80’ler Türk futbolunu hatırlayın, aklınıza ne geliyor? 8-0’lık İngiltere hezimetleri, Rıdvan, Tanju, Prekazi… Başka? O dönem Beşiktaş, Türk futbolunda rüzgar gibiydi. Metin, Ali, Feyyaz efsane olmuşlardı. Ama o kadroda çok önemli biri daha vardı. Beşiktaş’ın unutulmaz stoperi Gökhan Keskin, “o yılları” Boxer dergisine anlattı.
1980’li yıllardan 90’lı yılların sonuna kadar Türkiye’de top oynadınız. “Beşiktaşlı Gökhan” olarak anıldınız. Bir aralar Türkiye’nin en iyi liberoları arasında gösteriliyordunuz. Futbola ne zaman ve nerede başladınız? – İlk olarak futbolu ilkokulda teneffüslerde oynardım. Ondan sonra 1976 senesinde Beşiktaş minikler takımında oynamaya başladım. O zaman Minikler Ligi yeni kurulmuştu ve ilk kez biz şampiyon olduk. Sonra Beşiktaş alt yapılarında devam ettim. 1982 senesinde Beşiktaş’ta Yıldız diye amatör bir takım vardı. Hasan Tutaş yöneticiydi. 1,5 sene orada kaldım, daha sonra Beşiktaş genç takımına transfer oldum. 83-84 sezonunda da Beşiktaş’a ilk resmi imzamı attım.
O zamanlar çok gençtiniz. Nasıl gerçekleşti transferiniz? – Tabii, 17 yaşımda Beşiktaş’a imza atmıştım. Şu anda Plaza olan Akaretler’deki yer, o zaman 56 diye anılan bir kulüp sahasıydı. Oraya seçmelere gitmiştim. Beni gördüler ve takıma aldılar.
17 yaşınızda orta sahada oynuyordunuz. O zamanlar Beşiktaş’ın orta sahası çok iyiydi. O kadroda nasıl yer bulup da daha sonra libero mevkiine döndünüz? – Genç takımda stoper oynuyordum. A takıma yükseldiğim zaman orta sahada görevlendirildim. O sezon ilk yarıda çok kötüydüm. İkinci yarıda daha iyi oynamaya başladım ve beş gol attım. Daha sonra Samet Aybaba’nın futbolu bırakmasıyla Şifo Mehmet geldi ve bana bir şans verildi. Ben de o şansı iyi değerlendirdiğimi düşünüyorum.
FUTBOLCU KÖTÜ OYNAR FATURA TEKNİK ADAMA KESİLİR
Sizi ilk defa stoperde oynatan o zamanın teknik direktörü Gordon Milne sizin için önemli bir yerde mi? – Kariyerimdeki en önemli teknik direktörler Hamdi Tüzün ve Stankoviç’tir. Tüzün’ün alt yapıya girmemde faydası çok oldu. Stankoviç de beni A takıma alan teknik adamdı. Stankoviç kötü oynadığım zaman bile bana güvendi. Benim için her zaman birinci sırada o gelir.
Fenerbahçe’nin 103 golle şampiyon olduğu sezon sizin için kaynaşma dönemi miydi? Gordon Milne’in yeni takım kurma sürecinde miydiniz? – Bizim takımın temelleri Stankoviç zamanında atıldı. Gordon geldiğinde de kaynaşma dönemi olduğu söylenebilir. Çünkü takım gerçekten çok gençti. Hep yeni futbolcular, alt yapıdan oyuncular vardı.
O zamanki Beşiktaş’ın kadrosu Türk futbolunda bir iz bıraktı. – Herkes birbirinin dilinden çok iyi anlıyordu. Çok güzel anlaşıyorduk. Zaten başarının kaynağı da oydu. Beşiktaş’ta oynadığım zaman beş tane şampiyonluk, beş tane de şerefli ikinciliğim oldu.
Üç yıl üst üste şampiyon oldunuz, fakat o sezonlar biraz sıkıntılı başladı. – İlk başlarda bekleneni veremedik ama daha sonra rüzgarı arkamıza alınca iyi oynamaya başladık. Ben kendi adıma söyleyeyim, en az bir aya ihtiyacım vardı tam verimli oynamak için. Takım için de aynı şeyler geçerli. O zamanlarda da kötü oynarken fatura teknik adama kesiliyordu.
5-1 ALDIĞIMIZ FENER MAÇINI UNUTAMAM
Duyduğumuza göre o zamanki futbolcuların takımdaki etkinlikleri biraz fazlaymış. Bazen teknik direktörün taktiklerine uymayıp kendi inisiyatifinizle maçlara çıkıp kazandığınız bile söyleniyor, doğru mu? – Yedekler dahil ahtapotun kolları gibiydik. Bir bütündük. Sürekli saldırıyorduk ve başarıya açtık. Birlikte olmaktan çok keyif alıyorduk. İdmanlardan ve maçlardan sonra da bir araya gelmeye çalışıyorduk. İnisiyatif değil de maçı kazanmak adına her şeyi yapıyorduk. Eğer biri maçta hata yaparsa onu örtmek, açığı kapatmak için daha çok koşuyorduk. Hocanın taktiklerini tabii ki uygulamaya çalışıyorduk ama sahaya girdikten sonra hocanın taktiği yüzde 25 falan oluyordu. Bırakın mağlubiyeti, beraberliği bile kabul edemiyorduk.
Fenerbahçe’ye hiç yenilmediniz, 93 yılına kadar hep kazandınız. Fenerbahçe’nin stadında kupa bile kaldırmıştınız. Bu nasıl bir duygu? – O zaman Fener’i kendi sahasında 5-1 yendiğimiz maçı unutamam. Fenerbahçe’de Aykut Kocaman vardı. Benim hem mahalleden hem de okuldan arkadaşımdı. Üç sene aynı sınıfta okumuştuk. Sonra yollarımız ayrıldı, o Sakarya’ya gitti, ben Beşiktaş’a. Daha sonra o Fener’e geldi ve o maçta karşılaştık. Maç sırasında karşı karşıya kaldığımız bir pozisyon vardı; unutamam. Köşe direğinin orada. Hakem de Erman Toroğlu’ydu. Faulle karışık Aykut topu benden aldı ve pozisyonun devamı gol olmuştu. O golden sonra biz şahlandık ve maçı 5-1 kazandık. O zamanlar genelde Fenerbahçe’ye karşı kazanıyorduk.
McDONALD DOĞRUYU YAPTI RESTORAN ZİNCİRİ AÇTI!
Sergen ile ilginç bir anınızı duyduk. – Sergen özü sözü bir adamdır. Ağzından çıkan neyse onu yapar. Beşiktaş’a ilk geldiğinde benim yanıma verdiler. Daha 17 yaşındaydı. “Al bu çocuğa göz kulak ol, at yarışı oynuyormuş” dediler. Aradan iki hafta geçti. Bir baktım, ben, Metin ve Sergen beraber at yarışı kuponu yapıyoruz!
Gordon Milne üç İngiliz futbolcu getirmişti. Ferdinand dışında Wilson, Walsh ve McDonald… Yaşları nedeniyle eleştirilmişti bu oyuncular, medyada biraz alaylı biçimde haberler yer almıştı. Takım içinde onlarla aranız nasıldı? Siz de o futbolcuları yaşlı buluyor muydunuz? – Walsh, Başkan’ın askerlik arkadaşıydı, Wilson da Gordon’un askerlik arkadaşıydı, o getirmişti zaten kendisini. McDonald ise doğruyu yaptı, hiç top oynamadan gitti, restoran zinciri açtı!
Başkanınız Süleyman Seba’ydı. O zamanki başarılarınızda etkisi neydi? – Bence yüzde 100’dü. O dönemde Beşiktaş mecburiyetten oluşan bir takımdı. Maddi güç yoktu ve gençlerden oluşan bir kadro vardı. Başkanın politikasıyla o takım neredeyse 10 sene o şekilde devam etti.
ZUBİZARETTA’YI BEN MEŞHUR ETTİM
1985 yılında Avrupa Kupası’nda İspanya’da A. Bilbao’ya attığınız muhteşem bir gol var, o golü hatırlıyor musunuz? – Evet, kalede Zubizaretta vardı. Benim attığım o golden sonra Milli Takım’a yükselmişti, yani ben meşhur etmiştim Zubizaretta’yı. Bir de 1986’da Trabzon’da şampiyonluk maçımızda attığım bir gol var. Onu da unutamam.
(hürriyet)