‘Eyvah irtica’ ve ‘şeriat ayaklanması’ mihvalindeki haberlerin, gazetelerde nasıl mantar gibi bittiğini, o haberlerden birini yapmaya giden muhabir anlatıyor
Merhum Necmettin Erbakan’ın Başbakanlığı’ndaki Refahyol Hükümeti’ni devirmek için “irtica geliyor” yaygarası kopartanlar bugün utanmadan o günlerdeki rollerini inkar ederken, arşivlerde “sipariş haber” örnekleri bolca yer alıyor. Bir dönem Vatan gazetesinde çalışan, buradaki görevinden ayrıldıktan sonra özeleştiride bulunan Yüksel Göktürk, artık yayın hayatında olmayan muhabirim.com isimli sitede, o günlerde kartel medyasında yapılanları bir bir anlatıyor. HOPALI “ÇARŞAFLILARI ÇEK” DİYE HÖYKÜRÜYORDU
Göktürk’ün 27 Nisan 2008 tarihinde “İrtica haberi nasıl yapılır?” başlıklı yazısında, “sipariş irtica haberi” konusunda şu bilgiler yer alıyor: “2006 yılının bahar sonu yaz başıydı. Masamda oturmuş haber yazıyordum. Yazı işleri Müdürü Tayfun Hopalı, ‘Yüksel çabuk, Emirgan Korusu’nda kara çarşaflı kadınlar toplu halde namaz kılıyormuş. Hemen çek gel’ dedi. İçimden, ‘Kılsınlar, burası Müslüman ülkesi değil mi?’ diye geçirdim. Hopalı, ‘Yüksel çabuk, hepsini çek, değişik açılardan çek’ diye höykürüyordu ben servisten çıkarken. Olay muhtemelen şöyle gelişti: Hopalı makamında otururken, dışardan bir telefon aldı. O an Emirgan Korusu’nda bulunan ve en az Hopalı kadar beynamaz olan biri kara çarşaflı bazı kadınların cemaatle namaz kıldığını gördü. Bu beynamaz yemeden içmeden telefona sarıldı ve demokratik ve dinsiz basının silahşörlerinden Vatan’ı aramayı akıl etti. Sonrası malum…”
“NAMAZI SUÇ SAYAN ZİHNİYETE LANET ETTİM”
Talimatın ardından seri bir şekilde Emirgan Korusu’na gittiklerini anlatan Yüksel Göktürk, yazısının devamında şu bilgileri veriyor: “Kara çarşaflı gerici grubu namaz kılarken görüntüleyip tüm dünyaya ifşa edelim ki görsünler anyayı konyayı. Nüfusun yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede alenen, hem de topluca Emirgan Korusu’nda namaz kılmak nasıl oluyormuş bi görsünler… Biraz aşağılara indim. İşte oradalar kara çarşaflı gerici kadınlar. Muhtemelen namaz eylemini bitirmişler, şimdi de yanlarında getirdikleri yiyeceklerle kendilerine piknikçi süsüvermeye çalışıyorlar. Biz yer miyiz bu piknik numarasını! Hemen sarıldım fotoğraf makinama, bastım denklanşörüne… Klik, klik.. 3-5 kare çektim. İçlerinden biri ‘Ne çekiyorsun’ diye diklenecek oldu muhabir çevikliğiyle ‘Piknikçilerle ve çevre temizliğiyle ilgili haber yapıyoruz da…’ yalanını uyduruverdim; kendime, insanlığıma yakıştıramayarak.” “KALBİM KANIYORDU”
“Dışarıdan görünmüyordu ama kalbim kanıyordu. Öyle bir kanıyordu ki sanki insanlığım, Müslümanlığım ölüyordu içimde. Bir taraftan fotoğraf çekiyor bir taraftan da beni buraya namaz kılanların fotoğrafını çekmeye gönderene, ona haber verene, namaz kılmayı suçmuş gibi lanse eden zihniyete, yetiştiren sisteme, öğretmenine, öğretmeyenine bildiğim bütün küfürleri sıraladıktan sonra aynı gruptan olduklarını tahmin ettiğim ve kadınlardan az ötede sofra kurmuş; biri ak sakallı hacı, ikisi genç üç kişinin yanına yaklaşarak Allah’ın selamını verip aldım. ‘Hacı buraya niye geldim biliyor musun?’ ‘Yoo bilmiyorum’ ‘Ben buraya namaz kılan kara çarşaflı kadınları çekmeye geldim.” O namaz kılanlar bizdik, suç mu işledik namaz kılmakla? Diyecek bişi bulamadım… Hacı anlattı. Bağcılar’da bi kursun katılımcılarıymış, piknik yapmaya gelmişler. Namaz vakti gelince de namaza durmuşlar. Mescid küçük olduğu için bazıları dışarda çimlerin üzerinde eda etmiş namazını. Hepsi bu… Bunu gel de kendini aydın sanan gazete yönetimindeki zavallılara anlat. Dönüşte ne mi oldu? Piknik yapan kara çarşaflı kadın fotoğraflarıyla ‘İrtica hortladı’ diye yaygara koparılamayacağı için fotoğraflar çöpe gitti.”
Yeni Akit