diyor.
‘Dorothy’ ile benzer yanlarınız var mı?
O da benim gibi çok küçük yaşta evlenmiş, aldatılmış. Üniversiteye giden çocuğu var. Kendimi oynuyorum gibi gelmedi bana ama çağrıştıran, tanıdık gelen şeyler var tabii.
Bu nasıl bir duygu uyandırıyor sizde?
Beni rahatsız etmiyor. Etseydi, bu oyunda oynamayı kabul etmezdim. Çok rastlanılan şeyler bunlar. Zaman her şeyin üstünü kapatıyor. Bitti, gitti. Hayatta her şey olabilir. Ben olayları uzaylı gibi değerlendirmiyorum. Olgunluk böyle bir şey işte…
DELİ BİR MÜCADELE VERDİK
Annenizin hastalığı ve vefatı sizi hayata karşı daha bir olgunlaştırdı galiba…
Kesinlikle! Anneme altı ay verdiler, biz 3.5 sene yaşattık onu. 3.5 yıllık kanser tedavisi boyunca annemle o kadar zor günler yaşadık ki… Yeni jean’ini giymiş, alışverişe çıkarken; benim zorumla bir doktora uğruyor ve orada hastalığı ortaya çıkıyor. Yarım saat içinde bütün hayatımız değişti. O andan itibaren gözün ne para, ne iş; hiçbir şey görmüyor. Sadece deli bir mücadeleye başlıyorsun. Ben hayatımda hiçbir şeye bu kadar odaklanmadım. O tedavi süresince bu hastalıktan muzdarip bir sürü hasta olduğunu, onların yok oluşunu, ailelerinin perişanlığını gördüm. Bunları gördükten sonra aşkmış, beni aldatmış, o bana bunu yapmış, beni üzmüş; 5 saniye düşünmem.
Annenizin ölümünden sonra kendiniz toparlayabildiniz mi?
Yedi ay oldu ama çok toparlandığımı söyleyemem. Biz annemle hep birlikte yaşadık. Son 1.5 sene ben onun odasında uyudum. O benim çocuğum gibi olmuştu. Açıkçası biraz doktor desteği aldım. Çünkü hiç uyuyamıyordum. Ama şimdi yavaş yavaş toparlanmaya çalışıyorum. Bu oyun o anlamda bana iyi geldi, terapi gibi oldu. Oyalıyor beni.
Bu oyunda rol almayı biraz da o yüzden mi kabul ettiniz?
Evet. Dört yıldır bir oyunda rol almıyordum. Önceden Alışık Tiyatrosu’nda oynuyordum, şimdi Duru Tiyatro’dayım. Bu değişiklik de hoş geldi bana. Yönetmenimiz Emre Kınay oyuna çok güveniyordu. Teklif edince ben de kabul ettim.
MUTLU OLMAK KEREM VE SONGÜL’ÜN DE HAKKI
Eski eşiniz Kerem Alışık ile Songül Öden’in evleneceği haberleri çıkıyor. Gazetelerde “Evlenirlerse üzülürüm” dediğiniz yazıldı. Üzülür müsünüz gerçekten?
Hiç öyle bir şey söylemedim. Neden üzüleyim? Herkesin bir hayatı var. Mutlu olmak herkesin hakkı, onların da hakkı.
Siz evlenmeyi hiç düşünmediniz mi?
Evlilik zor, hele daha önce yaşadığın bir şeyse çok daha zor. Uzun süre düşünmedim. Çünkü Sadri küçüktü ve evlenmemi istemiyordu. Rahmetli annem de karşıydı. Ama son zamanlarında artık evlenmemi istiyordu. Sadri de artık “Anne evlenmen lazım” demeye başladı.
İÇİMDE KORKU VAR
Siz istemiyor musunuz peki evlenmeyi?
Bazen düşünüyorum, “Evlenmeliyim” diyorum. Bazen yaşadığım şeylerden dolayı evliliğe karşı içimde bir korku oluyor. Bir de onunla uğraşmak istemiyorum. Sürdüremeyeceğim bir evlilik yapmak istemem. Kısmet.
Hiç evlilik teklifi aldınız mı?
Aldım. İnsanlara evlilik düşündürten bir yapım var herhalde. (Gülüyor)
ÇİRKEFLİK YAPMAYI HİÇ SEVMEM!
Herkes sizin için “Çok hanımefendi” diyor. Bu duruşunuzu nasıl koruyorsunuz?
Ben kavga etmeyi, çirkeflik yapmayı hiç sevmem. Söz ağızdan çıktı mı, onu geri almak mümkün değil. Ben sabırlı biriyimdir. Susarım, beklerim ama konuştuğum zaman ağır konuşurum. O noktaya zor gelirim