Gıda güvenliği konusunda kesinlikle taviz vermeyeceklerini belirten, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, mamüllerine dana eti diye tavuk koyan firmaların bilmediği bir testi açıklayarak, “Yüzde 100 dana diye sattığına tavuk koyarsa, teşhire devam” dedi.
Nebahat Koç’un röportajı
Yüzde 100 dana diye sattığına tavuk koyarsa, teşhire devam Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, gıda güvenliğinden Uludere’ye kadar soruları yanıtladı. İşte Bakan Eker’in açıklamalarından bazı satırbaşları şöyle:
YILDA 450 BİN DENETİM YAPIYORUZ: Gıda güvenliği konusunda Türkiye genelinde yılda 350-450 bin arasında denetim yapıyoruz. Bütün imalethaneler, üretim, satış yerleri, marketler, lokantalar hepsi denetimden geçiyor. Bunların bazıları periyodik, bazıları rutin, bazıları şikayet üzerine denetleniyor. Ürünler piyasadan alınıp, labaratuvarlarda analiz ediliyor. Bakanlığın, 40 tane laboratuvarı var. Vatandaşın şikayeti üzerine de analiz yapıyor.
OYUNCAK FALAN DEĞİL, ÇOK CİDDİYİZ: Eskiden de denetimler yapılıyordu. Eskiden firmalara para cezası veriyor, savcılığa veriyorduk. 2010 yılında kanun çıkardık. O kanunla bugünkü atacağımız adımların yasal zeminini oluşturduk. Sonra yönetmelik çıkardık. Yönetmeliklerle, ‘Gıda yönetiminde Türkiye eskisi gibi olmayacak. Yönetmeliklere uymayan firmaları teşhir edeceğiz. Herkes buna göre tedbirini alsın’ dedik. Teşhir etme de ilave bir tedbir. Biz şaka yapmıyoruz. Biz ciddiyiz. Oyuncak falan değil. Bir şey söylüyoruz, bunu yapacağız. Gıda denetimlerimiz devam edecek.
3 YILDA 500 BİN ÇAĞRI GELDİ: Şubat 2009 yılında, ‘Alo 174’ adıyla ‘Alo Gıda’ hattını hizmete açtık. Bu merkez, 7 gün 24 saat, band kaydıyla değil çalışanların telefona çıkmasıyla hizmet veriyor. Türkiye’nin neresinde olursanız olun şikayetinizi söylüyorsunuz. 3 yıl içinde, bir ay öncesine kadar 500 binin üzerinde çağrı geldi. Bu hat kurulması, bizim kendi başlattığımız bir uygulama. Dünyada örneğini bilmiyorum. Bununla denetimlerimize halk desteğini de katmış olduk. Bu rakamın 90 bini şikayet ve değerlendirme. Bunların sonuçları da insanlara bildiriliyor. Buraya her türlü gıda için şikayet geliyor. Ben, bakan yardımcım, müsteşar, genel müdürler ve il müdürlerinin hepsinin bilgisayar sisteminde bu hattın şifresi var, girip takip ediyoruz. Daha ne yapalım ya…
TEŞHİR İÇİN TEST SONUÇLARINI BAŞKA TESTLE TEYİT EDİYORUZ: Vebal duygusu taşıyorum. Makamlar, mevkiler geçici. Allah’a, vicdanıma hesap vereceğim. Arkadaşlarıma verdiği talimat şu, ‘Beni vebal yüklenecek durumla karşa karşıya asla getirmeyin. Haksızlık yapmayın, zulüm olur. Ama toplumun sağlığı kişilerin ve şahısların menfaatinden önce gelir. O da ayrı bir vebal. Dönüp de, ‘pardon demeyeceksiniz. Diyen en ağır şekilde bedelini öder. O yüzden firmaların bağırması hiç beni ilgilendirmiyor. Biz sadece PCR yöntemi sonucuna göre firmaları teşhir etmedik. Sadece bu sonuç değil. PCR binde bir de olsa, sonuç veriyor. ‘Üretim hattında tavuk yaptın, iyi yıkamadın, temizlemedim, sonra danayı koydun, bıçağın arasında, makinen içinde kaldıysa PCR sana onu verir. ‘Bunda tavuk eti’ var der. Ama ben sadece onunla teşhir etmedim. Ben onu biliyorum. ELISA testini yaptım. Siz bunu bilmezsiniz. ELISA testi, daha büyük miktarlardaki, yüksek orandakini de size veriyor. Onlar bu testini yaptığımızı bilmiyordur. Ben, hukuka karşı olduğumdan vicdanen daha fazla sorumluluk duyarım. Çünkü, bunlar benimle birlikte yaşayacak. ELISA testini de doğrulandıktan sonra firma teşhir olmuştur. Firma dikkat edecek. Lami cimi yok, etiketinde ne diyorsa o olacak. Yüzde yüz dana eti diyorsan yüzde yüzde dana eti olacak arkadaş. O zaman üzerinde yazma. De ki kardeşim, bunun içinde yüzde 80 dana eti, yüzde 20 tavuk eti. Öyle de. Yüzde yüz dana eti deyip de tavuk varsa…
TÜKETİCİ SAĞLIĞINA DİKKAT EDECEĞİZ: Bundan sonraki süreçte bu dikkat daha da artacak. Gıda güvenliği uygulaması çok yararlı, bundan sonra da devam edecek. Hiçbir sorun yok. Hepimiz de kendimizi, standartlarımızı, bu denetim sistemine göre dikkate alacağız. Bu konuda daha şeffaf olacağız, tüketici sağlığına daha fazla dikkat edeceğiz. Gıda güvenliğinde bir husus daha var. Teşhir edilen firmaların listelerine baktığınızda büyük firmalar da var. Ama çoğunluğu çok yaygın olmayan çok bilinmeyen firmalar. Burada sosyo ekonomik yapı faktörü de var.
Pankart cezasına karşı
Ben Türkiye’de demokrasinin güçlenmesinden yanayım. İnsanlar bir söz söyledi diye insanların ceza almasından gönlüm elbetteki razı değil. İnsanlar ne düşünüyorsa söyleyebilmeli. Ama nereye kadar? Bir başkanın özgürlüğüne, kişilik haklarına hakaret ve fiziki saldırıya dönüşmediği sürece, şiddet içermediği sürece insanlar düşüncelerini en iyi şekilde, rahat ve şık şekilde söyleyebilmeli. Bu bir demokratikleşme, sivilleşme süreci.
‘Çözerken Türk sorunu çıkarmayalım’
Biz AK Parti olarak, gelin bu sorunu hep beraber barış içinde çözelim diyoruz. Kürtler vardır. Kürtlere yapılmış olan haksızlığın giderilmesi gerekiyor. Bunun için de Kürt kimliğinin varlığınıın kabul edilmesi ve tanınması, sorunun tarif edilmesi, sorunun çözümü yönünde demokratikleşme ve sivilleşme yoluyla adımları atılması, Türk ve Kürt’ün birarada tekrar yaşama ortamının hazırlanması bizim gayemiz. Ama çözümdeki bizim farklılığımız, bunun barış içinde yapılmasını istememiz. Kürt sorunu çözerken bir de Türk sorunu çıkarmayalım. Çünkü bir tarafta da bunu kaşıyanlar var. Bir tarafta kart kurt demişsin, bu insanları yok saymışsın. Ama buna inanmış insan var. Bir tarafta, 30 senedir haksız yere hayatını kaybetmiş vatandaşlarımız, şehit olmuş insanlarımız var. Bunların acısı var. Bunların yarasını barış içinde saralım. Acıları yarıştırmayalım. Senin gözyaşın daha çok benim daha çok bunu bırakalım.
Atlara fısıldayan Bakan
“Atları ve ata binmeyi çok seviyorum. Ata binmeye, titiz bir eğitimden sonra başladım. Son seneler ata çok bindim” diyen Bakar, Veliefendi Hipodromu’nda, pazar günü sabah saatlerinde ata binerek stres attı. Şampiyonlukları, birincilikleri olan 12 yaşındaki Arap cinsi Cicibey adlı ata uzun dakikalar binen Bakan, köyde yetişmesi nedeniyle atla çocuk yaşta tanıştığını, babasının da atı olduğunu anlattı. Atların özelliklerini de sıralayan Eker, “Atlar, hırslanır, kıskanır, utanır ve sancılanır. İnsana benzeyen bu özellikleri var. Bu spor, başka bir canlıyla yapılan tek spor. Diğer sporların hiçbirisini başka bir canlıyla yapamıyorsunuz. Ata bindiğinizde, hem duygudaşlık, hem refleks anlamında onunla sekronize olmanız gerekiyor. Ata binerken, çok kalori yakıyorsunuz, enerji sarfediyorsunuz” dedi. Eker, hükümet de başka atan binen bakanın olmadığını, kendisinin ata bindiğini ise diğer bakanların bilmediğini de sözlerine ekleyerek, ‘Binen olursa çok sevinirim” dedi. 3 yıl önce verdiği kiloları da almamaya dikkat ettiğini söyleyen Bakan Eker, ‘Fazla 10 kiloyu, ‘hepsinden yedim, hepsini yemedim’ prensibiyle verdiğini de hatırlattı. Eker, ‘Vücudumuzu korumamız lazım. O bize emanet. Sporumu da yapıyorum” diye de ekledi.